Güncelleme Tarihi:
Zilha’nın hayat enerjisi bana benziyor
Belçim BİLGİN
- Zilha rolüne nasıl hazırlandınız?
- Lise yıllarında Zilha’yı oynamıştım. Tadı damağımda kalmıştı. Şimdi yine oynamak çok heyecan verici. Tiyatro DVD’sini bulamadım ama Atıf Yılmaz’ın filmini izledim. Olduğu gibi, duygularını söyleyen bir karakter. Çok heyecanlı.
- Size benzeyen yanları var mı?
- Hayat enerjisi olabilir. Çok özgür ve rahat, bu açıdan çok şanslı. Hesapsız olması da özenilecek bir yanı.
- Hikayede, saf Ali hapisten sert Keşanlı Ali olarak dönüyor. Bir kadın olarak hangi Ali daha çekici geliyor?
- Sineklidağ halkı bir mit yaratıyor. Keşanlı içeriden, kendine güvenli bir kahraman olarak çıkıyor. O enerji daha etkileyici. Zilha’nın hayatında da büyük değişimler oluyor. Hayallerindeki kadına dönüşecek ve “bu muydu gerçekten istediğim” diye düşünecek.
YILMAZ YOKLUĞUMU OĞLUMUZ RODİN’E HİSSETTİRMİYOR
- Evlilik öncesi ve sonrası hayatınızda nasıl farklar oldu?
- Anne olmak hayata değişiklik getiriyor. Daha duyarlı oluyorsunuz. Evliliğimiz de çok güzel gidiyor. Yılmaz, bu yoğun tempoda Rodin’e yokluğumu hissettirmeden işi dengeliyor.
- Birbirinizi eleştirir misiniz?
- Her zaman düşüncelerimizi söylüyoruz tabii ama üslup çok önemli.
- Sizce aşkın tanımı ne?
- Aşk karşılaştığınız an bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anladığınız kalp çarpıntısı.
- Rodin iki yaşına giriyor. Nasıl zaman geçiriyorsunuz?
- O da bir aşk. “Bu ne” demeyi öğrendi. Anne olduğunuzda bu soruya sabırla cevap vermeyi öğreniyorsunuz (Gülüyor). Çok sempatik, sürekli şarkı söylüyor.
- Sizi hiç tanımayan birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
- En yakın arkadaşlarımdan biri yanımda, Beren (Saat). Bunu geçelim zor bir soru! (Beren Saat “O kadar çok özelliği var ki, toparlayamıyoruz” diye ekliyor)
- Beren Saat’le yakın arkadaşsınız...
- Bir de Ayfer var. Biz bir üçgeniz. Ama bunları konuşmak istemiyoruz. Özel ve değerli bir şey. Tüketmek istemiyoruz.
ŞİDDETİN YAŞANDIĞI YERDE KONUŞULACAK ŞEYKALMIYOR
- Ocak ayında vizyona girecek ‘Kurtuluş Son Durak’ filmi kadına şiddeti konu alıyor. Canlandırdığınız Eylem, şiddete uğrayan bir kadın mı?
- Hayır, nişanlısı evlenmeden iki hafta önce Eylem’i terk ediyor. Evlendiklerinde yaşayacaklarını hayal ettiği Kurtuluş’taki eve, elinde giyemediği gelinliğiyle gidiyor. Bu sırada apartmanda farklı kadınlarla tanışıyor. Birbirlerinin hayatını dönüştürüyorlar.
- Siz hiç şiddete maruz kaldınız mı?
- Hayır. Şiddetin bir sürü hali var. Fiziksel, psikolojik... Kadınsanız bir şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bu yüzden kadınlar daha çok mücadele etmek zorunda.
- Peki maruz kalsanız ne yaparsınız?
- Hakan, sen bunu Yılmaz (Erdoğan) açısından sorup kendine manşet arıyorsun galiba (Gülüyor). İlişkiler kendi koşullarını yaratıyor. O ilişki dinamiğinde şiddet kabul edilemez şeylerden biri. Şiddetin yaşandığı yerde konuşacak çok az şey kaldığı için daha fazla o ilişkiye devam edilemez.
