OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 17, 2004 00:00
Bunu herkes yapamaz. Emekli olacağı tarihi kendi önüne bir levha olarak asamaz. Korkar. Korkması da insani bir şeydir. Herkes geleceğini planlayamaz. Düşün ki, hayatın değişiyor, alışık olduğun her şeyi bir kenara bırakıyorsun, bambaşka bir atmosfere geçiyorsun.Sen 30 küsur yıllık kurt bir gazeteciyken, üzüm yetiştirmek üzere aldığın bir üzüm bağının asmaları arasında dolaşmaya başlıyorsun. Hayali kurmak tamam da, sözünü vermek ne demek oluyor? Çünkü o Uğur Cebeci. Bütün meslek hayatı boyunca verdiği sözleri tutmuş biri. Hem Hürriyet’te, hem Doğan
Haber Ajansı’nda, hem Kokpit sayfasında, hem de Kanal D’deki Kokpit programında. Önemli ve birbiriyle çeliÅŸen iki özelliÄŸi var: Biri haddinden fazla iÅŸkolik, hiperaktif bir iÅŸkolik; ikincisi de tanıdığınız en uçuk kaçık adamlardan biri. Ä°kisi birlikte nasıl oluyor derseniz, gidin onunla tanışın derim. Ayağı yere bu kadar saÄŸlam basan, aklı bu kadar havada olan bir baÅŸkasını bulamayabilirsiniz...AKLI HEP HAVADA BÄ°R TÄ°PTÄ°MNeden denizcilik, atçılık deÄŸil de havacılık. Nereden taktınız bu havacılığa?- Valla, ben hep aklı havada bir tiptim! AnormalliÄŸim sonradan deÄŸil yani. Epey küçüktüm, kollarımı açtım ve bizim evin 2. katından bir kum tepesinin üzerine atladım. Bana inanılmaz bir keyif verdi. Ä°lk uçuÅŸ deneyimimdi. Sonra da ben hayatım boyunca uçacağım dedim...Pilot olsaydınız bari! ‘Neden olamadım?’ diye kompleksiniz var mı?- Hiç yok. Yaptığım iÅŸte ya da karada ve denizde kullandığım araçlarda kontrol hep bende. Gökyüzünde de kontrolün bende olmasını ister miydim? Belki. Ama pilotluk inanılmaz bir eÄŸitim. Benim o kadar uzun uzadıya iÅŸlere tahammülüm yok. Sabırsızım. Ben her ÅŸeyin 24 saatte bitmesini isterim. Önündeki yemeÄŸi bile birkaç dakikada yiyen bir adamım. Pilotluk, düzgün beslenme, düzenli spor, ahlaklı olma gibi çevçeveleri olan bir meslek. Ben yaÅŸayamam o çerçevelerin içinde! Normal bir adam deÄŸilim ki...Tam olarak sizin aklınız ne zaman bir karış havada kaldı? Karınızla tanıştığınız zaman mı? - Valla, aklım hiç aklıma gelmeyecek bir ÅŸekilde 54 yaşımda bir karış havada kaldı! Herkes bunu farklı yorumlayabilir, kim ne istiyorsa düşünebilir. Ama aklımı oynatmamak için zor durduÄŸum bir dönem! Daha fazla detay vermek istemiyorum, bunu bir sır olarak kendime saklamak istiyorum. Ä°zin verirsen...Ä°zin sizin de... Karınız hostesmiÅŸ ya, onu tanıdığınız zaman mı aklınız bir karış havada kaldı diye sormaya çalışıyordum. O zamanlar hostesler bugünün mankenlerinden daha havalıydı deÄŸil mi?- Evet, öyleydi. Peki siz ‘EÅŸim hostes, ben ne kadar etkili ve çekici bir erkeÄŸim’ diye hava atar mıydınız?