300 çeşit terapi yöntemi var

Güncelleme Tarihi:

300 çeşit terapi yöntemi var
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2002 23:55

Son trend, Terapiye gitmek. Depresyonda mısın, panik atak mı geçiriyorsun, ayrılık acısı mı yaşıyorsun ya da aşk acısından kurtulmak mı istiyorsun, çalıyorsun bir psikiyatrın kapısını, oturuyorsun, haftada bir, başlıyorsun anlatmaya. Ne var ki psikoterapi derin ve engin bir mevzu. Zira, dünya genelinde 300'e yakın terapi türü var!

Gay ve lezbiyenler psikiyatri derneğini bastı, eşcinsellik hastalık olmaktan çıktı

Bilim dev adımlarla ilerliyor, gen haritası adım adım çıkarılıyor, beynin sırları bir bir çözülüyor. Peki ama psikiyatriye yansıması nasıl oluyor? Küreselleşme ve psikiyatride faşizm tartışmasının ardında bir el kitapçığı var: DSM-4. İngilizce açılımıyla Diagnostic and Stastical Manual of Mental Disorders. Kitapçık, ruhsal ve akli bozukluklukları tanımlıyor ve sınıflandırıyor. Hazırlayan, Amerikan Psikiyatri Birliği.

Cem Mumcu soruyor: Eşcinsellik nasıl hastalık olmaktan çıktı?

‘‘Amerikan Psikiyatri Birliği'nin hazırladığı eski DSM'lerde, cinsel bozukluklar arasında eşcinselliği görürüz. Bu sonradan kaldırıldı. Peki, bu karar nasıl alındı? Gayler ve lezbiyenler, Amerikan Psikiyatri Birliği'ni bastılar. Böylece, eşcinsellik hastalık kategorisinden çıkarıldı. Yarın heteroseksüeller ya da muhafazakarlar Amerikan Psikiyatri Birliği'ni basıp, tersi bir karar çıkartırlarsa, ne olacak? Bilimsel bir karar böyle verilemez.’’

Yıldırım B. Doğan diyor ki, Psikiyatride küreselleşmeye hayır!

‘‘DSM başlangıçta yerel bir sınıflama sistemi iken Amerikan sigorta sisteminin baskılarıyla, sınıflama sistemi dışında başka yüklemler de taşır hale getirilmiştir. Öte yandan biyolojik nedensellik peşin koşan bir anlayış, onun beyninin şurasında şu olduğu için o farklı, toplum da onun farklı olduğunu bilmeli, haberdar olmalı gibi faşist nitelikli bir eğilim içermektedir. Kaldı ki, 3. binyılda Biyopsikososyal Bütüncü (Holistic) yaklaşım yeniden rağbet kazandı. 1990'da psikiyatrideki biyolojizmi başlatan Nancy C. Andreasen'nin bu yıl yazdığı 'Cesur Yeni Beyin' adlı kitabı da bunun kanıtı. DSM'nin küresel bir gereklilik haline gelmesi ve getirilmesi, Amerikanizasyon ve bu doğrultuda standardizasyon yolu ile tıp disiplinini de bağımlı ve bağlı hale getirme amacının en önemli adımlarındandır.’’

Kaan Arslanoğlu karşı çıkıyor: Bilimin ilerlemesinin neresi faşizm?

‘‘Biyolojik psikiyatriyi savunmak ne psikoterapiyi reddetmek, ne de çevre gibi dış etkenleri göz ardı etmek demek değil. Biyolojik psikiyatriyle faşizm arasında bağlantı kurulmasına ise katılmıyorum. Bilginin ilerlemesinin ve ilerlemiş bilgimizle yanlış düşündüğümüz birçok şeyi yeniden gözden geçirmemizin neresi faşizmdir, olsa olsa bunun tersi, yani bilgiyi saklamaya çalışmak faşizme yakın bir yaklaşımdır. DSM'yi kabul etmek küreselleşme mi? Amerika' da ve öteki zengin ülkelerde, onların mali sistemine uygun ve hayli de kötüye kullanılmış terapi yöntemlerini uygularken küreselleşmiyoruz da işi kurallara, ölçülere bağlamaya çalıştığımızda mı küreselleşiyoruz?’’