Aşık olduğum kadına şiirler yazarken kimse yüzüme bakmıyordu
Nejat İŞLER
- Projede sizi neler çekti?
- Bir defa Keşanlı Ali Destanı tek başına çekici bir teklif. Çağan Irmak’ın yönetiyor olması cazibesini daha da arttırıyor. Üstüne Selahattin Sancaklı’nın görüntü yönetmenliğini üstlenmesi şahane. Özen Yula’nın senaryoyu yazması işin kreması. Daha önce zevkle çalıştığım insanlarla tekrar bir araya gelmek inanılmaz. Kanal D’nin iç yapımı olması da avantajlı bir durum.
- Dizi 60’larda geçiyor. O dönemde yaşamak ister miydiniz?
- İsterdim, çünkü belki de Ertem Göreç’in ‘Otobüs Yolcuları’nda, Halit Refiğ’in ‘Gurbet Kuşları’nda, Lütfü Akad’ın ‘Kanun Namına’sında ben oynardım.
- Bu rolün sizi en zorlayan yanı ne oldu?
- Fiziksel rahatsızlığı olan, şiveyle konuşan birini canlandırmamıştım. Daha çok bunlarla uğraştım. Zorluk değil de, çözmem gereken problemlerdi. Ama problem çözmeye bayılırım.
- Dönem dizisi çekmenin zorlukları neler?
- Memleket çok hızlı değiştiği için en elle tutulur sorun; mekanlar. Yaşam koşulları gittikçe vahşileştiği için nezaket denen kavram karşımıza daha az çıkıyor, oyuncuların ve yardımcı oyuncuların beden dillerinde bunu görebiliyorsunuz. Ayrıca hafıza kaybına çok sık uğratıldığımız için, unuttuğumuz bir sürü şey var.
ESKİ HALLERİME BAZEN PİŞMANLIKLA BAKIYORUM
- Siz de Ali gibi değişimler yaşadınız mı?
- Ergenliğimde aşık olduğum kadına şiirler yazıp, çiçekler verirken kimse yüzüme bakmıyordu. Ne zaman duruma uyanıp umursamaz biri gibi davranmaya başladım, kapım çalınmaya başladı.
- Belçim Bilgin’le ilk kez bir projede birliktesiniz. Kimyanız tuttu mu?
- Belçim iyi niyetli, istekli ve çok çalışkan. Ayrıca çok eğlenceli. Daha ne olsun?
- Sisteme karşı bir insan olduğunuzu hep söylüyorsunuz. Ama hep de bu sistemin içindesiniz. Bu sizde bir paradoks yaratıyor mu?
- Sevmediğim şeyleri terk etmektense, sevebileceğim bir hale getirmeyi tercih ediyorum. Tabii ki bu zor ve uzun bir yol. Kendim gibi düşünenlerle yan yana gelip, hayat ve meslekle ilgili sorunları çözmeye çalışıyorum. “Bu çalışma şartlarıyla dizilerde oynamam” dedikten sonra Behzat Ç. ve Keşanlı çıktı. Çalışma koşulları ve özellikle saatlerinde anlaşmasak girmezdim.
- Elinizde olsa başka bir işi yapmayı tercih eder miydiniz?
- Müzisyen ya da sporcu olmak isterdim. Hayatta en çok bunları seviyorum.
- Sizi nasıl bir hayat mutlu ederdi?
- Nazik ve eğlenceli insanların olduğu bir hayat.
- Peki size neler heyecan verir?
- Müzik, spor, dostlar, kadınlar, Fenerbahçe.
- Şimdi nasıl bir dönemdesiniz?
- Artık 40 yaşımdayım. Daha sakinim ve eski hallerime bazen gülümseyerek, bazen de pişmanlıkla bakıyorum.
- Popüler kültürle aranız nasıl?
- Her gün gazete okuyorum, takip ettiğim dergiler var, aynı anda okuduğum birkaç kitap vardır. Televizyonda hep spor kanalları açıktır. Güzel müzik duyduğum yerde kalırım.