30 bin Euro’luk İtalyan MV Agusta F4 1000S

Güncelleme Tarihi:

30 bin Euro’luk İtalyan MV Agusta F4 1000S
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2006 00:00

Beni biraz tanıyanlar bilir, İtalyan motosikletlerine karşı sempatim vardır. Akdeniz insanlarının tutkulu, estetiği ön plana çıkaran, keyif verici makinelere karşı yatkınlığı bir başka oluyor. Motosiklet konusunda da İtalyan firmaları tıpkı otomobillerde olduğu gibi olağanüstü görünen özel araçlar yapmada oldukça başarılılar. Bu sebeple bu hafta bu özel araçlardan birini misafir ettim ’Bu senin motorun mu’ testimize...

İtalyan markaları arasında özellikle Avrupa’da ismi çok bilinen, ülkemize ise ancak bu yıl ithal edilmeye başlayan bir marka var: MV Agusta. Otomobil üreticileri içinde Ferrari’nin nasıl bir sportif geçmişe dayanan karizmatik ağırlığı varsa, MV Agusta’nın da benzer bir bakışı var motosiklet üzerine. İtalya’nın en eski motosiklet üreticilerinden olmakla birlikte varlığını daha çok yarışlara dayandıran, motosikletlerinde her zaman en yeni teknolojileri, en iddialı tasarımları kullanırken maliyetten kaçmayan prensipleri ile haklı bir üne sahip bu marka. Titizlikle elde üretilen bu nadide motosikletlerden bu hafta F4 1000S modelini test ettim. Darısı Brutale’ye...

NEFES KESİCİ TASARIM

F4’ü karşımda ilk gördüğümde nefes kesici bulmuştum. Gerçekten genel duruşu farklı bir motosiklet olduğunu her açıdan göstermek ister gibi görünüyor bu namussuz. Tasarımı CRC stüdyoları tarafından on yıl önce yapılsa da, günümüz dizaynlarının arasında eskimiş durmuyor. Önden belki biraz fazla sade görünse de yandan ve arkadaki inanılmaz dört çıkışlı egzozu ile uzun süre kendini seyrettiriyor. Tek bağlantılı arka salıncağı, sinyal entegre edilmiş aynaları, sportif kuyruğu, gövdeyi tamamen kaplayan karenajları ile hala çok modern ve iddialı bir duruşu var F4’ün.

İŞLEVSEL MARŞ DÜĞMESİ

Peki bu yakışıklı İtalyan’ın üstüne oturunca nasıl? Popomu bu yakışıklıya ilk dokundurduğumda, ’aman Allah’ım bu şekilde kesinlikle kullanamam ben bunu’ diye düşünmüştüm. Oldukça yatık bir oturuş pozisyonu olmasına rağmen birkaç günde alışınca, önyargılı yaklaştığımı anladım. Ayak pozisyonu Japon kardeşlerine göre biraz daha alçakta ve deponun üst kısmı tepsi gibi düz olduğundan kısa sürede o kontrol edememe duygusunu attım. Tek sorun benim boylarımda sürücüler için fazla yüksek kalan selesi oluyor. Motosikletin sportif yönü ağır bastığı için sele için incecik bir ped yeterli görülmüş. Genel kumandalar gayet başarılı ama birkaç ilginç yanı da yok değil. Mesela dijital ekrandaki bilgiler arasında geçiş için motosiklet çalışırken marş düğmesine basmak gerekiyor. İlk seferinde ’inşallah marş dişlilerini dağıtmam’ diye dua ederek bastığımda ekranın değiştiğini görünce pek rahatladım. Ne stresli düğmeymiş o yahu. Parmağım düğmeye gitti gitti geldi. Hani bir şey değil de, motora bir zeval versem, telafi etmek için benim haremdeki bütün motorların anahtarını Ulu motora vermek gerekebilir de o bakımdan tırstım.