KAAN ARSLANOĞLU (PSİKİYATR VE KUŞ BAKIŞI ADLI KİTABIN YAZARI )


Akıl hastası psikiyatrlar var


Kuş Bakışı adlı kitabınızda şizofren bir psikiyatr terapi yapıyor. Var mı gerçek hayatta böyle örnekler?

- Var. Akıl hastası olup psikiyatrlığı sürdürenler var. Daha çok devlet hastanelerinde var. Ve daha çok da idare ediliyorlar.

Niçin idare ediliyorlar?

-Hem mesleki dayanışma açısından diyebilirim, hem Türkiye kuralsız bir ülke. Eleme mekanizması işlemiyor, sonra bu tür hekimlere nasıl yaklaşılacak, bilinmiyor.

Romanda anti-psikiyatr bir hava da var.

-Bir şeyin içindeysem onu acımasızca eleştirmeyi tercih ediyorum. Ama kitap için anti-psikiyatrdan çok psikiyatriye ciddi eleştiriler getiren bir kitap demek daha doğru. Çünkü sonuçta ben psikiyatriye inanan bir insanım. Bazı şeylere karşı olsam da.

Neye karşısınız en çok?

-Mesela psikanalize. Eski ve hala yaygın olarak kullanılan bir tarz ama bana çok uzak, spekülatif ve bilimsel olmayan bir yaklaşım olarak geliyor. Şüphesiz genel uygulamalarda yarar görenler de var ama bence zararları daha çok. Nakit kaybı, zaman kaybı, tanı atlanması gibi.


CEM ATAKLI (Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı)


Bizde gizlilik esastır


Gizlilik ilkesi en önemli etik ilkedir. Hastanın teşhir edilmemesi gerekir. Atmak ve ayıplamak, yaptırımımız bu. Türkiye Psikiyatri Derneği'nden atılmak bir hekim için bugün sorun değilse bile yarın sorun olsun diye uğraşıyoruz. Etik ihlalleri yapanları Türk Tabipler Birliği'ne bildiririz. Onlar meslekten men, uyarı ya da kınama uygular. Eğer ihlal, cezai bir sorumluluk getiriyorsa savcılığa intikal ettirebilirler.

Psikiyatri artık pek çok alana müdahele etmeye başladı. Savaş, deprem, iş, evlilik, çocuk büyütmede diyecekleri var. Ama sorunlarımız çok büyük. Yatak yetersiz. Hastane sonrası basamaklar yok. Rehabilitasyon merkezleri sembolik. Çünkü ne yarı yol evleri var, ne gündüz bakım evleri, ne korunaklı işyerleri var. Böyle bir sisteme gidilmeli. Ama bu sistem pahalı ve gönüllülük istiyor.


CEM MUMCU


Terapide eşit ilişki olmalı

Ruhsal bir sorunu olan biri size geldi. Ne bekliyor onu?

- İlişkiler, karşılıklı belirlenir. Bu biir. İkincisi, danışan sayısını sabit tutarım. Yani, şimdi benden randevu almaya kalksan ancak dört ay sonraya alabilirsin. Seansım 50 dakikadır, süreyi ne azaltırım, ne de aşarım. Üçüncüsü, aramızda kuracağımız ilişki eşit bir ilişki olacaktır. Terapide sırasında o şöyle, o böyle diye notlar almam. Ne hissettiğimle ilgili notlar alırım. Diyelim ki, ona çok öfkelendim. Acaba bu öfke benim bireysel tarihimden mi kaynaklanıyor yoksa gerçekten beni kızdıracak bir şey mi yaptı? Bunun ayıklanması lazım.

Eşit ilişki pek alışıldık değil ama?

