300 m2'lik aşk yuvası

İŞTE ÇİFTİN EVİ

İşlettiği mekânlarda dekorasyona önem verdiğini söyleyen Ergani, “Ama konu kendi evimse durum değişir” diyor.

İstanbul ve Bodrum’da yeme-içme-eğlence denince, ilk akla gelen isimlerden biridir Emre Ergani. Şimdiye kadar kırkın üzerinde işlettiği farklı tarzlardaki mekanlarla ve eğlence konseptleriyle öncü oldu yıllarca. Ergani’ye şimdiye kadar yaptığı en keyifli mekanı sorunca da gülerek ve hiç düşünmeden “Evim, yani burası” diyor. 10 yıl önce taşındığı Nişantaşı’daki 300 m2’lik apartman dairesi aynı zamanda semtin neredeyse en büyük dairelerinden biri.

Yaklaşık bir dönüm arazi üzerinde yer alan apartman, üç cephesiyle oldukça stratejik bir konumda yer alıyor. Semte hakim panoramik manzara, mesafelerin Ergani’nin iş güzergahına uygunluğu, bu evi onun için daha da vazgeçilmez kılmış. “Üssümüz burası işte. Bir adımda Park bir adımda Beymen Brasserie’deyim” diye anlatıyor.

EVİN HER YERİNDE OYUNCAKLAR VAR

Dekorasyona gelince...  Oyuncaklar, gümüşler, antika eşyalar, tablolar, bilardo masası, tilt makinesi ve çok rahat gözüken geniş koltuklarıyla çok farklı tarzlar bir araya getirilmiş evde. “Her şey zaman içinde yerini buldu ve yerleri de pek değişmedi. ‘Hadi evi dekore edelim,’ durumları yaşanmadı burada hiç” diye anlatıyor Ergani. Bu onun Nişantaşı’ndaki üçüncü evi. “Hayatım, mekanlarımı dekore ettirirken, ‘Neyi nasıl yapalım’ diye mimarlarla düşünmekle geçti. İşlettiğim tüm mekanlarda dekor çok önemlidir. Ama konu kendi evimse durum değişir. Bu eve asla mimar girmedi ve girmeyecek de. Çünkü burası ‘Ben’ olmalıydı. Ama beraberliğimizden sonra ‘Biz’ oldu” diye anlatıyor Ergani. Avukat nişanlısı Şebnem Işık’la üç yıldır beraber yaşıyorlarmış evde. “Tabii eve kadın eli değmiş oldu. Mutfak, kavanoz ve baharatlarla tanıştı. Yemek pişmeye başladı evde. Banyoya havlu düzeni geldi ve onun yürüme bandıyla daha sportif bir görünüm kazandı evimiz” diye gülerek anlatıyor Ergani.

Çift için en önem verdikleri konu, birbirlerinin özgürlük alanlarına duydukları saygıymış bu evde. “Şebo’ya göre burası çok oyuncaklı ve kalabalık. Çünkü o sade ve tertipli görüntü sever evde. Ama Allah’tan bu konuda çok anlayışlı” diye anlatan Ergani, elimizin değeceği her yerde oyuncaklara çarpabileceğimizi söylüyor. “Bu merakın ne zaman başladığını inanın hatırlamıyorum” diye keyifle anlatıyor Ergani. Hakikaten de Mustang, Buick ve Cadillac arabalardan motosikletlere, kaykay yapan çocuğa kadar salonda incelenecek o kadar çok oyuncak var ki...

EMRE BENİM KÜÇÜK PRENSİM
Çift için evde pazar ve pazartesilerini birlikte geçirmek çok değerli. “Çünkü ikimiz de yoğun iş koşturmasından, zaten az görüşüyoruz. Evde olduğumuz iki günü de mümkünse telefonları kapatıp birbirimize ayırmak istiyoruz ve dışarı asla çıkmıyoruz” diyor. Ergani, Şebnem Işık’a, “Parmak çocuk sen gelince neler değişti? Anlat bakalım” deyince Işık da, “O da benim Küçük Prens’imdir de” diye karşılık veriyor gülümseyerek. Birbirlerine hiç adlarıyla seslenmiyorlarmış zaten.

Ergani, “Eğer Emre ve Şebnem olarak birbirimizi çağırıyorsak anlayın ki, feci bir fırtına kopmuştur aramızda” diye ciddi bir ifadeyle belirtiyor.