- Yok. Ben Güliz’le hostes olmadan önce tanıştım. Ama sürekli uçmasını, seyahat etmesini olaÄŸanüstü bulurdum. Yaptığı meslek bana hep ilginç gelmiÅŸtir. Ama ben hava basmaya meraklı bir herif deÄŸil, havaya bakmaya meraklı bir heriftim! Ve havaya bakarken de tayyarelerle tanıştım. Onlar beni hep büyüledi...Nesi büyüledi?- Bu teknolojiyi çok iyi bildiÄŸini zannedenlerden bir tanesiyim. Buna raÄŸmen hálá aklımın almadığı bir ÅŸey vardır: Nasıl oluyor da, bunlar uçuyor?Anlamadım...- 747- 400 bir jumbo uçağının maksimum kalkış ağırlığı 385 ton civarıdır. Düşünebiliyor musun, 385 tonluk bir kitle bir pistin üzerinde 3300-3500 metre koÅŸuyor, hız alıyor ve doÄŸanın yarattığı en acımasız güç olan yerçekimi onu kıçından geri çekmeye yetmiyor. Alıp başını çok uzaklara gidebiliyor. Bunun nasıl olabildiÄŸini teknik olarak biliyorum da aklım hálá almıyor. Tabii ki motorların güçlerini biliyorum, o uçağın formunun uçmak için yaratıldığını da biliyorum ama taşıdığı 120 ton yakıt aklıma gelince yine büyüleniyorum. Hani bir akıl hastanesinde bir ÅŸeye takık birilerine rastlarsınız, hep aynı ÅŸeyi tekrarlar durur, ben de öyleyim; takığım ben bu uçaklara!54’lük birinden aÅŸk tarifiKokpit sayfasının Türk halkına armaÄŸan edilmesinde bunca yıllık gazeteci ve yönetici UÄŸur Cebeci’ye kıyak yapılmasının payı ne kadardır?- Bence kıyak deÄŸil. Zaten fikir de benim deÄŸildi. Biz ErtuÄŸrul Özkök’le havacılıkla ilgili ciddi tartışmalara girerdik: Uçaklar, uçak yolculuÄŸu, havalimanları, motorlar, uçağın burnundaki radarlar, algılama sistemleri, aklına ne gelirse... Bazen bir yerde otururken iki erkek öylece havaya bakardık. Hürriyet’in Moskova temsilciliÄŸini yaptığı için Rus uçakları konusunda uzmandır, ben de gözü bozuk bir adamım ya, Rus uçaklarını benden daha iyi bildiÄŸi için sevinirdi. Bazen de ben, o genel yayın yönetmeni ya, mutlu olsun diye, bir Airbus uçağına Boeing derdim, beni düzeltsin diye. Hemen düzeltirdi, ne mutlu olurdu bir bilsen. Bir gün dedi ki, ‘Gel bu keyfi gazeteye taşıyalım.’ Bence çıkış noktası da ÅŸuydu: ‘UÄŸur’un hobisi bu. En zevk aldığı ÅŸey. Ä°nsanlar iÅŸlerini severek yapmalı. Kimbilir belki de hayatta yapacağı en mükemmel iÅŸ olur.’ 6 yıldır devam ediyor Kokpit sayfası...Havayla, havacılıkla ilgilenmek bir erkeÄŸin kadınlarla iliÅŸkilerinde iÅŸe yarıyor mu?- Hiç düşünmedim. Belki yarıyordur. Havanın deÄŸerini bilmek bana ayrı bir hava veriyor olabilir mi?Siz pek çok konuda bir kadını etkileyebilecek ilginç detaylar biliyorsunuz. Ne yapıyorsunuz, geceleri gizli gizli ansiklopedi mi okuyorsunuz? Nereden öğreniyorsunuz bu tuhaf bilgileri...- Çok okuduÄŸum doÄŸru. Ama mesele ÅŸu: Benim her ÅŸeye merakım var. Elimde deÄŸil yani, gerekli gereksiz her ÅŸeyle ilgiliyim. Çayımın içine koyduÄŸum bir kaşığın metaliyle de ilgiliyim, yoldaki asfaltın eÄŸimiyle de. Yorucu bir ÅŸey aslında. Ama inanılmaz bir zenginlik getiriyor.Beraber olduÄŸunuz bir kadının da her ÅŸeyiyle ilgilenir misiniz?