22 liraya nal alamadığım at 1 milyon YTL kazandırdı

Güncelleme Tarihi:

22 liraya nal alamadığım at 1 milyon YTL kazandırdı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 14, 2010 00:00

Birazdan okuyacağınız hikaye hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatıyor. Geçen sene bu zamanlar doğal gaz parasını ödeyemeyecek durumda olan bir adamın dışarıdan çelimsiz gibi gözüken bir at sayesinde kazanmasından bahsediyor. Yarış atı yetiştiricisi Semih Koçer (55) geçen sene tam anlamıyla batmıştı. Çiftlikteki 40 ata zar zor yemek yetiştiriyor, yarışlara hazırladığı Cangıl’a 22 liraya yeni bir çift nal bile alamıyordu.

Cangıl’ı da, kardeşlerini de, çiftliği ve içindeki bütün atları da defalarca satılığa çıkarmıştı. Alan çıkmadığı gibi Cangıl’ı görenler “Bizimle dalga mı geçiyorsun, bu at kedi gibi, çok ufak ve çelimsiz. Bundan olsa olsa adada fayton atı olur” diye dalga geçiyordu. Ama hiçbir şey onların gördüğü gibi değildi. Semih Koçer’i çiftlikteki kahyası ve at yetiştiricisi terk etti, hayatındaki kadınlar çoktan sırra kadem basmıştı. Yakın bir arkadaşının desteğiyle Cangıl’ı yarışlara hazırladı. 19 Haziran’da katıldığı ilk yarışta ve sonrasında girdiği on yarışın altısında birinci geldi. Bir sene bile dolmadan Semih Koçer’e yaklaşık bir kazandırdı. Ezber bozdu, ders verdi, had bildirdi, binicilik dünyasının “Çelimsiz Şampiyon”u oldu.

Hayatımın atlarla ilgili bölümü 2002 yılında başladı. Yıllarca atçılık yapan bir çocukluk arkadaşım o yıl bana Şebboy isimli bir Arap kısrağı satın aldırdı. Hiç unutmam o zaman o kısrağa verdiğim parayla Çengelköy’de bir sitede üç daire alabilirdim. 2005’te ilk şampiyon tayım Babasancak Hatay Kupası’nı kazanınca çiftliğimi kurdum ve yetiştiriciliğe başladım.
Cangıl’ın hikayesini anlatacaksam annesinden başlamam gerek. Cangıl’ın annesi Kurthatun isimli kısrağı, Şevki Eren’den satın aldığım zaman herkes bana güldü. “Bu beygirden hiçbir şey olmaz” dediler. Yetiştiricilik yapmak istediğim için sürekli kısraklar satın alıyordum. Kurthatun o dönemde aldığım en kötü kısrak gibi duruyordu. Kurthatun’a eski bir şampiyon olan Saruhanağa’dan aşım yaptık. Suni olarak dölledik. Aşılama yani... Saruhanağa’nın spermasını Silivri’den kendi ellerimle aldım. Eskişehir’e taşıdım. Cangıl 10 Şubat 2006’da Eskişehir Mahmudiye’de Koçer Harası’nda doğdu.

O YAĞMURLU GECE ELİME DOĞDU

Benim asıl işim gemi inşa sektörü. İstanbul’da yaşıyorum. Her zaman çiftlikte olamıyordum. Tesadüf Cangıl’ın doğduğu akşam oradaydım. O zamanki kahyamız Yaşar gecenin bir yarısı koşarak haber verdi “Abi doğum başlıyor hadi gel” diye... İlk doğum tecrübemdi. 45 kiloluk bir canlının annesinin içinden çıkmasına şahit oldum ve bu muhteşem doğa olayı karşısında tutuldum. Yaşayabilirdi de, doğduğu an ölebilirdi de. Ama o yaşamayı seçti. Gözyaşlarımı tutamadığımı hatırlıyorum. O yağmurlu soğuk şubat gecesinde şampiyonumun elime doğduğunu kim bilebilirdi ki?
İsmi daha doğmadan hazırdı. Cangıl benim çocukluk arkadaşım Mustafa Sarıhasan’ın lakabıydı. Mustafa’nın şimdiki tabirle bonus gibi kabarık ve kıvırcık saçları vardı. Biz de ona İngilizcede orman anlamına gelen Jungle derdik. Kavram kargaşası olmasın diye Türkçe söylenişini yazdırdım. Atlar isimleri ile koşar derler. Bu da çok doğru çıktı. Cangıl 20 dönümlük padokta tek başına büyüdü. O doğduğunda çiftlikte başka tay yoktu. Özgür takılıyordu, çok şımarıktı. Onu ahırına sokarken hep kollarımızı ısırırdı. 2 yaşında çiftlikte kızlara kişnerdi. Zaten bizim kahya onu Turbo isimli şampiyon Arap atına benzetir, “Benim Turbo kılıklı oğlum” diye severdi.
Benim at koşturmak yani yarışlara at sokmak gibi bir amacım hiç olmadı. İşin yetiştiricilik tarafında kalmak istedim. Geçen sene yarışma vakti gelen, sahaya çıkması gereken üç kardeş atı satmak için çok uğraştım. Saruhanağa’nın yavruları Cangıl, Sıdıka ve Kezbanana.

