Alp ULAGAY
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2008 00:00
Geçen pazar İstanbul’daydı. Bir avuç seyirci önünde 2.06 metreyle yılın en iyi atlayışını yaptı. Son iki yılın en iyi yüksek atlayıcısı Hırvat atlet Blanka Vlasic, 1.94 metrelik boyuyla bulutlarda geziyor. Halen onunla boy ölçüşecek başka bir atlet yok. Art arda 29 yarışmada geçilmemesi ve geçen yıl fazla zorlanmadan kazandığı dünya şampiyonluğu bunun bir başka kanıtı. Vlasic, şimdi sabırsızlıkla Pekin’deki olimpiyat oyunlarını bekliyor. 23 Ağustos günü yapılacak kadınlar yüksek atlama finallerinde olimpiyat şampiyonu olabilir. Onunla İstanbul’daki Avrupa Kupası yarışı öncesi konuştuk.
Birçok sporcu gibi yılın önemli bir bölümünü seyahat ederek geçiriyorsunuz. Bu uçak-havalanı-otel sarmalı sizi hiç sıkmıyor mu?
-Dediğiniz doğru. Otelimiz şehir merkezine çok uzak olduğu için yine İstanbul’u görme fırsatı bulamadım. Zaten yarışma dönemlerinde havaalanından otele, oradan stadyuma gitmek dışında pek bir şeye fırsat kalmıyor. Yarışma arasındaki dönemde daha çok Split’teyim. Ya evimdeyim ya da arkadaşlarımla takılıyorum. Split öyle çok büyük bir şehir değil. Antrenman programınızı iyi yaparsanız günün kalan kısmını iyi geçirebilirsiniz. Çok güzel kafeler var. Oralara giderim. Çok güzel plajlar var. Plaja gidip dinlenmeyi, ve yüzmeyi de çok severim.
Yılda kaç hafta evinizden uzakta, seyahatte oluyorsunuz?
- Bir yılda salonda ve açıkhavada olmak üzere toplam 30 kadar yarışmaya katılıyorum. Mesela geçen yıl sezona mayıs başında Doha’da başladım ve ancak ekimin başında tatile girdim. Benim için uzun bir sezondu. Son 4-5 yıldır böyle. Normalde her bir yarışmaya iki-üç gün vakit ayırıyorum. Avrupa veya Dünya şampiyonası gibi büyük yarışlarda bu süre 5 ila 10 gün. İki buçuk ayı buluyordur toplam süre. Yarıştan bir gün önce yarışın yapılacağı şehre giderim, yarış bitince hemen Split’e dönerim.
Elbette bir yüksek atlamacı olarak işinizin bir parçası ama kendinizi nasıl bu kadar zayıf tutabiliyorsunuz?
- Özel bir diyetim var: Çok dengeli besleniyorum. Yediklerime her zaman dikkat etmem gerekiyor. Üstelik bu beslenme düzeniyle amaç sadece zayıf kalmak değil. Kaslarımın daha kuvvetli olması da gerekli. Yıllardır bu düzen değişmedi ben de artık alıştım. Antrenman döneminde, yarışma döneminde hangi besine ağırlık vermem gerektiğini çok iyi biliyorum. Ama şunu da söylemeliyim: Split ve civarında deniz ürünü ağırlıklı hafif yiyecekler yenir daha çok. Belki o yüzden de o bölgede yaşayanlar uzun boylu ve zayıftır.
Evde yemek yapıyor musunuz?
- Zaman bulursam evde yemek yapmayı severim. Aslında mikrobiyotik, yani düşük yağ oranlı yemeklerden yanayım her zaman. Ama özellikle yarışma dönemlerinde hep öyle beslenemiyorum. Hayvansal ürünleri de tüketmem gerekiyor.
ANTRENMAN KAMPLARINI HİÇ SEVMİYORUMOlimpiyatlara 7 hafta kaldı. Pekin öncesi antrenman yapmak için nereye gideceksiniz?
- Hep Split’te çalışacağım. O antrenman kamplarına gitmeyi hiç sevmiyorum. Çünkü ben zaten çok disiplinli bir sporcuyum. Birisinin talimatlarına ihtiyacım yok. Ayrıca Spilit’in havası çok iyi, huzurlu çalışmak için tüm şartlar var orada. Olimpiyatlar’a 10 gün kala Pekin’e gideceğim.
