Güncelleme Tarihi:
‘Mi Minör’ oyunu aldı yürüdü. YoÄŸun seyirciyle devam ediyor. Neler yapıyorsun bunun dışında, ÅŸu an nerdesin mesela?   Â
- Evdeyim. Birazdan eşim Memet Ali’yle buluşacağız iş için. Ama genel olarak ‘Mi Minör’de yarattığımız ‘Pinima Ülkesi’nde yaşıyorum diyebilirim.
Bizim dünyadan koptun artık tabii. Ne de olsa 7/24 yaşayan bir oyun.
- Evet. Çünkü sürekli yaşamaya devam eden bir de dijital ‘Pinima’ ülkesi var. Twitter’da yarattığımız Pinima Ülkesi’nin vatandaşları oyun sahnede bittikten sonra da yaşamaya devam ediyor. Bunların bazılarını ve tabii ki kendi karakterimi ben yönetiyorum.
Epey bir mesai yapıyorsun o zaman dijital dünyada.
- Aynen. Sosyal medya ekibi olarak çok şey öğrendiğimi de söyleyebilirim.
Sosyal medya açısından mı?
- Evet. Birçok kişi hâlâ sosyal medyaya girmiyor ama tam tersi olarak sosyal medyasız hayat düşünemeyenler de var. Kendimizi ifade ettiğimiz yer burası oldu artık daha çok.
Senin için nasıl bir kavramdı sosyal medya, bu oyundan önce?
- Aslında provalar döneminde ‘Pınar Öğün’ olarak ilk kez Twitter hesabı açtım, öğrenebilmek için. Ve o süreçte gerçekten inanılmaz bir türbülansın içinde buldum kendimi. Çok farklı, çok kalabalık bir alanın içinde kendinizi ifade ediyorsunuz. Çok büyük bir kalabalığa konuşmak gibi oluyor aslında. Ve tepkileri de bireysel tepkiler olarak, direkt alıyorsunuz.
Nasıl bir etkisi oldu sende?
- Kadın varoluşu üzerine hem kendi hayatımda hem de dünyada kadının genel olarak varoluşu üzerinden çok hassas davranıyorum. Genellikle dikkatimi çeken twit’ler kadınlara yapılan istismarlar üzerine oluyor. Bendeki etkisi, böyle bir algıyı yaratmış olmak oldu.
Biraz daha aktif oldun belki de bu sayede.
- Belki de... Bir de çok enteresan, başka bir kimliğin çıkıyor ortaya attığın twit’lerle... Farkında olmadan bir kitleyi de peşinden sürüklüyorsun. Benim için bir de subjektif yorumları okumak açısından da çok kullanışlı oluyor.
Oyun vesilesiyle daha çok ekran başındasın. Ama bildiğim kadarıyla Memet Ali de sen de doğa aşığısınız. Bu nasıl etkiledi sizi?
- Oyunumuzun yazarı Meltem Arıkan’ın bir makalesi var beni etkileyen. Dijital iletişim öncesinde yaşadığımız dünyayı ‘analog’ olarak tanımlıyor. Platformların oluşması, insanların kendilerini ifade etme ve algılama biçimlerini de ‘dijital’ dünya olarak tanımlıyor. Ve diyor ki, biz analog dünyadan dijitale geçiyoruz. Bu bir algı sıçraması. Teknolojik aletlerin kullanımıyla alakalı bir şey söylemiyor, algılama biçimimizle alakalı konuşuyor. Analog dünyadaki algılama hızının aslında dijital dünyadaki algılama hızından daha hızlı olduğunu söylüyor. Artık farklı bir iletişim biçimimiz var. Bu anlamda teknolojik aletleri kullanmanın dışındaki dijital algının çok değerli bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu yaşadığımız dönemin bir sürecin başlangıcı olduğununa inanıyorum. Biz de bu sürece oyunumuz ‘Mi Minör’le dahil oluyoruz.
Bu süreçte at binmeye, yunuslarla Kızıldeniz’e gitmeye ara mı verdiniz Memet Ali’yle?
- Sadece pazar günleri oynuyoruz. Gün içerisinde hesapları yönetiyorum dediğim gibi Twitter ve Facebook’tan. Bunun dışında ilerisi için projeler üretiyoruz. Hobilere de eskisi kadar sık olmasa fırsat kalıyor. Atım ‘Kiparis’e haftada en az iki kere gidiyorum. Ama özlüyorum tabii. Beni bıraksanız izole bir hayat yaşayabilirim.
Var mı böyle bir plan?
- Net değil ama herkes tatile gidince daha çok yoruluyor. Bizim içinse tatil, sessizlik, ıssızlık ve doğa. Bunun için de Kızıldeniz’e gidip 60-70 vahşi yunusla yüzdüğümüz zaman inanılmaz iyi hissediyorum.
Oyunda hem piyanistsin hem dans ediyorsun hem de şarkı söylüyorsun. Ama bildiğim kadarıyla dans senin için büyük bir korku. Nasıl aştın bunu?
- Şarkı söylemek, piyano çalmak ve dans etmek asla aklımdan geçmiyordu. Piyano çalmayı da kendi kendime öğrenmiştim. Dans etmekten de nefret ederdim küçüklüğümden beri. Benim dünyam için aslında bir meydan okuma oldu bu oyun. Meltem Arıkan’la beraber başardım. Hiç yapmadığınız bir şeyi bu kadar büyük bir prodüksiyonda denemiş olmak bana hem güç verdi hem de güvenimi artırdı.
Pes ettin mi hiç provalarda?
- Oyunculuk eğitimi alınca ‘pes etme’ kavramınız olmuyor.
Her zaman girişimci ve heyecanlı mısındır peki?
- Evet her konuda. Sincap gibi yaşıyorum aslında heyecanlarımı. Çok heyecanlı biriyim. Oyuna çıkmadan önce kuliste, her defasında her yerim titriyor. Herkes dalga geçiyor. Ama kontrol edemiyorum.
Sahneye çıkarken mi oluyor sadece?
- Hep oluyor. Hiç soğukkanlı değilimdir. Kriz anında bana gelinmemesi lazım. Her olayı çok büyük yaşıyorum. Ama son sönemde kendimi eğitmeye çalışıyorum.
Memet Ali mi toparlar durumu bu tür olaylarda?
- O daha soğukkanlı tabii. Birisinin başına bir şey gelse, hastaneye götürmek bile aklıma gelmeyebilir panikten.
**Dans etmekten nefret ederdim küçüklüğümden beri. Benim dünyam için aslında bir meydan okuma oldu Mi Minör’deki rolümde dans etmek.
**Her daim çok heyecanlıyım. Soğukkanlı değilim. Kriz anında bana gelinmemesi lazım.
Türkan Saylan’ın hikâyesinde oynamıştı
Oyuncu Pınar Öğün (29), Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden mezun. 2006-2008’de Londra Müzik ve Dramatik Sanatlar Akademisi’nde profesyonel oyunculuk eğitimi de aldı. İlk sinema filmi, Atıf Yılmaz’ın son filmi olan 2004 yapımı Eğreti Gelin. 2010’da yayınlanmaya başlayan ve Türkan Saylan’ın yaşamını konu alan Türkan dizisinde Saylan’ı canlandırmıştı.