Güncelleme Tarihi:
Paris Moda Haftası’nın son gününün öğle saatleri: Moda duayenleri Anna Dello Russo, Giovanna Battaglia, Bianca Brandolini gibi isimler, ‘Réfectoire des Cordeliers’nin önüne toplaşmış, yavaş yavaş salona giriyor. İçerisi son derece fütüristik, tüm duvarları dev ekranlarla kaplanmış. Ve lüks spor markası Moncler’in, dünyanın en ünlü tasarımcılarından Giambattista Valli’yle işbirliğine gittiği ‘Moncler Gamme Rouge’ koleksiyonunun defilesi başlıyor.
En güçlü silahı kabarık kayak montu olan bir markadan ne tarz bir ‘son moda’ koleksiyon bekleneceği konusunda kafamda soru işaretleri var. Ancak dakikalar içinde fena halde yanıldığımı anlıyorum. Işıltılı zımbalar, deriler ve farklı desenleri bir araya toplayan koleksiyonda her yer buram buram lüks kokuyor.
İşin sırrı modayı yenmek
15 dakikalık defileden sonra kuliste markanın sahibi Remo Ruffini’yle buluşuyoruz. 11 yıl önce küçük ve modası geçmiş bir spor markasını devralıp, onu 122 noktaya ve 660 milyon dolar kârlılığa eriştiren moda endüstrisinin en güçlü isimlerinden Ruffini, nereden geldiğimi duyunca seviniyor. “Bayılıyorum Türkiye’ye” diyor. “Son 10 yılda herhalde 50 kere filan gelmişimdir. Bir kere burada iki tane tekne yaptırdım, onların yapımında kontrol için bol bol gelip gittim. İstanbul açık ara dünyanın en güzel kenti zaten. Enerjisi harika. Sultanahmet ve Boğaz’da zaman geçiriyorum genelde .”
Pharell Williams’dan Rihanna’ya, Hollywood yıldızlarından bakan çocuklarına son dönemde herkesin favorisi olan, fiyatları yaklaşık 5 bin TL’yi bulan markayı bu denli popüler yapan sır ne? : “Olay modayı yenmekte. Başarı her zaman, her yerde giyilebilecek bir parça yaratmaktaydı. Sportif ruhunu da kaybetmemesi gerekiyordu. İstikrar sağlayarak her zaman giyilebilecek parçalar ürettik. İnsanlar bizim montlarımızı aldığında, onun zamana dayanacağını biliyorlar.” İsviçre’nin kayak merkezlerinin müdavimleri için ‘yatırım’ olabilir, ama mart ayında 18 derece sıcaklıkta olan İstanbul için kaztüyü bir mont neden yatırım olsun? Şahsi serveti 3 milyar TL’yi geçen işadamı gülüyor: “Korkmuyoruz hava durumundan. Hem koleksiyonumuzda sıcak havalarda giyilecek parçalar da var. Türkiye’de, moda ve lüks endüstrisinin patlama yaptığı çok açık. Özellikle yeni nesil çok ilgili bu konuyla. ”
Ruffini’nin tarzı da çok konuşuluyor. Ona bir erkeğin dolabında neler olması gerekiyor diye soruyorum: “Kendime yakıştırdığım şeyler, özel dokunuşları olan klasik modeller. Her sezon mutlaka boğazlı Shetland kazak, mavi kaşmir bir blazer ceket alırım mesela. İlla ki son moda parçalar olması gerekmiyor. Mesela lüks kavramını düşündüğüm zaman aklıma 25 yıl önce annemin hediye ettiği bir cüzdan geliyor. Markası Hermès, hep cebimde. Ne bir yeri aşındı, ne parçalandı, hâlâ sapasağlam. Benim için lüks bu demek işte. Kalitenin ve stilin zamana dayanması.”