30 yıldır kelebek peşinde koşuyor

Güncelleme Tarihi:

30 yıldır kelebek peşinde koşuyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2010 13:52

Rengarenk kelebekler, adeta baharın müjdecisi. Ömürleri çok kısa ama güzellikleriyle doğaya ve hayatımıza çok şey katıyorlar.

Haberin Devamı

Deniz İNCEOĞLU
 
Kimileri onları uçuşurken seyredip takip etmeyi, kimileri de yakalayıp bir ömür boyu saklayıp izlemeyi seviyor. Bu kişilerden biri de Dr. Oktay Onaran.

Küçük yaşta başlayan kelebek merakı, uzun zamandır profesyonel bir hobiye dönüşmüş durumda. Parnassius Apollo türü kelebeklerin izinde Türkiye’de pek çok dağ zirvesi gördü, başına olmadık işler geldi. Yağmur Ormanları’ndan yeni geldi. Koleksiyonunda 30 binin üzerinde Apollo türü var. Onaran’ın bu muhteşem kelebekleri şu sıralar İstanbul Astoria Alışveriş Merkezi’ndeki “Yağmur Ormanları’nın Perileri” adlı sergide görülebiliyor. Biz de bu vesileyle Onaran’dan kelebek peşinde geçen 30 yılını konuştuk.

Emekli doktor Oktay Onaran (56), doğup büyüdüğü Bursa’da merak sardı kelebeklere. Doğru yöntemi bilmese de bir şekilde zarar vermeden tutup, defterlerin arasında kurutuyordu. Çeşitlerini merak ediyordu ama öğrenebileceği bir kaynak bulamıyordu. Haydarpaşa Lisesi’nde okumak için İstanbul’a geldiğinde, Hayat Mecmuası’nda kelebeklerle ilgili bir röportaj okudu. Alman Konsolosluğu’nda çalışan kültür ateşesi Karl Heinz Nikodemus anlatıyordu. Soluğu konsolosluğun kapısında aldı. Nikodemus ona, yayma tahtası, iğne, kutu gibi kelebek yakalamak ve muhafaza etmekle ilgili her şeyi anlattı. Pratiklerini de Ambarlı’da yaptırdı. Çünkü araştırmaları sırasında, orada yeni bir tür kelebek bulmuştu. Hatta British Museum tarafından bu yeni türe adı verilmişti: Archon Apollinus Nikodemusi.
Oktay Onaran ilk gerçek kelebek avına Uludağ’da çıktı. Çünkü nesli tükenmekte olan, buz beyazı üzerine siyah ve kırmızı benekli, iri Apollo türleri burada yaşıyordu. Ağustos 1971’de atıldığı bu ilk macerasını ve başına gelenleri şöyle anlatıyor: “Tek başımaydım. Dağ ayakkabısı, yırtılmaz şort, tişört, şapka ve gözlük, yiyecek, kelebek zarfları dolu küçük çantam ve tabii ki kelebek kepçesiyle yola çıktım. Otellerin olduğu bölgede aranırken bir grup botanikçiyle karşılaştım. Ne aradığımı söyleyince orada olmadığını, zirvenin arkasına gitmem gerektiğini söylediler. Yakalayıp deney tüpünün içine koydukları kelebekleri görünce hemen yola koyuldum. Çobankaya’dan Uşaklıkaya’ya kadar koşarak gittim ve onları buldum. Parnassius Apollo Graslini türünden tam 12 tane yakaladım.”

Haberin Devamı

MÜZE AÇMAYI PLANLIYOR

Haberin Devamı

Döner dönmez kelebekleri Nikodemus’a gösterdi. Bu türün Sultan Dağları, Toroslar, Aladağlar gibi merkezlerde akrabaları olduğunu öğrenince hayatının geri kalanını 12 merkezdeki kelebekleri arayarak geçirdi. Bu arada üniversiteye hazırlanıyordu. Liseyi bitirmek üzereyken Nikodemus, Almanya’da zooloji okuması için yardımcı olabileceğini söyledi. Aynı dönemde bilgi alışverişi için görüştüğü İstanbul Üniversitesi Zooloji kürsü başkanı Atıf Şengün de bu bölümde okuması gerektiğini düşünüyordu. Ama o, hiçbirini dinlemedi. İnsan doğasına yöneldi ve tıp okudu. Ama kelebeklerden uzak kalmadı. Her bahar ve yaz, bulduğu ilk fırsatta kelebeklere koşuyordu. Bazı kelebeklerin çıkış dönemini kaçırmamak için rapor bile alıyordu.
Şimdi sadece Apollo türünden 30 binden fazla kelebeği var. Ancak bu birikimi emanet edecek bir yer bulamıyor. Kendi imkanlarıyla, Bursa’da bir apartman dairesinde Apollo Araştırma Müzesi kurmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı

ERZİNCAN’DAKİ APOLLO’LARA ADIM VERİLDİ

Apollo türü kelebeklerin genel hatları birbirine benzer. Ama mikroskopla incelendiğinde farklılıklar ortaya çıkar. Hatta Doğu Anadolu’dakiler çok yakındır ve karışabilir. Bu bölgede fay hareketleri çok sık olduğundan ayrı düşmüş akrabalar görülür. Aynı zamanda milyonlarca yılda genetik değişime de uğruyorlar. Bunlardan birini 1987’de Erzincan’da yakaladım. Erzurum’dakiyle aynı sanıyordum. O dönemde Japonlar DNA analizi yapıyordu. Kelebek örneklerini Tokyo Üniversitesi’ne gönderdim. Yakaladığım tür hiçbir bölgedekine benzemiyordu, yeni bir alt türdü. Bu alt türe benim adım verildi; Parnassius Apollo Onarani. Tüm dünyada Erzincan’daki bu tür bu isimle anılıyor. Bu çok gurur verici.

