37’sinde model de oldu

Güncelleme Tarihi:

37’sinde model de oldu
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 13, 2008 12:03

Modellik yapan Sibel Tüzün , Hafta Sonu dergisine konuştu.

Haberin Devamı

SÄ°BEL TÃœZÃœN FOTOÄžRAFLARIÂ

Röportaj: Özer AHISKA

‘Aç Telefonu’ ve ‘Yaz Aşkı’ adlı şarkıların yer aldığı bir mini single çıkardınız. Neden mini single?

‘Aşk Telefonu’nda yabancı bir ekiple çalıştık. Toni Cottura ve Marcus Brosch bu şarkının yaratıcıları. Onlarla çalışınca belli zamanlara uymanız gerekiyor. Bize ayrılan zaman içinde Toni geldi ve kayıtları bitirdik, onlara yolladık.
Onlar da her şeyi bitirip bize geri gönderdiler. Şarkı çok güzeldi ve tam bir yaz şarkısıydı. Bu arada albümdeki diğerşarkılar için Ersay Üner’le çalışıyorduk. Ersay da gaza geldi ve bir yaz şarkısı yapmak istedi. Söz, müzik ve aranjesini aynı anda yaptığı için o da hemen bitti. Diğer şarkıların hiç biri tamamen bitmemişti. Bu biten iki şarkıyı elimizde tutsak 2009 yazına kalacak. Bunu da istemedik ve çıkarmaya karar verdik. Bir de elimizdeki imkanlar eskiye göre çok değişti. Eskiden iki şarkılık single olmaz, iki tane de remix ekleniyor, kalabalık görünmesi sağlanıyordu.O tarz single yapanlar hâlâ var. İki şarkının beşer değişik versiyonuyla 10 şarkılık single yapıyorlar.  Doğru. Ama ben hiç öyle bir şey yapmadım. Normal bir albüm yapıp arkasından da hakikaten bir remix albümü çıkartmıştım. Şimdi müziğimizin dinleyiciye ulaşması için dijital platformlar var hayatımızda. MÜYAP’ın altyapı sağladığı dijital platformlara koyduk parçayı, hem cep telefonlarından hem internet üzerinden indirebiliyorsunuz, arkadaşınıza hediye edebiliyorsunuz. Bu servisler aracılığıyla satışa sunduk. Materyal olarak kimsenin elinde CD yok şu anda. Ben şarkıyı bitirdikten üç gün sonra herkesin elinde olabiliyor. Kaç tane satılmış hemen öğrenebiliyorsunuz.
Mini single İngilizce olarak Avrupa’da çıkacaktı, ne oldu?
Henüz çıkmadı. Onunla ilgili beklediğimiz birkaç şey var. Avrupa, 2006’dan beri benim piyasa olarak girmek istediğim bir yer. Oraya en doğru şekilde girmek lazım. Çünkü orada harcayacak fazla kuruşumuz yok açıkçası. Bunu single’la mı yoksa full bir albümle mi yapacaksınız, albümü hangi ülkeden yapacaksınız? Bunlar çok önemli detaylar. Yunanistan’da uluslararası bir şirketle albüm sözleşmemiz var. Onun üstünde bayağı çalışmamız gerekiyor. Benim bir süre çok git-gel yapmamı gerektiren bir proje. Son albümüm 2003’de çıkmıştı. Ardından 2004’de remix albümü çıkarttım. Dolayısıyla öncelikle buradaki albümü çıkartmam gerekiyor, sonra Avrupa’ya yönelik bir şeyler yapacağım.
‘Aç Telefonu’nun sözlerinin bulunduğu tişörtler hazırlandı. Bu kimin fikriydi?
Normal hayatımda çok tişört ve atlet giyiyorum. İlk defa 2006’da Eurovision klibi için fotoğraf çekerken aklıma geldi. Çekilen fotoğrafların bazılarını tişörtlere uyguladık. Ve çok güzel oldu, çok ilgi gördü. Bunu uygulayalım dedik. Albümün süpervizörü Zeynep Talu’nun aklına da şarkı sözlerini yazmak geldi. Yaptık. Çok talep geldi. Bu tişört ve atletleri piyasaya çıkartacağız. Yanına bir de sweetshirt yapacağız. Albüm hazırlığı devam ediyor.
Biten parçalarımız var. Birçoğu aranje aşamasında. Bir kısmını okudum. Zeynep elindeki sözleri bitiriyor. Toplam 13 şarkımız olacak. Ben 29 Eylül’e yani doğum günüme yetiştirmek istiyordum ama yetişmeyecek. İçime sinmeyen hiçbir şeyi yapmak istemiyorum. Ama  önümüzdeki kışı ve yazı birlikte geçireceğiz fanlarımla. Baktım çok uzar, bir şarkıyı daha single olarak paylaşabilirim.
Eurovision’a katıldınız ve 11’inci oldunuz. Tekrar katılmayı düşünüyor musunuz?
Hayır, düşünmüyorum.

