2006’nın son yakışıklısı Triumph Speed Triple

Güncelleme Tarihi:

2006’nın son yakışıklısı Triumph Speed Triple
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2006 00:00

Koskaca, aman ne koskocası yahu, öyle demeye alışmışız ama koskoca dediğimiz yıl göz açıp kapatıncaya kadar geçiyor. Beni de bu her yıl dönümlerinde tuhaf bir hüzün kaplıyor. Eeee her yıl böyle olunca dedim ki kendi kendime, "Ey Rüzgarın Kızı! Çık şu buhrani ruh halinden, silkin ve kendine gel. Geçen, yıl olsun yahu ne olacak, sağlığın, sıhhatin, sevdiklerin hala seninleyken gülümseyerek uğurla, doya doya yaşadığın bu yılı!"

Evet, tabi ya, koydum bir kenara hüzünleri ve dedim ki; "Bu senenin son sayfasında şöyle şenlen birazcık." Evet, siz de bu yıl dönümlerinde benim gibi hüzünlenenlerdenseniz, tavsiyem şöyle arkanıza yaslanıp kendi kendinize gülümsemeniz. İlla bir neden arayanlardansanız, şöyle bir hayatınıza bakıp bulabileceğinizden eminim. Ben öyle yaptım ve bu seneyi gıcır bir yakışıklı ile kapatmaya karar verdim. 2006 yılında bana eşlik eden son ikiteker olarak benim hayatımda tarihe geçen yakışıklının adı ’Triumph Speed Triple’. Kendisi bu yıl dönümü hüznümden beni bir çıkardı ki sormayın. Hani kendisini hiç geri veresim gelmiyor. ’Motosiklet haremi’ ütopyamı gerçekleştirebiliyor olsam, hiç düşünmeden, mutluluk içinde haremime buyur edeceğim yakışıklılardan biri oldu bu gönül hırsızı. Speed Triple ile ilgili detaylara geçmeden önce yeni yılın hepinize önce sağlık sonra da gönlünüzden geçen tüm güzellikleri getirmesini diliyorum. Ve elbette kazasız, keyifli ikiteker maceraları ile...

ESTETİK

Poposuna bayıldım:
Bu motosikleti ilk gördüğümde bir süre şaşı beş oldum. Uzun uzun seyrederken motoru sevdim mi sevmedim mi anlamaya çalıştım. Ve bu seyir esnasında aklımdan ilk geçen, tasarımcısının bu motoru çizerken kafasının güzel olduğuydu. Lakin adamın aklından tam kafa ve far dizaynı için birbirinden süper fikirler geçerken, alkolün etkisiyle sızmaya ramak kala tüm fikirleri unutup, "Altı üstü far çizeceğim yahu, koy iki yuvarlak olsun bitsin" deyip, oracığa sızıvermiş olduğunu hayal ettim. Ancak motorun arka dizaynına baktığımda, her ne kadar köpeklerde cinsi ne olursa olsun kuyruk kesimine karşı olmama rağmen Rotwailler’lerin kaslı, derli toplu, kısa, asil popoları geldi aklıma. Kuyruğu kesilmiş hissi veren bu görüntü bence inanılmaz yakışmış ve çok hoş bir hava katmış ’Speed Triple’a. Aman ne olur bu kuyruğu kesik hissini sadece böyle cansız nesnelerde hissedelim. Hoş bir ruh katmış bu efekt bu namussuza.

Sevmekle nefret etmek arasında farlar: Her açıdan farklı bir duruşu var. İlk bakışta tuhaf gelse de bir süre sonra o farklılık insanı derinden etkileyen bir beğeniye dönüşüyor. Kaslı motoru, kalın ön maşaları, tek taraflı arka salıncağı, biçimli deposu, sevmekle nefret etmek arasında gidip geldiğim far tasarımı ile gerçekten çok ’cool’ bir motosiklet Speed Triple. Hele kullandıktan sonra hayranlarının neden bu kadar fanatik olduğunu çok iyi anladım.

MOTOR

3 silindir farkı:
Triumph tipik bir İngiliz markası. İngilizlerin tüm dünyadan farklı olma hevesleri elbette bu motosiklette de görülüyor. Bir kere neredeyse tüm Triumph’lar gibi bu motor üç silindirli... "Pek çok motosiklette olduğu gibi iki olmasın, dört zaten çok var biz farklı olalım tüm motorlarımızı üç silindir yapalım" demişler, bence iyi de yapmışlar. Üç silindir sayesinde hem dört silindirliler gibi titreşimsiz bir motor elde etmişler hem de iki silindirlilerden bile daha iyi ’tork seviyelerine’ çıkabilmişler. Üstelik hiçbir motosiklete benzemeyen çok karakteristik sesi de cabası. Üç silindir, ne iki silindirler gibi kalın tor-tor efekti, ne de dört silindirler gibi vınnn-vınnn efekti üretmiyor. Tam arasında vrom-vromm şeklinde kalın, güçlü ve gaza getirici bir egzoz sesi var. Hastası oldum bu sesin. Yolda giderken arkadaki çift egzozdan çıkan stereo sesler gerçekten bağımlılık yaratabilecek cinsten.

