Deniz İnceoğlu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 02, 2013 00:00
Yaptığı her iş olay yaratıyor. Yıllarca konuşuluyor.
Sadece Türkiye’de değil, uluslararası platformda da en çok adı geçen sanatçılarımızdan biri Şükran Moral. Şu sıralar işleri üç farklı ülkede birden gösteriliyor. Kendisini İstanbul-Roma-Şikago üçgenindeyken Roma’daki evinde yakaladım.
Şükran merhaba, Roma’dasın sanırım.
- Evet. Buradan da Şikago’ya gidiyorum Rapid Pulse Uluslararası Performans Sanatı Festivali için.
Roma’da çok önemli bir sergiye katıldın.
- Evet. MACRO’da tarihi bir sergi açıldı. 1960-2000 yılları arasında Roma’dan yolu geçmiş önemli sanatçıların eserlerinden oluşuyor. 2000’lerden de üç kişi seçmişler. Birisi ben, birisi Marina Abramovic, diğeri de Yoko Ono.
Ne hissettin böyle bir teklif gelince?
- Sanat hayatıma Roma’da başlamıştım. O yüzden bu şehir benim ikinci vatanım. Çok gurur duydum tabii. Çok benzetmek istemesem de aslında bu durum, bizi yurtdışında temsil eden bir futbolcununki gibi. Tribünlerde seyirci yok belki ama biz gollerimizi atıyoruz.
Sanırım yarın da Şikago’da çok enteresan bir performans yapacaksın.
- Evet. İlk defa sana anlatıyorum. Performansın ismini Türkçe söylemek gerekise ‘bir sanatçının linçi’ diyebiliriz. Biliyorsun Türkiye’de son senelerde sanatçıların, yazarların, aydınların linç olaylarına çok sık tanık oluyoruz.
Evet, senin de başına gelmişliği vardı.
- Aynen. Kişisel olaylardan yola çıkıp genele varıyorum. Pianoforte çalan bir sanatçıyı temsil ediyorum performansta. Çalmak isteyen ama bir türlü çalamayan bir sanatçı bu. Her yaklaşmaya çalıştığında engel olunuyor. Bunu anlatırken bile zorlanıyorum.
Rahatsız mı ediyor bu olaylar seni çok?
- Kesinlikle. Yıkıcı yanları var. Yıkıcı bir dönemden geçiyoruz. Performansta da olayların şahidi olarak temsil edeceğim.
Şikago’dan sonra ilk durak neresi?
- Önce Roma sonra İstanbul. Yeni projelerime başlayacağım.
Sürekli bu kadar yol yapıyorsun, aklında her daim yeni projeler var. Yorulmuyor musun hiç?
- Aslında çok yoruluyorum. Elimde valiz, sürekli dolaşıyorum. Ve her gittiğim yerde de yeni işler oluyor. Dinlenmek yok. Ama sanırım bu yorgunluk beni yaşatıyor. İşime âşığım, bir misyonum olmasa yapamazdım.
Nedir hayattaki misyonun?
- Yaratmak ve paylaşmak.
Sıradışı, güçlü ve bir bakımdan da asi bir kadınsın. Erkeklerle nasıl ilişkilerin? Zamanında bir video çalışmanda üç erkekle evlenmiştin mesela.
- Benim duygusal hayatım her zaman çok zor oluyor. Çünkü erkekler seni sadece bir kadın olarak görmek istiyorlar.
Nasıl yani?
- Hizmetçisi, bakıcısı olacaksın. Toplumun dayattığı rolleri üstleneceksin. Yaratıcı bir kadınla nasıl olunacağını bilmiyor, kabul de etmiyorlar. Bu yüzden de ilişkilerim çok fırtınalı geçiyor. Ben de bu yüzden her zaman sanatı tercih ettim.
Hovarda mısındır aynı zamanda?
- Hovardayım! Çapkın bir kadınım doğru. Ama aslında yapımda insanları baştan çıkarmayı sevmek var. Sadece erkekler değil, arkadaşlarımla ilişkimde de böyle.
Zaten işlerinde bu kadar uçuk olan birinin özel hayatında da sakin olması beklenemez.
- Aynen öyle. Çok dalgalı, fırtınalı bir hayatım var.
Bu sana zaman zaman acı vermiyor mu?
- Bu tür erkeklerin varolduğu bir dünyada bağlanmak istemiyorum açıkçası. ‘Kadın’dan bekledikleri şeyler, demin de dediğim gibi toplumun dayattığı konularsa benim bağlanmam zor. Çok acı çekmeye razıyım, ki çekiyorum da ama eninde sonunda kendimi yalnızlığa mahkûm ediyorum. Alışılmış, banal, tekrarlanan, ikiyüzlü bir birlikteliktense acı çekmeyi ve bu fırtınaları yaşamayı tercih ediyorum.
Zaten demin de söylediğin gibi sen yaratmak ve paylaşmak misyonu üzerine yaşıyorsun. Kafayı takacağını düşünmüyorum.
- Çok takıyorum aslında. Kalbim elimde gezen bir insanım ama asla ve asla ruhumdan ödün vermiyorum.
Peki, sanat hayatını ve erkekleri bir kenara bıraktığında neler var hayatında. Hayallerin neler mesela?
- Çok param dahi olsa, asla bazı şeyleri yapmaktan vazgeçmem. Yan gelip yatamam hiçbir zaman. Çok fazla ilgi alanım var. Tek korkum; bunları gerçekleştirecek zamanım olacak mı...
Nedir bu ilgi alanları?
- Sinemayı çok severim. Performans sanatçısıyım ama aklımdaki oyunculuk değil. Sanat filmi yapmak istiyorum. Bir de fotoğraf ve dans var. İkisine de daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Yine karakalem çalışmak istiyorum mesela. Hobilerimin sınırı yok. Her sene yeni bir şey öğreniyorum. Son dönemde İngilizce öğreniyorum mesela... Bir ara üniversiteye mi yazılsam acaba diye bile düşündüm.
*Hovardayım! Çapkın bir kadınım doğru. Ama aslında yapımda insanları baştan çıkarmayı sevmek var.
*Elimde valiz, sürekli ülke ülke dolaşıyorum. Ve her gittiğim yerde de yeni işler oluyor. Dinlenmek yok. Ama sanırım bu yorgunluk beni yaşatıyor.
Şükran Moral, nisan ayında sona eren Londra Victoria&Albert Müzesi’ndeki ‘Light From The Middle East’ sergisinden hemen sonra Lizbon’daki Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi’nde açılan ‘Hetereo Q.B.’ sergisine katıldı. Ardından Roma’nın önemli çağdaş sanat müzesi MACRO’daki, ‘Bir Şehrin Portresi, Roma’da Sanat 1960-2001’e eserlerini gönderdi. Moral, yarın da Şikago’da Rapid Pulse Uluslararası Performans Sanatı Festivali’ne katılıyor.