MAKİNE DAİRESİNE İNDİM

Devir göstergesi 17000 d/d’de son buluyor ve herhangi bir yerinde kırmızı çizgi yok. Bu da, 12700 d/d’de kesiciye giren bir motosiklet için ilginç olmuş. Yüksek devirlerde vites değiştirme alanı alışık olduğum yerden oldukça farklı olduğu için arada bir devir kesicinin uyarı ışığına yakalanınca şaşırttı beni. Bunun dışında detay işçiliği ve kullanılan malzeme kalitesi son derece iyi. Tüm kumandalar son derece kolay ayarlanabilir halde geliyor. Merak edipte sağına soluna bakınca karenajların birer klips ile kolayca sökülebildiğini fark edip F4’ün makine dairesini de görebileceğimi fark ettim. Arka fren merkezinin egzoz borusunun dibinden geçtiğini, sadece basit bir ısı kalkanı ile korunduğunu görünce şaşırdım. Yolcu ergonomisine gelince, yolcu koltuğu her ne kadar el kadar olup, idareten yapılmış gibi dursa da tüm yolcular pek rahat ettiğini söyledi. Yakışıklılığına ve karizmasına mı kapıldılar da ondan mı böyle söylüyorlar bilmiyorum valla.

TEKNİK DETAYLAR

F4 1000S’in sıralı 4 silindirli 998 cc hacminde, 16 radyal sübaplı, 11750 d/d’de 166 beygir güç, 10200 d/d’de 109 Nm tork veren motoru tamamen MV Agusta’nın yarışlardaki deneyimleri ışığında üretilmiş bir motor. 6 vitesli şanzımanı ise bu motor için harika ayarlanmış oranlara sahip. Bu kadar güçlü motosikletler için birinci vites genellikle çok uzun tutulmakta. F4 te ise bir parça daha kısa ve düşük devirlerde de iyi tork veren motor sayesinde trafikte kullanmak bir parça daha kolay. Tam ayarlı ön süspansiyonu Marzocchi, arka amortisör ise tek kollu salıncağa bağlı yine tam ayarlı Sachs markasına sahip. Önde bir çift 310 mm çapında 6 pistonlu radyal bağlantılı, arkada ise tekli 210 milimetre çapındaki 4 pistonlu Brembo frenler ise motosikletin kalitesini tamamlayan unsurlar olmuşlar.

SIKIŞIK TRAFİKTE ZOR ANLAR

Teknik detayları kısa kesiyorum çünkü motosikleti özel yapan şey ilk olarak köklü bir markaya sahip olması, en iyi komponentlerden oluşan bir motosikletin keyifli sürüşler vaat etmesi olduğundan, hemen bu sürüşteki hissi durumlara geçmek istiyorum. Motosikleti ilk teslim aldığım gün inanılmaz yoğun trafikte kullanmak zorunda kaldım. Kabus gibi tıkanmış trafikte "Yeter uleeeeeen bu nasıl bir trafik" deyip, yanmam mıııııı? "Beni açık yollaraaaa vuruuuun..." türküsünü söylemeye başlayınca "Allah" dedim. F4 bu türkünün ardında "Alev alev aaaaaaaleeeevv, yandığımı görüyorsun. Bir teselli istemem, istesem de yanıyorum biliyorsun" şarkısını söylemeye başlayınca kenara çekip beklemek zorunda kaldım. O kadar ısınmıştı ki bacaklarımın iç taraflarında pişikler çıkmaya başlayacaktı. Biraz hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Ancak ertesi gün bu yakışıklı ile tamamen trafikten uzak, güzel asfaltı olan açık yollarda biraz vakit geçirince, söylediği o arabesk şarkıların yerini "Yollar uzun, virajlı, zorlu olsa da, bastığın yer yamalarla dolsa da...sürücüm dün üstümde yansa da... F4 açık yolda gülerek yürür" diye bir marş aldı. Yani nasıl söylesem F4 ü trafikte kullanmak pitbull ile çocuk bahçesinde gezmek gibi bir şey. Açık yollarda ise gerçekten etkileyici bir sürüşe sahip.

