25 usta yazardan İstanbul tasviri

Güncelleme Tarihi:

25 usta yazardan İstanbul tasviri
Oluşturulma Tarihi: Nisan 21, 2012 20:25

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., 19’uncu yüzyılın sonlarıyla 20’nci yüzyılın başlarında yazılan 25 Türk romanındaki unutulmaz İstanbul tasvirlerini, ‘Türk Romanından Bir Demet İstanbul’ adıyla tek kitapta topladı. İçeriğindeki yazarlar arasında Halide Edip’ten Peyami Safa’ya, Yakup Kadri’den Hüseyin Rahmi Gürpınar’a kadar pek çok önemli isim yer alıyor. Prof. Dr. İskender Pala’nın yayın danışmanlığını, şair ve yazar Ekrem Kaftan’ın editörlüğünü yaptığı bu seçki ile okuyucunun, bir zamanların İstanbul’unu zihninde canlandırması ve insan ilişkilerini yeniden tasavvur etmesi amaçlanıyor.

Haberin Devamı

HALİDE EDİP’TEN BİR HIDRELLEZ GÜNÜ
(Sinekli Bakkal 1884-1964)

“Hıdrellez günü göğün altında bugün hiçbir şehir bu kadar cümbüşlü bir kalabalıkla kaynaşmaz, hiçbir sokak bu kadar başka sesleri birbirine karıştıran böyle bir uğultu çıkarmaz. Ahalisi bu kadar kuzu kızartıp helva pişirmez. İstanbul, gümüş, sisli bir sabah rüyası görüyor. Kâğıthane’de, yeşil çayırlarda şimdi öbek öbek toplanan halk arasında darbuka, zilli maşa, tef, zurna sesleri arasında kara göbeğini çalkalayan çingene Pembe...”

TANPINAR’A “AH” DEDİRTEN İSTANBUL
(Mahur Beste 1901-1962)

“Ah, eski İstanbul! İçten içe kaynayan hayatıyla, durmadan çarpışan ihtiraslarıyla, kin ve sevgileriyle, birdenbire coşan nefretleriyle, kaynayan sular gibi içten dönen ve derinleşen dolaplarıyla, daima kızdırılmış bir kaplan gibi atılmaya, parçalamaya hazır ocaklarıyla, tekkeleriyle, esnafıyla, o kadar dağınık dağınık, parça parça göründüğü halde istediği gün sokakta, çarşıda, meydanda birdenbire birleşen, acayip ve korkunç bir mahluk gibi halka halka büyüyen, genişleyen, okyanuslar gibi homurdanan, önüne çıkan her şeyi yakıp yıkan, devirip alt üst eden... Kadınını, erkeğini tamamlayan halkıyla her türlü canlılığın üstünde canlı şehir.”

Haberin Devamı

/images/100/0x0/563cc2faf018fb32c8eccae7

PEYAMİ SAFA’NIN KADIKÖY’Ü
(Cânân 1899-1961)

“Araba güzeller yollardan geçiyor. Bedia buralarını çok sever. Buraları Kadıköy’ünün sımsıkı şehir hayatından uzak, ama yine medeni yerleridir. Güneşli, az insanlı, tozlu bir yol. Küçük büyük bahçeler içinde zarif binalar. Bazılarında belli ki vaktiyle saltanat sürülmüş. Bahçede uşaklar için ayrı daireler, araba ahırları, emekle yetiştirilmiş ağaçlar...
Ne yazık ki buraları da birkaç sene sonraya tamamıyla zengin Hıristiyanların eline geçecek, Boğaziçi’nin Anadolu tarafı da harabeye dönecek.”

GÜRPINAR’DAN AKSARAY’DA BİR YAZ GÜNÜ
(Şıpsevdi)

“Aksaray tramvay durağında Nalıncı ve Şekerci sokaklarının başlarındaki ızgaralar yağmur sularını toplamak ve uzaklaştırmaktan daha başka hizmetler görerek de dikkati çekiyorlar. Bu baca ağızları fakir halkın âdeta bülbüllü, sümbüllü hoş kokulu bir havuz başı eğlence yeridir. Yaz günü uçan haşeratın her çeşidi buralarda vızıldar. Rutubetten etraflarında yosunlar, çimenler yetişir. Bu has bahçenin güzelliğinden en çok faydalananlar tramvay işçileridir. Yazın insanı kesen sıcak günlerinde, Eminönü’nden Aksaray seferini tamamlayınca, o beş altı dakikalık hizmet arası sırasında tramvay ispirleri bu sokakların başlarındaki sıra ağaçların yahut çeşmenin kısa gölgesine sığınırlar. Bu ferahlatıcı havuzların hemen yanına iskemleyi atıp acele bir dinlenme kahvesi içerler.
Akşama doğru bu sokakların ağızları balıkçı tablaları, yemişçi, sebze küfeleriyle, birer yiyecek sergisi halini alır.”

Haberin Devamı

YAKUP KADRİ’NİN GÖZÜNDEN ŞİŞLİ
(Kiralık Konak 1889-1974)

“Şişli’nin yeni usul elektrikli, banyolu apartmanları, Servet Bey’i gittikçe çekiyordu. Vakıa bu apartmanların merdivenlerini çıkarken ’Ne yazık, asansör yok’ diye hayıflanıyordu, fakat Türkçe ve Frenkçe numarası yazılmış, zil düğmesi parıl parıl parlayan kapılardan içeri girip de burnu boyanmış parke kokusunu alır almaz adeta içi açılıyor, ocağı çini taklidi Frenk tuğlalarla döşenmiş mutfakta dakikalarca kalıyordu. Sonra balkona çıkıp caddeye bakıyordu; cadde genişliği, gürültüsü, telgraf, telefon, tramvay telleri, otomobilleri, ortasından geçen rayları, duvarlarındaki ilanları ile onun beyninde tamamıyla bir Avrupa şehri manzarasını canlandırıyordu.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!