BOYU YÜZÜNDEN KITI KITINA KABUL EDİLDİ

Önce yarışma hakkı kazansınlar diye Tarım Bakanlığı’nın düzenlediği eşkal muayenesine soktum. Bütün Arap atları bu incelemeden geçer. Yarışabilmek için en az 144 santim boyunda olması gerek. Tam 144 santim boyla kıtı kıtına kabul edildi. Defalarca yarış gazetesine ilan verdim. Cangıl’a 70 bin lira istiyordum. Sıdıka’ya 30, Kezbanana’ya 45. Yarışatı Sahipleri Derneği hipodromda bir satış düzenledi. Piste çıkıp hünerlerini sergilediler. Hiç kimsenin beğenisini kazanmadıkları gibi atçı dostlarım bana “Kedi gibi atları piste çıkarmaya utanmıyor musun? Beslemedin mi, bu atlar niye minik kalmış” diye bana çıkıştılar. Ben de onlara “Babaları ben değilim ki Saruhanağa. Hatırlarsanız o da kısa boylu bir attı” diyordum. Diğer işlerim de kötü gidiyordu. Geçen sene Türkiye’yi teğet geçen kriz, asıl işim olan gemi inşa sanayinin tam göbeğinden geçmişti. Kısa sürede bütün birikimimi kaybettim. Battım! Cangıl’a 22 liraya nal alamadığımı hatırlıyorum. Çiftliğe nalsız gittiğimde kahyamız “Atını da al git” diyerek kovmuştu.

İLK YARIŞINDA BİRİNCİ OLDU
/images/100/0x0/55ea6d35f018fbb8f87f29c3

Bu arada çiftlikteki kahyam, antrenörüm beni terk etti. Yakın arkadaşım Mehmet Ali Birol’dan yardım istedim ve birlikte Cangıl’ı yarışlara hazırlamaya başladık. Sonra zamana karşı yarıştırdık. Bu sebeple Cangıl’a binmesi için en iyi jokeylere gittik. İlk yarışında jokey Gökhan Kocakaya bindi. Yarışın taktiğini şöyle verdik: “Yarışı ortalarda kabul et. Çok öne de gitme, geriye de düşme. Son 400’e doğru dışarıdan gel, yarışı kazan.” Hiçbir ata ilk yarışında bu taktik verilmez. Ama biz onun potansiyelinin farkındaydık. Nitekim 19 Haziran’daki ilk yarışında bu taktikle birinci geldi Cangıl. Bu ihtimali çok derinden hissediyordum ama açık söyleyeyim daha çok o yarışın ikramiyesi olan 26 bin lirayı istiyordum. 26 bin lira bize nefes aldıracak bir paraydı. Birinci olduğunda karanlık tünelimin ucunda ışık gördüm. Kalbim durdu ve tekrar çalıştı sanki.

Tıpkı Elvan gibi pistte yüreği büyüyor

Cangıl ilk üç yarışında potansiyelini ortaya koyamamıştı. Aksesuarlarını değiştirdim. Kulaklığını çıkarttım, gözlük taktım. Böyle daha rahat olacağını biliyordum. Nitekim beşinci yarışında Ankara’da Kazım Köylü Kupası’nı aldı. Altıncı yarışı, Çanakkale Zaferi Koşusu. Yine birinci. Sonra Hatay Kupası’nı kazandık. Tıpkı Milli Atletimiz Elvan Abeylegesse gibi dışarıdan çelimsiz görünüyor ama pistte yüreği büyüyor. O kısacık boyuyla rakiplerini korkutmayı biliyor. 93’ten beri jokeyim böyle ufak bir ata hiç binmedim. Ama yarış sırasında ben onu iterken boynundan gövdesine doğru sanki boyu uzuyor. Çok farklı çok.

TAKSİTLE BİLE VERDİM ALAN ÇIKMADI

Çiftliğimi ve 40 atımı yok paralara satmak istedim. Bir ara 800 bin dolar verdiler veremedim. İki ay sonra ben 575 bin dolar istedim vermediler. Cangıl’ı almak isteyenler önden hep seyislerini gönderiyorlardı. Gelen seyisler de hep “Bundan bir şey olmaz” diyordu. Bir ara çekle, taksitle bile satmayı denedim olmadı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!