27 dakikada Çağ Erçağ

Güncelleme Tarihi:

27 dakikada Çağ Erçağ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2013 00:00

Cem Yılmaz’ın ‘Dört Çeker’ lakabını taktığı Borusan Quartet’in, bana göre en zıpır kişisi çellist Çağ Erçağ.

Haberin Devamı

Kendisini Teoman’la verdiği rock konserleri, Fazıl Say’la verdiği resitallerden hatırlayabilirsiniz. Ama bu entel görünümün ardında bambaşka bir Çağ Erçağ var.


Neler var gündeminde şu sıralar. Sezon da bitmek üzereyken...
- Programımın ilk sırasında 5 Mayıs’ta Fazıl Say’la birlikte vereceğimiz resital var Caddebostan Kültür Merkezi’nde. Onun için geldim Olimpos’tan. Bir yandan da Borusan Quartet’le Zürih Tonhalle’de Verdi Yılı kutlamaları vesilesiyle konser vereceğiz.
Çok önemli bir konser salonu Tonhalle. Nasıl hazırlanıyorsunuz? Farklı bir prova mı oluyor?
- Hani futbol takımları boşluk olur da hazırlık maçı yapar ya, işte onun gibi. Alıştırma yapmak için seyircili deneme konserleri veriyoruz, kimi zaman biletsiz de oluyor. Ama prova saatlerimiz değişmiyor. Sadece daha fazla detay çalışıyoruz. İşin felsefi kısmına daha çok kafa yoruyoruz. Gürer Aykal’a dinletip fikrini alıyoruz. O yoksa, birimiz dinliyor diğerleri çalıyor.
Peki, mesela bir çellistin hayatındaki rutinler nasıldır? Sonuçta her gün ya da her hafta konseriniz olmuyor.
- Konserin ertesi günü bir kere çelloya kesinlikle dokunmuyorum. Görmesem de olur...
Haftada ne kadar görüşüyorsunuz peki?
- Altı gün beraberiz. Bir günü kendime ayırmazsam kafayı yerim herhalde.
Altı günün kaç saati çalıyorsun?
- Çok değişken. Ama günde en az beş saat çalıyorum. Bazen 12 saate çıktığı da oluyor tabii.
O zaman, sabah 9 akşam 6 çalışanlardan daha kötüymüş senin durumun.
- Tabii. Her sabah 8’de kalkıp çalışıyorum. Dışarıdan bakınca böyle görülmüyor, doğru diyorsun. Ama işin felsefesi çok farklı. Haldur huldur çalınacak bir durum yok. Notayı koyup çalmakla olmuyor. İki ölçü için saatlerce uğraştığım günler oluyor.
Bu arada bahsetmeden geçmeyelim. Enstrümanın da çok özeldi diye hatırlıyorum.
- Evet. 1740 yapımı. İsviçre’den alındı. Borusan Yönetim Kurulu’ndan Ahmet Ertuğ’un çok katkısı oldu. Ona sahip olmak herkese nasip olmaz.
Nasıl bir özen gösteriyorsun? Pamuklara sarma durumu var mı?
- Hayır. Hayatta yapmadım öyle şeyler.
Peki, hayatında böyle pamuklara saracağın, değer verdiğin bir şey var mı?
- Yok ama belki ellerim olabilir. Enstrüman bulunur ama ellerime bir şey olursa...
Kendine vakit ayırdığında neler yapıyorsun peki?
- Zıpkınla balık avlıyorum. Bir de çok güzel yemek yaparım deniz ürünleriyle. Özellikle deniz mahsullü makarnama herkes bayılır.
Özellikle gittiğin bir yer var mı avlanmak için?
- Bodrum’da Kıyıkışlacık güzel.
Geçen hafta Olimpos’taymışsın. Tuttun mu bir şeyler?
- Hiç yalan söylemeyeyim; iki barbun, bir tane de yaklaşık 700 gramlık levrek vurdum.
Hem kendin tutmayı seviyorsun hem de pişirmeyi... İlerde restoran açmak gibi bir hayal var mı?
- Gerçekten de var. İlk etapta kahvaltıcı açma hayalim var. Mesela yaşadığım yer İstanbul Cihangir’de, her mekâna gittim kahvaltı için. Peynir vardır, peynir vardır. Bir tanesi de adam gibi peynir versin. İncelikler benim için çok önemli. Kendim bir yer açıp en iyisini servis etmek istiyorum. Fazıl Say’la bile paylaştım bu fikri, her gün geleceğim diyor.
Emeklilik planı mı bu?
- Hayır. Onun için balıkçı düşünüyorum.
Bir de futbol merakın var bildiğim kadarıyla. Hatta küçükken futbolcu olmayı istediğini söylemiştin, daha önce yaptığımız röportajda.
- Çok fazla oynayamıyorum ama hâlâ top görünce çok heyecanlanıyorum.
Bizim ülkemizde klasik müzikçilere ‘entel’, ‘burnu havada’ diye bakılır ama sen her konuda acayip samimi ve cana yakınsın. Başkası olsa söylemez bile belki de futbol delisi olduğunu.
- Mesela Fazıl (Say) bana hep “Senin sevenin çok” der. O da herhalde benim hayata doğal bakmamdan kaynaklanıyor. Doğallık, samimiyet çok önemli. Ama ne yazık ki tek sorunum, insanlara güvenimin olmaması.

Haberin Devamı


Ayakkabı meraklısıyım. Özellikle yurtdışına gidince ilgimi çeken modeli mutlaka alırım. Genelde İtalyan yapımı Etro, Prada ve Armani’yi tercih ederim.

Önce bateri sonra çello

Haberin Devamı

Ankara doğumlu Çağ Erçağ (37), ailesi dört yaşındayken kulağının iyi olduğunu keşfedince 10 yaşındayken Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin çocuk korosu sınavına girdi. İlk yediye girince La Boheme Operası’nda solist oldu. Konservatuvarı kazandığında bateriye vermeleri onu çok şaşırttı: “Bateride melodi olmadığından sıkılmıştım, çalmayacağım dedim. Bu sefer de çello verdiler. Enstrüman hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kemanın büyüğü, dediler öyle öğrendim.”

Fazıl (Say) bana hep “Senin sevenin çok” der. Herhalde hayata doğal bakmamdan kaynaklanıyor. Ama ne yazık ki tek sorunum, insanlara güvenimin olmaması

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!