Güncelleme Tarihi:
BABELYönetmen Inarritu (sağda) ve oyunculardan Gael Garcia Bernal.
BABIL
Yön: Alejandro Gonzalez Inarritu
Oyn: Brad Pitt, Cate Blanchett, Gael Garcia Bernal
Tür: Dram - Gerilim
Süre: 142 dk.
Babil’i anlatan o tek cümle son derece anlamlı. Film özünde, “Anlaşılmak istiyorsan, dinlemelisin ” diyor.
Babil’in bu söyleminin temelinde insanın insanı dinlemediği, anlamak istemediği bir çağda yaşıyor olmamız yatıyor tabii.
Anlaşılamıyor ve maalesef anlayamıyoruz.
Tercüme değil sorunumuz. Aynı dili konuşsak da fark etmiyor. Ağızlardan çıkanlar havaya karışıyor.Emilip, bir anlama erişemeden yok oluyor.
İnsanın insana duyduğu nefretin, kavgaların, ayrılıkların, savaşların temelinde de anlayamamak, anlaşılamamak yatmıyor mu zaten?
İşte Babil buradan yola çıkıyor ve “Sizi anlamalarını istiyorsanız, önce dinleyin ” diyor.
BABİL KULESİ EFSANESİ
Ünlü Meksikalı yönetmen Alejoandro Gonzales Inarritu ve senaryo yazarı Guillermo Arriaga’yı Paramparça Aşklar Köpekler ve 21 Gram’dan sonra tekrar bir araya getiren Babil’in çıkış noktası İncil’de yer alan ünlü Babil Kulesi efsanesi.
Bu efsaneye göre, bütünleşme ve kaynaşma yolunda hızla ilerleyen insanoğlu, daha yüksek konumlara ulaşma özlemiyle dev bir kule inşa etmeye kalkışır. Bu kule sayesinde evrene açılıp cennete ulaşmayı hedeflemektedir. İnsanların kendisine yaklaşmaya başlaması karşısında Tanrı onların küstahlığı karşısında öfkelenir ve planlarını engellemeye karar verir. Bunu da Babil kentindeki her insana farklı bir lisan vererek yapar. Böylece insanların birbiriyle konuşma yeteneğini derhal yok etmiş olur. Artık birbiriyle iletişim kuramayan insanlar kuleyi yapmaktan vazgeçerek dünyanın çeşitli yerlerine dağılırlar.
Babil Kulesi öyküsü, çok uzun yıllardan beri, insanoğlunun neden farklı kültürlere ve dillere bölündüğünü açıklamakta kullanıldı. Ancak Gonzalez Inarritu’ya göre bu öykü, aynı zamanda insanların yanlış algılamalarla nasıl bölündüğünü de acı verici şekilde hatırlatıyor.
KAOS TEORİSİ VE KELEBEK ETKİSİ
Babil Kulesi efsanesinin yol açtığı insan sesleri kakofonisini, ahenksizliğini esin kaynağı olarak alan Babil’de gezegenimizin farklı köşelerinde gelişen, bununla beraber kökenleri açısından birbiriyle bağlantılı dört farklı öykü anlatılıyor.
Filmdeki olaylar dizisi, avcı tüfeğiyle atılan tek bir kurşunla başlıyor. Ve bu tek kurşun kelebek etkisi yaparak üç ayrı kıtada yaşayan dört ayrı aileyi etkileyecek olaylar zincirini de başlatmış oluyor.
Kaos teorisi için verilen en yaygın örneklerden biri olan Kelebek Etkisi’nde Afrika’da kanatlarını çırpan bir kelebeğin dünyanın diğer ucunda kasırgaya yol açabileceğinden söz edilir. Babil’de de Fas’ta ateşlenen bir tüfekten çıkan kurşun, üç farklı kıtada yıkıcı, yakıcı etkiler doğuruyor.
O tek kurşundan etkilenenler arasında Fas’ta turistik gezi yaparken ölüm kalım mücadelesi vermek zorunda kalan Amerikalı karı-koca, kazayla işledikleri suç yüzünden başı derde giren iki Faslı çocuk, Amerikalı iki küçük çocukla Meksika sınırını yasadışı yollardan aşan Meksikalı çocuk bakıcısı ve Tokyo’da annesi intihar ettikten sonra babasıyla mesafeli bir ilişkiye giren ve sevgiyi tehlikeli boyutlara varan cinsel deneyimlerde arayan asi ruhlu sağır Japon genç kız var.
BRAD PITT’IN EN İYİ PERFORMANSLARINDAN
Babil iletişimsizlik, yalnızlık üzerine kurulu bir film. Koca bir kasabada, devasa bir şehirde ve hatta en yakınlarımızla çevrili olduğumuz aile ortamında bile insanın kendini nasıl yalnız hissedebileceğini göstererek gerçekleri yüzümüze çarpmasını iyi biliyor.
Yalnızlık ve kaybolma duyguları filmin geneline yayılmış durumda; çölde kaybolma, dünyada kaybolma, kendi benliğinde kaybolmayla perdeye gelen bu duygular arasında bir ara izleyici de kendini kaybolmuş hissetmiyor değil.