Haberin Devamı

 Eurovision’da dalgalı bir durumumuz var. Sertab Erener birinci oldu, sonra Athena dördüncü, Gülseren 13’üncü, siz 11’inci, Kenan Doğulu dördüncü ve Mor ve Ötesi yedinci oldu. Bu istikrarsızlığın sebebi sizce nedir? Neden belli bir çizgide gidemiyoruz?
Eurovision’un müzikal yanı bir yana, görsel bir televizyon şovu olması bir yana, bir de politik yanı var. Bunu hiç kimse yadsıyamaz. Özellikle halk jürisine geçtiği an itibariyle işin politik boyutu daha da önem kazandı. Avrupa’daki gruplaşmalar, ülkelerin komşuluk ilişkileri falan çok büyük etken. Yarışmada kazanabilmek ya da iyi dereceler alabilmek için sadece şarkı ya da sadece seçtiğiniz sanatçı ile bu iş bitmiyor. Bu hakikaten milli bir mesele ise Dışişleri’nin desteği gerekiyor en basitinden. Son yıllardaki oylamalara baktığınızda bunu çok net görürsünüz. Kendi ülkeleri dışındaki ülkelerde yaşayan, gurbetçi tabir ettiğimiz oyların, çok şey değiştirdiği gayet belli. Ermenistan’ın, zaman zaman Yunanistan’ın oylarında bu çok belli. Geçen sene Azerbaycan katıldı, gayet iyi çalışmışlar yani, iyi bir yerdeydi. Bizim de yurt dışında yaşayan Türkleri örgütlememiz gerekiyor.
Ya dil meselesi…
Avrupa’da çok yoğun kullanılan bir dil var; İngilizce. Şimdi artık bir dil daha var ki onun da başarısını gördük; Rusça. Çünkü Avrupa’daki yeni bölünmelerle ve bu ülkelerin Eurovision’a iştirakiyle çok ciddi bir Rus kültürü yayıldı.
Biz Avrupa’daki Türkleri örgütleyip onların oylarını alabilirsek bu bizim için zaten bir taban teşkil edecektir. Ama o taban bizi onunculuktan yukarı taşımaya yetmiyor. Bir de artı ülkeler katılıyor sürekli yarışmaya. Sertab’ın katıldığı
sene 26 ülke yarıştı. Benim katıldığım sene 41 ülke vardı. Ülke sayısı arttıkça sizin gurbetçi oylarından aldığınız sıralama düşüyor. Onu yukarı taşımak lazım. Onun için de dışarıdan oy almak lazım. Dışardan oy almak için de eğer çok etnik bir şarkıyla katılmıyorsanız muhakkak İngilizce bir şarkı söylemeniz gerekiyor, yarışmayı kazanmak için. Eğer etnik bir şarkı değilse yabancıların sizin ne dediğinizi anlamasını sağlamanız gerekiyor. Biz yapalım kazanalım. Sonra onlara İstanbul’da Türkçe’nin ne kadar güzel bir dil olduğunu anlatırız.
Müzik dışında otomobil sporlarıyla ilgileniyorsunuz. Hatta iki sezon Ethem Genim’in co-pilot’luğunu yaptınız. Siz
pilot olarak yarıştınız mı?

