Güncelleme Tarihi:
“Behzat Ç.” İle oyunculuk kariyerinde önemli bir adım attın. Sen bu dizinin başarısını neye bağlıyorsun?
- Dizide her şey çok doğal, hayatın içinden. İnsanların değinemediği konulara değinmesi de olumlu tepkiler almasını sağlıyor bence. Çünkü bizim insanımız her zaman mağdurun yanındadır.
Artık mesleğin oyunculuk mu?
- Oyunculuk bir sanat. Hem kabiliyetiniz olacak, hem de bunun eğitimini alacaksınız. Benim eğitimim yok ama...
Eğitim al o halde...
- Biz okula neden 6 yaşında başlıyoruz? Çünkü çocuklar öğrenmeye daha açık. Ben şu an 30 yaşındayım ve bunun eğitimini almam bir çocuk kadar kolay değil. Benim bu projede olma nedenim popüler kültürün içinden gelmem. Ben doğal repliklerle, kendi cümlelerimle daha başarılı olduğumu düşünüyorum. Mesela sunuculuk o açıdan çok daha keyifli. Oyunculuğu seviyorum ala “Oyunculuk mu, sunuculuk mu?” derseniz, sunuculuğu tercih ederim.
AZ KALSIN BAŞKA BİR
DİZİYE “EVET” DİYORDUM
Oyunculukla ilgili hiç mi eğitim almadın?
- Diksiyon eğitimleri aldım. Bir de yakında altı aylık farklı bir eğitime başlayacağım. Bu işi layığıyla yapmak istiyorum. O yüzden sette de oyuncu arkadaşlarımdan yardım alıyorum.
“Keşke bu sektöre daha önce girseydim” diyor musun?
- Tabii ki. Ben daha önce işin kamera arkasındaydım. Bir reklam ajansım vardı. Bu işlerin arka tarafını biliyorum ama ekran önünde olmak çok başka şey. Her hareketinizde, kıyafetinizde, attığınız adımda insanlara karşı bir sorumluluğunuz var. Ekran önünde olmak daha zor ama seviyorum.
Rol aldığın ilk dizi “Behzat Ç.” gibi iddialı bir proje olduğu için kendini şanslı buluyorsundur.
- Kesinlikle şanslıyım. Ama ilk başta hangi projenin ne kadar tutacağı bilinmez. Ben az kalsın başka bir projede yer alacaktım, son anda bu diziye geçtim. Cast direktörümüz bu dizinin büyük ihtimalle tutacağını söylemişti. Ben de kadroya ve senaryoya baktığımda içime sindi. Öngörülerimle hareket ederek kabul ettim. Canlandırdığım karakter çok kuvvetli değil ama ben doğru bir projenin içinde olduğumu düşünüyorum.
BİZE REKLAM İLİŞKİSİ
OLARAK BAKIYORLARDI
“Hakan Hatipoğlu” dendiğinde “Var mısın Yok musun” yarışması akıllara geliyor. Bu seni rahatsız ediyor mu?
- Kimse doğuşunu inkar edemez. Benim televizyondaki doğuşum da “Var mısın Yok musun”la oldu, bunu inkar edemem. Ama yarışmayla anılmayı artık pek istemiyorum. İnsanların “oyuncu” ya da “sunucu” demesi beni daha mutlu ediyor. Ayrıca bir de spor programı yapıyorum. İnsanlar gelip programı izlediğini, beğendiğini söylediğinde çok seviniyorum. “Survivor sana ne kattı?” derseniz de “Survivor” benim kuvvetli bir insan olduğumu, bazı yanlışlara karşı insanlarla mücadele edebileceğimi gösterdi. O yüzden “Survivor”ın güzel bir imaj yarattığını düşünüyorum.
Peki “Var mısın Yok musun”da hayatının aşkını bulacağın aklına gelir miydi?
- Gelmezdi tabii ama aşkın nerede ne zaman geleceği belli olmuyor. Oraya katıldım, Gizem’i tanıdım. Altı ay boyunca yan yanayken aramızda hiçbir şey olmadı. Yarışma bittikten sonra oradan ayrılmanın verdiği hüzün, aslında bende Gizem’den ayrılmanın verdiği hüzünmüş, onu anladım. Sonra beraber olmaya başladık. Her şeyi haddiyle, hakkıyla, örf ve adetiyle yaşadık. Dejenere olmadık. İnsanlar bize reklam ilişkisi olarak baktılar. Ama alakası yoktu. Evlenerek de en güzel cevabı verdik. Şu an çok da mutluyuz. Yarışma bana para kazandırdı, evet. Ama her şeyin ötesinde bana Gizem’i kazandırdı.
Evli olmak nasıl bir duygu?
- Ben zaten 30 yaşında olduğumdan artık düzenli bir hayat istiyordum. Bu biraz aile yapısına da bağlı. Benim ailem içe dönüktür, birbirini severler. Annemle babamı mutlu görüp onlara imrendiğim için örnek aldım.
GİZEM’E “O FİLMDE
ÖPÜŞME” DİYEMEM
Bir röportajında “Aşk işimden önce gelir” demişsin. Karşına çok istediğin bir proje çıksa ve eşin istemese o projeyi reddeder misin?
- Mantıklı olan bir şeyi Gizem reddetmez. Reddedecek biri olsa evlenemezdik. Oturup birlikte karar verebiliyoruz. O da çok iyi bir projeye dahil olsa “öyle yapma, öpüşme” vs. diyemem.
Birbirinizi bu tür rollerde kısıtlamıyorsunuz o zaman...
- Eğer mesleği layığıyla yapmak istiyorsak, anlayışlı olmalıyız. Bunun bilincine vardık. Önemli olan bir insanın karşısındakine beslediği duygu. Ama tabii ki proje doğru olmalı. Arkama baktığımda ahlaki anlamda beni ve ailemi rahatsız edecek bir işte ne ben yer alırım, ne de Gizem...
Gizem’in en sevdiğin yönü hangisi?
- İyi niyetli, temiz kalpli. Kimseye karşı kötülük beslemiyor.
Ne zaman baba olmayı düşünüyorsun?
- Onu bu aralar konuşuyoruz da Gizem’in hazır olması lazım. Erkek için kolay bir şey ama kadın için hamilelik süreci ve sonrası zor. Şu an 2013 diye düşünüyoruz. Baba olmayı çok istiyorum. Başkalarının çocuğunu bu kadar çok seviyorsam, kendi çocuğumda nasıl olurum bilemiyorum. Hatta Gizem bazen “Çocuğumuz olduğunda beni mi, onu mu daha çok seveceksin?” diyor, çocuğumuzu seveceğimi söylüyorum. Bazen bunu kabullenemiyor ama çocuk bambaşka bir şey.
MUTLU BİR İLİŞKİNİN
SIRRI KONUŞABİLMEK
Mutlu bir ilişkinin sırrı sence nedir?
- Karşılıklı konuşabilmek çok önemli. Evde huzur olmalı. Ben eve girdiğimde o huzuru alıyorum şu an. Onun dışında saygı çok önemli. Bunları sağlarsanız, ekonomik olarak da problemler yoksa, ilişki her zaman güzel gider. Ama ekonomik etkenler de ilişkide önemlidir.