26 kez geldi bir kez gezdi

Güncelleme Tarihi:

26 kez geldi bir kez gezdi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2012 00:00

Jay Jay Johanson adı artık hepimize tanıdık geliyor. Çünkü İsveçli şarkıcı, yılda en az iki kere Türkiye’de konser veriyor.

Haberin Devamı

JAY JAY JOHANSON FOTOĞRAFLARI

Cihangir’den ev aldığı yönünde dedikodular bile çıkan Johanson’la İstanbul Jolly Joker Balans’taki performansı öncesinde buluştuk.

Konser öncesi gergin olur musunuz?

- Hayır, hayatımda hiçbir zaman gergin olmadım.
   
Gerçekten mi?

- Kendi içimde mutluyum. Bu yüzden hiçbir zaman sahneye çıkarken gerginlik ya da aşırı heyecan hissetmedim. “Biraz sinirli olmalıyım” dediğim zamanlarda bile tedirgin hissetmiyorum.

Hiçbir şey sizde gerginlik ya da heyecan yaratmıyor mu?

- Sadece albüm hazırlarken ve sonrasında konser turnesinin ayakları belirlenirken biraz gergin ve heyecanlı oluyorum. Mesela yeni albümüm “Cockroach”u Eylül 2013’te piyasaya süreceğim. Sonraki yıl nisan gibi de konserlere paylaşacağız. Tüm bu programı ve işleri görünce “Vay canına! Bu kadar şeyi nasıl yapacağım? Bu kadar şehri nasıl gezeceğim? Nasıl bir şarkı listesi seçmeliyim?” diyorum. Ama bunlar bir-iki gün içinde çözülüyor ve normal hayatıma geri dönüyorum.

Son albümünüz “Spellbound” Mayıs 2011’de çıkmıştı. Sonrasında sürekli turnedeydiniz. Hangi ara yeni albüm üzerinde çalışma fırsatı buldunuz?

- Geçtiğimiz nisan ayında çalışmaya başladım. Albümün yarısından çoğu bitti.

ÇABUK ÖĞRENEN BİRİ DEĞİLİM

“Cockroach” nasıl bir albüm oluyor?

- “Spellbound”dan çok farklı. Bu albümde birçok davul tınısı duyacaksınız. 14 şarkı hazırladık.

Albümün adı neden “Cockroach” (Karafatma)?

- Çünkü bu, insanların kirli bir şey olduğu için nefret ettiği ama kimseye zarar vermeyen bir böcek. Bazen kenara itilmiş bir tarafı tutmayı kendime daha uygun buluyorum. Bu arada Türkçe nasıl söyleniyor?

Karafatma.

- (Tekrarlıyor) Karafatma.

Harika, çabuk öğreniyorsunuz...

- Aslında çabuk öğrenen biri değilim. Bu yüzden okulda çok sıkıntı çekmiştim. Ama müzik kulağım olduğu için kelimenin melodisini bir papağan gibi tekrar edebiliyorum.

AİLEM HÂLÂ BANKADA ÇALIŞMAMI İSTİYOR

Çok yoğun bir temponuz var. Onca işin arasında uyumaya vakit bulabiliyor musunuz?

- Ben çok az uyurum. 6 yaşındayken bile sabaha kadar oturur resim çizerdim. Annem sabah uyuyor muyum diye kontrole geldiğinde ışığımı açık, beni de hâlâ resim çizerken bulurdu. Turnedeyken de sık sık böyle uykusuz oluyorum.

Aileniz, sanatla ilgileneceğinizi daha o zamandan biliyormuş öyleyse...

- Bence düşünüyorlardı. Ama bir yandan da düzgün bir işim, düzenli bir gelirim olmasını umuyorlardı. Bence hâlâ bu işten bir gün sıkılıp bir bankada ya da ofiste çalışmamı istiyorlar! Bana sorarsan, hayatımda hiç başka bir iş yapmadım ve nasıl yapılır bilmiyorum. Tabii ki başka şeyler de yapabilirim ama müzik benim için rüyalarımı gerçeğe dönüştüren bir hobi.

HİÇBİR ZAMAN UMUT BESLEMEDİM

Ve bu zorlu programda gayet iyi idare ediyorsunuz bence...

- Bir süre sonra sona ereceğini düşünerek keyfini çıkarıyorum aslında. Bir de ben hiçbir zaman bir şeyler için umut beslemedim. Çünkü biliyorum ki beslersem ve olmazsa üzüleceğim. Hiçbir planım olmadı. Eğer hayatımda gelişen bir durum varsa hep sevinerek karşıladım.

Bu sözlerinizi garipsememek elde değil. Müziğiniz melankolik ama siz hayat dolusunuz...

- Optimist değilim. “O an” için yaşayan bir insanım. Hiçbir zaman bir durumun yan etkilerini, geri dönüşümlerini düşünerek yaşamadım. Pozitif değilim ama negatif de değilim. Bence nötr ve gerçekçi bir kişiliğim var. Melankoliden bahsedecek olursak, bence bu üzgün sözler ve notalar gerçekçiliğimden ve genellikle evimden uzak olmamdan kaynaklanıyor. Duygusallık da melankoliye liderlik ediyor. Biliyorum ki melankolik olduğum anlar, çok yaratıcı anlar. Resim de çizsem, fotoğraf da çeksem, şarkı da bestelesem, biliyorum ki bittikten sonra kendimi çok mutlu hissedeceğim. Bir çeşit kendi kendine terapi gibi.