Ama Inarritu filmin ikinci yarısında yapbozun parçalarını öyle bir birleştiriyor ki, resim tüm çekiciliğiyle gözümüzün önünde beliriveriyor.
Babil perdeden izleyiciye güçlü duygu akımı sağlayan bir film. Brad Pitt, Fas çöllerinde eşini ölümden kurtarmak için çabalayan koca rolünde etkileyici bir performans sergilemiş. Babil’in ünlü aktörün kariyerinde özel bir yeri olacağına hiç şüphe yok.
Babil, Brad Pitt’in, pek tutulmayan Truva ile Bay ve Bayan Smith’ten sonra izleyicisiyle barıştığı film olarak da tarihe geçecek herhalde.
Inarritu, Fas ’ta Pitt ve Cate Blanchett dışında ağırlıklı olarak amatör oyuncularla çalışmış. Tek kelime İngilizce bilmeyen Faslılardan etkileyici bir performans alarak gerçeklik duygusuna yukarılara tırmandırması yönetmenlik becerisi olarak artı hanesine yazılmalı.
Filmin Japonya’da geçen ve diğerlerinden ayrıymış gibi duran hikayesinde Chieko rolünde izlediğimiz Rinko Kikuchi’nin oyunculuğunu da bir kenara atmamak gerek. Kikuchi, renkli ve devasa bir şehirde sağır ve dilsiz bir kızın ne kadar yalnız olabileceğini başarıyla gözler önüne seriyor.
GLOBAL KONUYA GERÇEKÇİ YEREL KARAKTERLER
Babil, Inarritu ’nun Paramparça Aşklar Köpekler’le başlayan, 21 Gram’la devam eden üçlemesinin son halkası. Ve pek çok açıdan en tatmin edici olanı. Bulmaca parçalarının birbirine kolayca geçmesi seyri kolaylaştırdığı gibi, verilmek istenen mesajın da doğrudan adrese ulaşmasını sağlıyor. Her hikayenin kendi içinde bir dinamiği var ve bu büyük resimle şu ya da bu şekilde çok iyi örtüşüyor.
Karı koca arasındaki soğukluk, Faslı kardeşler arasındaki kıskançlık, Amerika-Meksika sınırındaki önyargılar, Japonya’daki kızın sevgi ve şefkate duyduğu açlık dönüp dolaşıp iletişim eksikliğinde ve bundan doğan önyargılarda kesişiyor.
Inarritu’nun ve filminin en önemli başarısı global bir konuyu ilginç hikayeler ve son derece gerçekçi, canlı yerel karakterler aracılığıyla perdeye yansıtıyor olması.
OYUNCU BULMAK İÇİN CAMİDEN ANONS YAPMIŞLAR
Yönetmen Alejandro Gonzales Inarritu, Fas’taki çekimlerde yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor: “Çekimlerin başlamasına sadece 17 gün kala elimde Brad ve Cate’in dışında tek aktör bile yoktu. Neredeyse filmi iptal etme noktasına gelmiştim. Fas film endüstrisindeki aktörler benim düşünceme göre fazla düzgündü. Çöl insanlarını canlandıramayacak kadar temiz ve bakımlıydılar. Sonunda bir camiye giderek hoparlörlerle anons yaptırdık. Köylüler akın akın geldi. Bine yakın insanı filme çektik. Köylüleri anlamaya çalışıyor, aralarından ilginç insanlar bulmaya gayret ediyordum. Çocuklara Pandua adlı küçük bir köyde rastladım. Futbol oynuyorlardı. İkisinin de çok yoksul olduğu her halinden belliydi. Yaşadıkları köyde elektrik bile yoktu. Hiç kamera görmemişlerdi. Çocukların yanına gidip, “Şimdi ben size bir şeyler söyleyeceğim ve siz de kelime kullanmadan, sadece vücut hareketleriniz ve gözlerinizle tepki vereceksiniz” dedim. Çocuklar bu teklifimi kabul edince, “Pekala, Fas futbol takımı Dünya Kupası’nı kazandı!” dedim. İkisi birden coşkuyla el çırptı. Hemen ardından “Anneniz öldü!” dedim. Çocuklar ağlamaya başladı, gözleri yaşlarla doldu. Bunun üzerine casting departmanımızı arayarak, “Bu çocukları istiyorum” diye haber verdim.”
BABİL SADECE AMERİKA'YA DEĞİL TÜM DÜNYAYA SESLENİYOR
“Dünya politikasında Amerika ’nın kendi kendisini yetkili kılan bir ülke olduğu yolunda söylemler vardır. Babil’deki politik söylemin, bu görüşün çok çok ötesinde olduğunu düşünüyorum. Amerika’nın kendi kendisini yetkili kılan tavrını eleştirmekten çok daha önemli konulara değiniyor film. Bunlar arasında yanlış anlaşılmalar, paranoya, korumacılık gibi konular var. Birbirimizi anlamaya gayret gösterme yoluna girdiğimiz andan insan ilişkilerinin düzelmeye başlayacağını söylüyor film. Babil sadece Amerika’ya değil, tüm dünyaya sesleniyor.