Yarışmadım.
Neden?
Ethem’le birlikte bu işe girdik. Ethem o kadar iyi bir pilot ki, onun yanında ben pilot koltuğuna oturmam.
Bu sporla ilgili programlar da yaptınız…
Otomobil sporları Türkiye’de çok güzel bir camia. Gelişmesi için elimden geleni yaptım. Gazetede yazılar yazdım, TRT’ye ufak programlar çektim. Bu kadar çok trafik kazası yaşanan bir ülkede bunun spor olarak görülmesi, güvenli sürüş tekniklerinin özellikle gençlere öğretilmesi çok önemli. Keyfin dışında bir anlamda sosyal sorumluluk da getiriyor bu konuyla ilgilenen herkese. Bir de yelken var. O da eşimin hobisiydi. Ondan bulaştı. Onunla ilgili de gelecekte projelerimiz var. Eşimle birlikte bir yelkenli ile dünyayı gezmek istiyoruz.
Yarışlar sırasında başınızdan ilginç olaylar geçmiştir. Birini öğrenebilir miyiz?
Yeni başladığımda her şey çok ilginçti. İlk yarış koltuğuna oturduğumda emniyet kemerini bağlayamadım. Bizim kullandığımız emniyet kemerleri gibi değil onlar. Bilmem kaç noktadan birden sıkan özel kemerler kullanılıyor. Bir kask hikayem vardır. O dönemde saçlarım rasta idi. Tabii çok kabarık olduğu için kask girmedi. Neyse zorla soktuk. Yarışta çok terledim o tulumun içinde, başımda da kask. Etap bitince hemen kaskı çıkartmak istedim. Bu defa da kask çıkmıyor. Sonunda çıkarttık tabii ki. Bu olaydan sonra ben saçları kazıttım. Çünkü kaska sığmıyorum. Ayrıca tozlu topraklı yerlerde yarışıyorsunuz. Rastalı saçlar yıkanmıyor. Yıkansa da o tozlar çıkmıyor. Rastadan sonra çok kısa kesmek zorundasın. Çünkü saçlar ölüyor. Ben de kazıdım. Ethem beni görünce şok geçirdi. Bütün ekip bana‘Abi’ demeye başladı. Yani kask uğruna saçlarım gitti.
‘Çılgın Dersane Kampta’ filminde oynadınız. Oyunculuk devam edecek mi?
Üçüncüsü, ‘Çılgın Dersane Dağda’yı çekecektik. Her şeyimizi hazırladık fakat çekim yapılması planlanan yerde kar yoktu, çekemedik. Faruk Aksoy bu sene çekmeyi planlıyor.  Faruk Aksoy’un başka projesi var. Çok farklı bir karakter. Oyunculuk benim için hobi. Hiçbir zaman müziğin yerini tutmayacaktır. Hobi olduğu için de değişik karakterleri oynamayı istiyorum.
Düşündüğünüz bir karakter var mı?
CSI tipi polisiye filmleri izlemeyi çok seviyorum. Öyle bir rol gelse hemen atlarım.
Yeni teklifler geliyor mu?
Geliyor ama ‘Çılgın Dersane’deki rolüme paralel olduğu için kabul etmedim.
Dizi teklifi geliyor mu?
Bir dönem çok geldi. Ama çalışma şartları çok ağır. Sinema filminde rahatsınız. Belli bir döneminizi ona ayırıyorsunuz, bir, bir buçuk ay gibi. Dizide öyle değil. Belli bir sürede bitmesi lazım. Minimum 13 bölüm. Haftanın neredeyse altı, yedi günü çalışıyorlar. O açıdan dizi benim hayatıma çok fazla uymuyor. Çok önem verdiğim bir ailem ve yoğun çalışmak zorunda olduğum bir iş hayatım var. Sinemada bile benim rahatsız olduğum şeyler var. Mesela, orada oyunculuktan çok beklemek var. Filmde 36 saatten fazla rol bekledim.
Kızınız Elaya Amber üç yaşında. Onun müziğe veya sanatın bir başka dalına ilgisi var mı?
Var. Bale yapmayı istiyor. Pop müzikle çok fazla alakası yok. Ben olmasını da desteklemiyorum.
O yaştaki bir çocuğun pop müzikteki sözlerden etkilenmesine gerek yok.
Onun şarkı söylemesini istemez misiniz?
İstediği, arzuladığı, o heyecanı duyduğu şey hangi meslekse biz onu destekleriz. Mesela şimdi suyu da sevdiği için su balesine takmış durumda. Devamlı su balesi yapıyor. Hobiden çıkıp da profesyonel bir şey olarak benimserse ne olur? O noktalarda tıkanıyorsunuz. Belki 10 sene sonra her şey daha rahat olacak ama
şu anda Türkiye’de belli mesleklerin önü açık.

Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Bu ara çok yüzüyorum. Beslenmeme çok dikkat ediyorum. Sadece zeytinyağı kullanıyorum. Diyet yapmıyorum ama beslenme sistemim son beş, altı senedir çok değişti. Meyve, sebze, balık ağırlıklı. Hazır yiyecekler benim evime girmiyor.

Haberin Devamı

 Albümden başka önümüzdeki günlerle ilgili ne planlarınız var?
Müzikal yapmak istiyorum. İki proje var: Birisi 2010 İstanbul’la ilgili, diğeri de 2009 için düşünülüyor. Bu arada 37 yaşından sonra manken oldum. Soft One firması için bir katalog çekimi yaptık. Benim tarzımın dışında kıyafetler de var.
Teklif geldiÄŸinde neler hissettiniz?
Çok hoşuma gitti. Benim için değişik bir şey. Daha önceden benim klibime ve fotoğraf çekimime destek olmuşlardı.
O fotoğraflara bayılmışlar ve benimle çalışmak istemişler

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!