KADEMELİ GÜÇ ARTIŞI

Önce şunu açıklığa kavuşturalım. F4 1000S, Japon üretimi CBR, GSXR, ZX10, R1 gibi motosikletler ile kıyaslanacak bir motosiklet değil. Onlar kadar ne hafif, ne de güçlü. Bana daha çok BMW K1200S ile rakipler gibi geldi. Bu kanıya özellikle motor performansını gördükten sonra vardım. F4 ün motoru çekik gözlüler gibi tamamen performans odaklı değil. Japonlar alt devirlerde biraz sönük olsalar da devir yükseldikçe roket gibi hızlanmalarını sağlayacak bir güç patlaması yaşıyorlar. F4 ise çok daha rafine bir güç sunuyor. Alt devirlerden itibaren güç kademeli olarak artarken hiçbir zaman sürücüsünü tedirgin edecek güç patlamaları yaşatmıyor. Doğrusal olarak hızlanması özellikle virajlı yollarda muhteşem bir kararlılıkla ilerlemesini sağlıyor. Üzerindeki 190/50/17 Pirelli Dragon lastikler ise ısınınca bu devasa gücü yere zamk gibi yapışarak aktarıyorlar. Şimdi buradan F4’ün Japon kardeşlerinden yavaş olduğu akla gelmesin, çünkü F4’ün 1000R modeli (10 HP daha güçlü) geçen aylarda dünyanın en hızlı seri üretim motosikleti olma unvanını ele geçirdi. Anlayacağınız gibi otoyolda acımasızca seri bir motosiklet F4. Lakin, şehir içinde 192 kilogramlık ağırlığı ve biraz yüksek ağırlık merkezi yüzünden biraz sıkıntı yaşatmasına katlanmak gerekiyor.

GÜÇLÜ FREN SİSTEMİ

Süspansiyonlar doğal olarak oldukça sert. Bunda benim oldukça hafif olmamın da etkisi var elbette. Ancak yolda oldukça iyi geri bildirimde bulunuyor. Sürücü limitlere yaklaşmaya başlayınca erkenden uyarıyor. Frenler yukarıda bahsettiğim gibi oldukça güçlü bir sistem. 6 pistona sahip bir sisteme göre ilk frene temas ile diskleri ısırmıyor ancak artan basınçla birlikte etkisini gösterip motoru güvenle durduruyor. Kilitlenme noktasına yaklaşana kadar iyi bir dozaj aralığı sunuyor. Arka fren pedalı ise başlarda sürekli ayağımın altından kaçmaya başlayınca son derece kolay ayarlanabilen bir yapıda olduğunu gördüm. Kendime uygun olarak ayarladım ve bundan sonra rahat ettim.

Genel sürüş özelliği, hafta sonu açık ve hızlı yollarda son derece keyif verici, virajlı temiz yollarda da oldukça çevik, tutarlı ve eğlenceli göründü bana. Yurt dışında uzun mesafelerde kullanan sürücü de oldukça fazlaymış. Oturuş pozisyonuna alışınca bana da uzun yol yapılamaz gibi gelmedi.

Bu senin motorun mu

"Peki iyi diyosun, hoş diyosun da RK hanım, bu motor bal ilen kaymak mı?" derseniz; "Değil" derim. Beni en rahatsız eden şey yukarıda da bahsettiğim gibi trafikte belden aşağınıza cehennem demosu yaşatan sıcaklık oldu. Haaa, bak az kalsın unutuyordum. Bir de aynaların estetik açıdan çok şık olmasına rağmen fonksiyon olarak ciddi derecede dar görüş sunması oldukça can sıkıcı. O kadar parayı verip de bu basit konulardaki yetersizliği üzücü kanımca. Yani anlayacağınız, MV Agusta F4 1000S günlük kullanımdan çok, düzgün asfaltlı açık yollarda keyif dolu ve kaliteli sürüş isteyen, aynı zamanda oldukça yüksek karizması ile özel bir motosiklet arayan, standart bir otomobil parasından daha fazlasını nadide bir motosiklete vermekten canı yanmayacak sürücülere hitap ediyor. Bu hızlı, yakışıklı İtalyan, yıllarca garajda dursa bile değerinden bir şey kaybetmeyecek sıra dışı bir motosiklet. Fiyatını yazarsam beni topa tutarsınız diye korktuğumdan buraya yazmıyorum. Ben iyice sapıttım başlığa yazmışım kocaman ’30 bin Euro’ diye de daha ne konuşuyorum? Hatta 31 bin 249 Euro. Haremime alma konusuna gelince, daha çooook çalışmam, editörlerimin ve gazete yönetimimizin daha çok gözüne girmem gerekiyor. Yeterince param olsa bile sanki ben hala tercihimi, test edemeden hastası olduğum, bir araya gelmek için sabırsızlandığım MV Agusta Brutale’den yana kullanırım gibi geliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!