Etkileyici tork: Güç değerlerine gelince üç silindirli 12 subaplı motor 1050 cc hacimden 9250 devirde 131 beygir güç, 7550 devirde 105 Nm tork üretiyor. 2500 devirden itibaren maksimum torkunun neredeyse yüzde 80’ini üreten Speed Triple, benzer karakterdeki ’KTM Süperduke’e göre çok daha yumuşak, kullanışlı bir gaz hissine sahip. Bu etkileyici tork daha rölantide bile kendini hissettiriyor. Durur haldeyken, üçüncü viteste rölanti devrinde bile tık demeden kalkıp gidebiliyor. Vitesler ise on numara. Birbirine yakın oranlara sahip vites kutusu torklu motorla harika çalışıyor.

ERGONOMİ

’Rüzgar manyağı’ yapmıyor:
Tam anlamıyla ’çıplak’ olan ’Speed Triple’a binince rüzgar manyağı olacağım bu havada diye düşünmüştüm. Ancak rüzgarı saptıran bir şey olmayınca homojen olarak gelen rüzgar üşütse de en azından rüzgarlıklı motorlara göre çok daha az türbülans sesi olması sebebiyle kendini affettiriyor. Oturuş pozisyonu ise beklediğimden çok daha rahattı. Hatta sürücü selesi bence pek çok tur motorundan bile rahat. Hafif eğik oturuş pozisyonu uzun süreli sürüşlerde bile yormuyor, ama alçakta duran farlar yüzünden sürüş esnasında motora önden bakınca sürücüsünün motorun tepesine çıkmış, kafasına bastırıyormuş gibi gözükmesine neden oluyor.

Devir lambaları göz alıcı: Sinyal lambalarının yerleri ise ’motoru yatırdığınızda ilk kaybedilecekler’ listesinde birinci sırayı alacak pozisyonda. Sonradan takacağınız koruma takozları bu riski azaltıyor. Göstergeler dijital hız, analog devir ve büyük dijital bir bilgi ekranından oluşuyor. Devir göstergesinin sağında renkli ledlerden oluşan, istenen devre ayarlanabilen vites uyarı lambaları var. Bu arada simetrik yanan krom kaplı farları her ne kadar dizayn olarak sevemesem de gerçekten iyi bir aydınlatma sağlıyor. Genel parça kalitesi ve işçilik ise İngilizlerin titizliğine yakışır ölçüde iyi.

SÜRÜŞ İZLENİMİ

İster efendi ister serseri: KTM Süperduke için dişli bir rakip olan ’Speed Triple’a ilk binişimde kendimi azgın bir motoru zapt etmek için hazırlıklı olmaya hazırlıyordum. Oysa bu İngiliz aygırı ipini koparmış Avusturyalı rakibinin aksine trafikte gerçekten kolay kullanılabilir bir motosiklet. Tüm kumandalar yumuşak ve akıcı sürüş için son derece uygun. Kumandaları kibarca kullanınca motosiklet gayet uslu uslu, efendi efendi gidebiliyor. Evden işe gitmek için rahatlıkla kullanılabilir. Torklu motoru ile fazla vites değiştirmen gayet keyifli ’pazar gezintileri’ yapmak mümkün. Bu ’Speed Triple’ın evcilleştirilmiş tarafı. Karanlık tarafa geçince önce şasisine bakmamız lazım. İngilizler bu motorun şasisini çok saldırgan üretmişler.

Tek tekere meraklı: Kısa tekerlek aralığına, çok dik bir ön maşaya, sert süspansiyonlara sahip olması, üstüne de bir de deli gibi tork üreten bir motor eklenince, bir anda psikopata dönüşebiliyor bu motosiklet. İddialara göre ön tekerini yerden en kolay kesebilen motorlardan birisiymiş Speed Triple. Valla ben söyleyenlerin yalancısıyım. Aa niye inanmıyorsunuz ayol. Yok ya vallaha, eee tamam tamam, gelmeyin o kadar üstüme, öyle yabancı sitelerde bile ısrarla çok kolay tek tekere geldiği iddia edildiği için dayanamayıp, trafiğe kapalı bir alanda denedim, evet kesinlikle öyle. Özellikle dik ön maşa yüzünden gidon komutlarına beklenmeyecek kadar keskin yanıtlar vermesi bana çok keyifli geldi.