- Çünkü hasta, çevre, toplumsal bilinçdışı ve bilimin kendisi, otoriteye inanıyor. Çoğu hekim de bu oyuna geliyor. Eşit olmayan bir ilişkiden bir iyilik halinin çıkacağını düşünmüyorum. Bir tarafta otorite varsa, sorunlar da vardır. Tedavinin başında kişi seni otorite gibi görebilir. Senin görevin, niçin seni otorite gibi gördüğü ve otoriteye karşı ne yaşadığıyla uğraşmak ve ilişkiyi eşit hale getirmektir.


YILDIRIM B. DOĞAN


İyi yurttaş kimse iyi psikiyatr da odur

Ruh hekimi, iyi/doğru insansa, iyi/doğru yurttaşsa haliyle iyi/doğru ruh hekimi olacaktır.

Bilgi ve uygulama becerisi, bunlar olmazsa zaten işlevsel olamaz. Onlar, teknik bir aygıt (arada bir bakımı yapılmalı ve yağlanmalı), tek formadan ibaret ansiklopedi taklididir. Terapistin sırtı cama dönükse, camın dışındaki dünyaya da dönüktür. O zaman hayata ve hayata karışan yurttaşlık değerlerine, büyük ülkülere de dönüktür. Kısaca dört duvar arasına sıkışmış bir Tanrı taklididir. Herhangi bir rolün, ya da işlevin ‘doğru’ temsilcisi olabilir mi böyle birisi?


Üçüncü Sayfa Güzeli adlı öykü kitabıyla dikkati çeken Dr. Cem Mumcu'nun (solda) Prof. Dr. Yıldırım B. Doğan'la ortak iki kitabı var: Desen mi Demesen mi? ile Terapi Şeysi. Her ikisi de sıkı kitap çünkü dışarıdan gazel okumuyor, çuvaldızı camialarına batırıyor.


Şule Tokmakçıoğlu (Yale Üniversitesi öğretim görevlisi)


Türkiye'de terapi çok iyi bilinmiyor


ABD'de polis, psikiyatri acil servisi, psikiyatr, pskilog, terapist, sosyal hizmet uzmanlarıyla hasta yakınları ve hasta şeklinde bir net-work (ağ) var. Hastada en ufak bir kriz ya da problem olduğunda bu ekip devreye giriyor. Hastalar, sosyal açıdan da takip ediliyorlar. Gözlemim şu ki, Türkiye'de psikoterapi çok iyi bir durumda değil. İhtisaslarda çok fazla yer verilmiyor. Bunu da bana gelen 'Bizi süpervize (gözetmenlik yapmak) eder misiniz' önerilerinden biliyorum. Amerika'da yılların psikiyatrı bile olsanız mutlaka bir süpervizörünüz (gözetmeniniz) oluyor.


Dr. Fatih Altınöz (Şizofreni Dostları Derneği kurucusu)


İlaç, her şeyi çözmez


2,5 dakikada hastaya sadece bakılır!


Evrenin Sembol Diliyle Psikoestetik' ve 'Anadolu İnsanına Özgü Takıntılar' adlı kitapların yazarı Nusret Kaya, 1987'ye kadar GATA’da çalıştı. ‘‘Bizim zamanımızda GATA'da günde 100- 150 hasta önümüze geliyordu. Kapının önünde 100- 150 hasta bekliyorsa hastaya sadece bakarsınız. Bunun birebir anlamı hastane hekimliğinde ağlayana ağlama ilacı, gülene de gülme ilacı vermektir. 2,5 dakikada yapacağınız başka bir şey yoktur. Bakar ve ilaç yazarsınız, o kadar. Hastaneden istifa etmemin en birinci nedeni budur. Hiçbir beyin, 100 hastayı kaldırmaz. Diyebilirim ki, psikiyatriyi hastaneyi bıraktıktan sonra yeniden sevmeye başladım. Şimdi günde 3 hasta kabul ediyorum.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!