Pekin’deki hava kirliliğiyle ilgili bazı sporcuların endişesi var. Etiyopyalı maratoncu Haile Gebreselassie Pekin’de yarışmaktan vazgeçti. Bu konuda sizin bir çekinceniz var mı?
-O bir koşucu! Böyle bir endişe taşıması doğal. Her gün kilometrelerce koşacak. Ve bu sırada çok fazla oksijene ihtiyaç duyacak. Ben sadece kısa süren bir atlayış yapacağım. Büyük bir sorun çıkacağını sanmıyorum.
Olimpiyat şampiyonluğu bir atlet için en önemli unvan mıdır gerçekten?
-Atletizmdeki bütün önemli şampiyonlukları kazanmak istiyorum. Olimpiyatlar da en önemlilerinden biri. Ben de kariyerimin bir noktasında bu başarıyı tatmak isterim.
İsveçli Bergquist sporu bıraktıktan sonra en büyük rakibiniz kim olabilir?
-Elbette Ruslar her zaman iddialı. Belçikalı Hellebaut iyi bir yarışmacı. Ama doğrusunu söylemek gerekirse rakiplerimle çok da yakından ilgilenmiyorum. Kendi antrenmanlarıma konsantre oluyorum. Ama tüm rakiplerimin Pekin’e en yüksek seviyede geleceğine eminim.
Bu sizin üçüncü olimpiyatınız olacak değil mi?
- Evet, 2000’de çok gençtim. 2004’te hastaydım. İyi sonuçlar alamadım. Bu kez farklı olacak.
2.10’LUK REKORA ADIM ADIM YAKLAŞIYORUMYüksek atlamacı için bir zirve yaşı var mı sizce?
- Bazıları 25-26 yaşından bahseder ama bence öyle bir yaş yok. Ben her yıl daha iyiye gittiğimi hissediyorum. 13 yıldır yüksek atlıyorum ve her zaman motiveyim. Bu motivasyonumu korursam 33-34 yaşına kadar gayet iyi atlayabilirim.
Peki bu motivasyonu nasıl koruyorsunuz?
- Çok küçük yaşlardan itibaren bu büyük başarıları hayal ediyordum. O zamanlarda babam bana "İyi çalışırsan o büyük başarıların da zamanı gelecek" derdi. Geldiğim noktadan çok memnunum. Her yeni yarışma da beni tekrar motive ediyor. Kendime yeni limitler koyuyorum, o limitleri geçmek benim için yeni bir motivasyon kaynağı oluyor.
Yüksek atlamada bir limit var mı sizce?
- Şu anda limit 2.10 metre gibi gözüküyor. Ama bence kadınlar için keşfedilmemiş bir alan var yüksek atlamada. Bence daha yüksek bir limit olmalı.
Geçen yıl dokuz ayrı yarışmada dünya rekoru denemesi yaptınız. Ne kadar yakınsınız Stefka Kostadinova’nın rekorunu kırmaya?
- Birkaç kez çok yaklaştım. Ama bu 2.10’u düşünüp bir baskı altına girmek istemiyorum. Yavaş yavaş, adım adım o hedefe yaklaştığımı hissediyorum. Elbette bir gün o rekoru kırmak isterim ama bu spordaki tek hedefim değil.
İSTATİSTİKLER DEĞİL REKORLAR ÖNEMLİÜnlü Rumen yüksek atlamacı Iolanda Balaş 1957-1967 arasında art arda 140 yarışmada geçilmemişti. Siz de İstanbul’da geçilmezlik serinizi 29’a taşıdınız. Bunu nereye kadar götürebilirsiniz?
- Bilmiyorum. Böyle bir geçilmezlik serisine odaklanıp kendimi baskı altına almak istemiyorum. Her yarışmaya ayrı konsantre oluyorum. Konsantrasyon da bu spordaki en önemli şey. Yoksa istatistikler çok da önemli değil. Rekorlar ve şampiyonluklar önemli benim için. "Şu kadar yarışmada geçilmedin" sözü biraz da gazetecilerin üzerinde durduğu bir detay. Ben bunlara takılmak istemiyorum.