Hızı hissettirmiyor: Çıplak olduğu için yüksek süratlerde sürücüsünü fazlasıyla yoracaktır ama zaten bu motosiklette keyifli olan şey yüksek süratlerde seyretmek değil. Özellikle iyi asfaltı olan virajlı yollar bu motosikletin evi gibi. Düzlüklerde ise bana son derece ilginç gelen bir özelliği var ’Speed Triple’ın. Çıplak motorlarda genellikle hız hissi fazla olur. Çünkü akan yolu fazlaca görmek, dik oturuş pozisyonu yüzünden yüksekten bakmak, bir de hız arttıkça rüzgar baskısının artması, yapılan hızı daha kolay hissettirir. Speed Triple ise böyle değil. 100 km/s ile giderken bile her şey o kadar kontrol altında görünüyor ki 70 km/s ile farkı anlamak güç.

Gidon amortisörü istiyor: Süspansiyonlar önde ve arkada tam ayarlanabilir tipteler ve sert olmalarına rağmen yol tutuş konusunda oldukça iyiler. Kısa tümseklerde zıplamaya meyilli olmalarına rağmen yol dalgalanmalarından çok az etkileniyorlar. Viraj çıkışlarında gazı biraz fazla kaçırınca, şasi karakteristiği yüzünden ön taraf kolayca hafiflemeye başlıyor. Bahsettiğim saldırgan şasi özellikleri, deneyimsiz sürücülere ve herhangi bir durumda kararsız kumandalara karşı son derece acımasız. Bence fabrika çıkışı bir gidon amortisörü olmalıydı bu kaslı aygırda.

Frenler oldukça başarılı: Frenleri ise; önde 320 milimetrelik bir çift disk üzerinde radyal kaliperlere ve 4 adet pistona sahipken, arkada 2 kaliperli 220 milimetrelik tek disk ile çalışıyor. Ön frenler radyal konumlandırılmış kaliperlerin etkisi ile yumuşak ve etkililer. Dozaj ayarlamak kolay ve çelik kuşaklı hortumlar ile fren borularının esnemesi önlenmiş. Arka frenler ise gerçekten olması gerekenden daha iyi iş çıkarıyorlar. Uzun arka salıncağı sayesinde, kilitlemek için oldukça yüklenmek gerek.

Yakıt tüketimi felaket: Bu motosikleti kullanmak anlaşılacağı gibi pek keyifli. Ancak bu keyfin ağır bir bedeli var. 100 kilometrede ortalama neredeyse 8 litrelik yakıt tüketimi pek göz ardı edilecek gibi değil. 18 litre hacimli depo doluyken 200 kilometre gitmeden rezerve ışığı yanıyor. Oldukça yüksek bir yakıt tüketimi var anlayacağınız. Speed Triple doyurulması zor bir ’İngiliz Aygırı’ bu yönü ile...

Bu senin motorun mu

Triumph Speed Triple kesinlikle özel bir motosiklet. Gerek kalitesi gerekse görünümü ile farklılığını hemen
/images/100/0x0/55eb59bff018fbb8f8bb9173
hissettiriyor. Güçlü motoru ve saldırgan özelliklere sahip şasisi yüzünden tecrübesiz kullanıcıların uzak durması gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. Ancak deneyimli sürücüler için bu üç silindirli aygır, hem heyecan verici, dinamik sürüş özellikleri ile hem de günlük kullanım için uygun olmasına üstelik son derece ’cool’ görünümü de eklenince son derece çekici oluyor. Speed Triple, kendine has motosikletleri seven, sürüşü ile beni görüntüsü ile görenleri hasta etsin diyip, benzin tüketimi de beni yormaz diyenler için süper bir motosiklet. Hediyesi ise liste fiyatlarına göre 18 bin Euro.

Hoşlaştığım özellikleri;

Kendine has keyifli sürüş sunması

Agresif şasiye rağmen kolay sürüşü

Aşık olunacak motor sesi

Her ne kadar yolcu için kullanışlı olmasa da arka dizaynı

Hoşlaşmadığım özellikleri;

Yakıt tüketiminin (100 km’de 8 litre) oldukça yüksek olması

Yan ayağı açmanın pek bir zor oluşu

Sinyallerin konumu ve far dizaynı

Gidon amortisörünün olmayışı
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!