Güncelleme Tarihi:
Hep oyunculuğuyla ön planda oldu. Şimdiyse 50 yaşında içindeki şarkıcıyı keşfetti Mustafa Avkıran.
Nerdesin şu an, bugün boş günün sanırım?
- Aslında bu aralar Mustafa Avkıran iki parçadan oluşuyor.
Nasıl yani?
- Bir tanesi Kuzey Güney dizisi, diğeri de Garajistanbul. Eşim Övül Avkıran’la özel yaşamımız da gecenin geç saatlerinde başlayıp sabah erken saatlerde bitiyor.
İkisi de yoğun gidiyor anlaşılan.
- Evet, özellikle Kuzey Güney’in son 10 bölümünde epey çok çekim oldu.
Ne kadar vaktini alıyor dizi?
- Yoğun üç ya da dört gün.
Garajistanbul’da da hem yönetici hem de sahnede işler yapıyorsun
- Diziden dolayı Garaj’ın patronluğunu bu aralar Övül üstleniyor. Ben daha ‘tiz’ sesi olan patron rolündeyim. Ama tabii ki gelen işlerin videolarını izlemek, konser vereceklerin albümünü dinleme işlerini hâlâ yapıyorum. Bu, işin doğası sonuçta.
Sahnede de yeni bir projen var: ‘Sabahlar Olmasın’. Henüz izleyemedim ama çok iyi fikir olmuş. Bu kez şarkı söylüyorsun sahnede...
- Övül Avkıran’ın doğum gününde Tanju Okan’ın ‘Kime ne’ şarkısını dinlediğimizde “Ben bunu söylemek istiyorum” dedim. Zaten şarkı söyleme işini uzun zamandır konuşuyorduk. Garajistanbul da tetikledi tabii ki bunu.
Ama daha çok tiyatro sahnesinde aralarda söylüyordun şarkılarını.
- Evet. Şarkıcılığımı oyunlara gizlemiş bir oyuncuyum. Batı Yakası’nın Hikâyesi’nde, Üç Kuruşluk Opera’da vardır.
Ne oldu da peki karar verdin şarkıcılığı öne çıkarmaya?
- İçinden ‘içki’ geçen şarkıları okusak da İstanbul’un bütün meyhanelerini dolaşacağınıza, Garajistanbul’un meyhanesinde bütün sarhoş şarkılarını söylesek diye girdik meseleye.
İyi bir içici ya da meyhane şarkıları dinleyicisi misindir ki?
- Aslında bu şarkıların hepsini dinleyen bir adam değildim. Ama aralık başından şubat başına kadar 200’e yakın şarkı dinledim, defalarca. Ve itiraf ediyorum şunun farkına vardım: Yıllarca elitist yaklaşımımız, biraz halkın ne dinlediği ya da sevdiğiyle ilgili mesafeli duruşumuz, halkı kendi yanımıza çekme gayretimiz sırasında gözden kaçırdıklarımızı keşfettiğimi ve bazılarını da çok sevdiğimi fark ettim.
Peki, eski şarkılar mı var sadece?
- Hayır. Duman’ın söylediği Sarhoş da var, Orhan Gencebay da var. Gönül Yazar, Timur Selçuk, Tanju Okan gibi isimlerin şarkıları da var.
O zaman yeni bir Mustafa Avkıran keşfetmişsin sanırım.
- Aynen öyle. İçimdeki şarkıcıyı keşfettim 50 yaşımda.
Ekstradan bir eğitim aldın mı şarkıları söyleyebilmek için?
- Kulağım iyiydi zaten öğrencilik yıllarımdan beri. Bir de sanatta 30. yılım bu sene. İşin hep müzik ve ritim kısmını daha heyecanla ve aşkla yapmışım. Bu da kulağımı daha da geliştirmiş.
Nasıl özetlersin programı, ilk defa geleceklere?
- İstanbul’un eğlence âlemine ait bir şey yapma isteği bu proje. Ne zaman otursak hepimiz ‘Haydar Haydar’, ‘Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un’ deriz. Ya da Tanju Okan’ın şarkısıyla ‘Koy koy koy koy koy’ diye bağırırız. Bu yüzden de ‘Sabahlar Olmasın’ projesiyle, gerçekten de sabahlar olmasın, geceler uzasın, kendimizi kalıpların dışına çıkarıp çok eğleneceğimiz bir akşam olsun istedik.
Bilgi metninde ‘matrak konser’ diyor. Aralarda tiyatroculuk da devreye giriyor sanırım.
- Kemal Gökhan Gürses’e şarkı listesini yollayıp aralara laf doldurmasını rica ettim. Onun metinlerini de kendime göre yorumladım. İronik ve matrak anekdotların olduğu metinler var şarkı aralarında. Ama şarkıların söylenme hallerinde de matraklık var tabii. Bir de sürpriz konuk sanatçılar da oluyor...
Kendine vakit ayırabiliyor musun peki bunca işin arasında?
- Okumaya devam tabii ki. Fırsat buldukça Övül’le kaçamak yapıyoruz yakın yerlere. Evde film seyretmeyi çok seviyoruz.
En sevdiğin dinlenme ‘an’ı nasıldır mesela?
- Evde ayaklarımı uzatıp oturmak. Çünkü sanırım en az yaptığım şey o. Bir de bu aralar sabah 06.00’da kalkıp kuşların ötüşünü dinlemek. Daha az uyuyorum belki ama çok iyi geliyor.
Kaçamaklarda nerelere gitmeyi seviyorsunuz?
- En çok Kilyos’a gidip sahilde yürümeyi çok seviyoruz. Bir de ikimizin de yeşil pasaportu var. Bir anda karar verip Selanik’e kadar gidiyoruz.
Çalıştıkça şarj oluyorum
Kuzey Güney dizisi, Sabahlar Olmasın ya da tiyatro...
Bunlarla kendimi beslediğimi düşünüyorum. Çalıştıkça şarj oluyorum. Dizilerde oynamak oyunculuğumu ve insan ilişkilerimi de besliyor.