Haberin Devamı

Parnassius Apollo kelebekleri Türkiye’de nerede bulunur: P. Apollo Graslini Uludağ / Bursa, P. Apollo Anatolicus Sultan Dağları / Konya, P. Apollo Tauricus Batı Toroslar, P. Apollo Poplogonicus Küre Dağları / Kastamonu, P. Apollo Auersperji Aladağlar / Niğde, P. Apollo Prenereus Çamlıbel / Sivas, P. Apollo Onarani Akarsu / Erzincan, P. Apollo Trabzonicus Kaşkar Dağları, P. Apollo Dubius Kars, P. Apollo Kaşhenskovi Ağrı Dağı, P. Apollo Zarathustra Malatya, P. Apollo Lejyonerii Antakya.

AMAZON’DA ÇİFTLİKLERİ DE VAR

Güney Amerika’nın Amazon Ormanları’nda yaşayan eğitimli yerliler, tırtılları yakalarlar. Bunları ormanın içindeki özel hazırlanmış büyük alanlarda besler ve büyütürler. Aynı besinleri verdiklerinden her kelebek türü kendi ekolojik ortamında yaşamaya devam etmiş olur. Kimileri buradan kelebekleri satın alırken kimi Avrupalı ya da Amerikalı tüccarlar pupa haline gelen tırtılları alıp kendi bahçelerinde büyük kafeslerde üretmeye devam ederler. Elde ettikleri yumurtaları da yeniden Amazon Ormanları’na götürürler.

Haberin Devamı

NASIL YAKALANIR

Kelebeği zarar vermeden yakalamak için tülden hazırlanmış uygun bir kepçe gerekiyor. Yurtdışından sipariş edebileceğiniz gibi kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Demir ya da bakır bir tel ve tülünüz olması yeterli. Bundan sonrası koleksiyonculara göre ikiye ayrılıyor. Kimisi direkt kelebeği yakalıyor, kimisi de yumurta ya da tırtılken toplayıp kendisi büyütüyor. Siz yetişmiş olanların peşine düşecekseniz, kepçeyi kullanacaksınız. Kelebeği zarar görmeden muhafaza edebilmek için özel kağıttan üretilmiş zarflara ve kapağı hava geçirmeyecek şekilde tasarlanmış kutulara ihtiyacınız var. Yakaladıktan sonra kullanacağınız iğne ya da yayma tahtası gibi malzemeleri de sayarsak, hepsini yurtdışından ortalama 300 Euro’ya getirtebilirsiniz.
Peki yakalarken nelere dikkat etmek gerekiyor? Oktay Onaran şöyle anlatıyor:

- Her kelebeğin doğaya çıkış dönemini, denizden ne kadar yüksekte olacağını bilmek gerekir. Bunun için deneyimli birinden bilgi almak ya da kitapları karıştırmak şart.

- Kimi zaman çıkışlarını beklemek için kamp kurmanız gerekebilir. Ne de olsa en az iki bin metrede yaşıyorlar.

- İlk defa gidilecek bir bölgeyse tırtılın beslendiği, yediği bitkiyi takip etmek gerek. O bitkiyi bulduğunuzda kelebekleri de bulursunuz.

- Kelebeğin temiz olanını yakalamak önemli. Herhangi bir yırtığı varsa serbest bırakmakta fayda var. Zaten deneyimli kişiler, kelebeğin uçuş mimiklerinden temiz olup olmadığını anlar.

- Kepçeden çıkarırken dikkatli olun. Gövdesini tutarak çıkarın. Ardından içinde gaz olan kavonozda bekletip öldükten sonra özel zarfına yerleştirin.

- Zarfları da özel kapaklı, içine kesinlikle hava geçirmeyen kutulara koyun.

TASARIM YAPTIRIN DUVARINIZI SÜSLEYİN

Aslında bir çevre mühendisi olan Tarkan Soyhan, dört yıl önce kelebek koleksiyonculuğu yapmaya başladı. Türkiye’dekilerin yanı sıra Yağmur Ormanları’ndan da özel çeşitler getirtti. Sahip olduğu 50 bin kelebeğin bazılarıyla evini süslemek için zevkine göre tasarımlar yapıp, çerçeveletip duvarına astı. Ama her gören, bir tane istiyordu. Bunun üzerine üç yıl önce Kelebekevi’ni kurdu. Yurtdışında çok popüler olan ve “Butterfly Art - Kelebek Sanatı” olarak adlandırılan işler yapmaya başladı. Önce eşi dostu satın aldı, sonra şirketler toptan sipariş vermeye başladı. 50x100 cm. ebatlarında, rengarenk ve farklı türdeki kelebeklerden hazırladığı panoların fiyatları 2 bin 500-3 bin 500 dolar arasında değişiyor. Bütçeye göre 40-100 lira arasında hazırlanan çerçeveler de var.
Tarkan Soyhan, sipariş vermek isteyenlere elindeki kelebek çeşitlerini gösteriyor. Müşterinin dilediği renk ve türdeki kelebeklerle tasarım yapıyor. Kararsız olanların evine gidip dekorasyonuna göre de bir tasarım hazırlayabiliyor. Bilgi için www.kelebekevi.com


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!