Ses tonunuzu göz önüne alırsak, hüzünlü şarkılara daha yatkın duruyorsunuz. Hiç neşeli şarkılar söylemeyi düşündünüz mü?

- Sesim birçok şarkıyı söyleyebilecek kapasitede. Hatta bir karaoke gecesine gittiysem, komik şarkılar bile söyleyebilirim. Ama hüzünlü şarkıların sesime daha çok yakıştığını düşünüyorum. 16 yıllık kariyerimin ilk başlarına bakıyorum da, sesimi hangi türde nasıl kullanacağımı bilmiyormuşum. Hiçbir kurs ya da eğitim almamıştım. Sahneye çıktıkça, kendimi rahat hissettiğim gibi söylemeyi öğrendim.

CİHANGİR’DEN EV ALMADIM

Saydım, Türkiye’ye 26 kez gelmişsiniz. Gönül rahatlığıyla, bir şehir efsanesi haline gelen Cihangir’den ev aldığınız iddiasını sorabilirim size...

- Türkiye’ye ilk kez 2000 yılında geldim. Ondan sonra da yılda bir ya da iki kere burada konser verdim. Ama hep iş için geldim. Hayatımda hiçbir yere turistik ziyaretlerde bulunmadım. Tabii Londra ve Paris’i bunun dışında tutuyorum, çünkü 15-20 yaşlarım arasında ailemin işi nedeniyle sık sık gidiyordum oralara. Yani bu dedikodu doğru değil.

Turist olmayı mı sevmiyorsunuz?

- Hiç böyle düşünmedim... Turnede değilsem evde olmak istiyorum. Gezmek aklıma bile gelmiyor.

İstanbul’u hiç gezmek istemediniz mi peki?

- Bu kadar zamandır geliyorum, İstanbul’u sadece bir kez gezme fırsatı buldum. Bir kere Sultanahmet Camii’nde 30 dakika geçirdim. Ekibimdeki herkes evli ve çocuklu. Hepimiz turnedeyken sadece çalışmaya konsantre oluyoruz, gezme fırsatımız neredeyse olmuyor. Biliyorum bu durum iç sıkıcı, çünkü birçok ülkede konser verdim ama çok az şey gördüm. Daha çok kulisleri ve otel odalarını biliyorum.

Kim bilir, belki bir sonraki konserinize eşiniz ve çocuğunuzla gelip şehri gezme fırsatı bulursunuz...

- Biliyor musun, biz hiç seyahat etmiyoruz. Eşim de işi nedeniyle çok geziyor. Eğer aynı anda evde olmayacaksak, oğlumuza ailem bakıyor. İş için o kadar çok geziyoruz ki, fırsat bulduğumuzda evde bir arada oluyoruz.

BENCE ŞU AN MÜKEMMELİM

“Antenna” albümündeki turuncu saçlarınız hafızalara kazındı. Hâlâ şimdiki haliniz bana çok farklı geliyor...

- Sana katılmıyorum. Sadece “Antenna” için androjen bir imaj yapmıştık. Saçımı turuncuya boyayıp saçma bir şekilde kesmiştik. Ama boya iki hafta sonra aktı ve şu an gördüğün halime geldim. Bir ara tembellikten sakallarımı ve saçlarımı uzatmıştım, ki o da imaj için değil rahat geldiği içindi. Aslında ben hep böyleydim.

43 yaşındasınız. Artık o kapaktaki gibi çılgınlıklar yapmak içinizden mi gelmiyor, yoksa yaş insanı biraz da konservatif mi yapıyor?

- Yaşlanıyor olmak büyük keyif. Normalde yaşlandıkça vücudunuzun istediğiniz gibi size tepki vermediğini düşünüyorsunuz. Zayıf düşüyorsunuz. Ben ise kendimi her geçen gün daha da güçlü hissediyorum. Beş yıl öncesini düşünüyorum da o zamanlar çok naif ve aptalmışım. Muhtemelen bir beş yıl sonra seninle tekrar görüşürsek yine aynı şeyi söyleyeceğim. Çünkü yaşlanmaktan keyif alıyorum. Hatalarımdan ders çıkarıyorum, daha iyi biri oluyorum. Bence büyümek muhteşem. Kesinlikle zamanda geri gitmek istemem. İleriye de. Bence şu an mükemmelim.

Haberin Devamı

VEJETARYENİM, TÜRKİYE’DE SIKINTI ÇEKİYORUM

Türkiye deyince aklınıza ne geliyor?

- Gezilerden geriye aklında egzotik detaylar kalıyor. Eve gittiğinde (Stockholm) göremediğin şeyler. Mesela İstanbul’da bizi en çok camiler etkiliyor. Çünkü görmeye çok alışık değiliz. Özellikle mozaikler ilgimi çekiyor. Bunlar dışında kültür ve doğa da en çok ilgilendiğim konular.

Peki ya yemekler?

- Vejetaryen olduğum için Türkiye’de sıkıntı çekiyorum. O yüzden çok yerel yemek yiyemiyorum. Ama Türk kahvaltısını seviyorum. Türk kahvesi ve çayı da favorim. Tatlı yemiyorum, o yüzden onlar hakkında da bir şey söyleyemem.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!