- Hem de nasıl. Bıktıracak ve usandıracak kadar. Ama hiç ÅŸikayetçi olmadılar...Yıllar içinde aÅŸka bakışınız deÄŸiÅŸti mi? Nedense içimden 54’lük bir adamdan aÅŸk tarifi almak geldi...- Gökyüzünde sahipsiz kalmış bir uçak, yerçekimine nasıl teslim olur bilir misin? Ne acımasız bir düşüştür o. Önce kendi etrafında dönmeye baÅŸlar, aÅŸağıya doÄŸru inerken ses hızını aÅŸar, yere vurduÄŸunda ise toprağın altına girer. Ona ait hiçbir parçayı bulamazsın, darmadağın olur. AÅŸk da iÅŸte bazen bu kadar acımasız bir ÅŸeydir!Bir insanın emekli olacağı tarihi saptaması ve açıklaması nasıl bir ÅŸey?- Åžahane bir ÅŸey! 2006’ın 9. ayı itibarıyla bu iÅŸleri bırakıyorum. 3 ay önce olur, 3 ay sonra olur ama kesinlikle 2006. Bunu açıklamakta da bir mahzur görmüyorum. O zamana kadar DHA uluslararası kimlikli bir haber ajansı haline gelecek ve ben gazetecilikle vedalaÅŸacağım...Ä°yi de neden?- Çünkü bende bir fobi var. Nefesleri yetmediÄŸi halde ömürlerinin sonuna kadar ısrarla gazete koridorlarında gezen ve ‘Bu ay da maaÅŸ alayım!’ diyen meslek büyüğü abilerim yüzünden oluÅŸmuÅŸ bir fobi. Onların çaresizliÄŸini ve acıklı halini gördükçe, ben buralardan kaçmak istiyorum. 2 yıl sonra 56 olacağım. Uygundur... Peki ne yapacaksınız?- Ä°stiyorum ki, bir üzüm bağım olsun, orada yaÅŸayayım. Bazen kendimi bir kaniÅŸ köpeÄŸine benzetiyorum. Onlar her ÅŸeye heyecanlanırlar ve sonunda kalpten ölürler. Ben de heyecanlı bir adamım. Hiç şüphen olmasın, bir üzüm bağında yaÅŸarken de heyecanlı olacağım! Ve tabii herkes gibi benim hayatım da yazılmamış hikayelerle dolu, onları yazayım istiyorum. Hayatımı toptan deÄŸiÅŸtireceÄŸim yani...Åžimdi bunları anlatıyorsunuz diye 60’ın üzerinde olup gazetecilik yapanlar alınmasın...- Alınsınlar, alınsınlar. Ve akıllarını baÅŸlarına alsınlar. Hayat kısa...KANATLI BÄ°R YILANDIMHiçbir iÅŸte dikiÅŸ tutturamadığınız için mi gazeteci oldunuz!- Ne alakası var! Yeryüzünde maceracı ruhumla bu kadar bütünleÅŸen baÅŸka bir meslek yoktu da ondan. Ben aslında kimya mühendisliÄŸi öğrencisiydim. Bir gece rüyamda kendimi bir laboratuvara sıkışmış, tahlil yaparken gördüm. Nasıl içim ÅŸiÅŸti anlatamam. Ertesi gün okulu bıraktım ve Hürriyet Gazetesi’nin açtığı muhabirlik sınavına girdim. GiriÅŸ o giriÅŸ. 17 yıl polis muhabirliÄŸi, derken uzun bir süre istihbarat ÅŸefliÄŸi, haber müdürlüğü, Hürriyet Haber Ajansı Genel Müdürlüğü, ÅŸimdi de DoÄŸan Haber Ajansı Genel Müdürlüğü. Gazetecilikte 31 yılım doldu...Kolay mı oldu bu ulaÅŸtığınız yere gelebilmek. Soru ÅŸu aslında: Kaç gecede gazeteci oldunuz!- Çok gecede! Yüksek tepelerde hem kuÅŸa hem yılana rastlayabilirsiniz. Kimi sürünerek çıkmıştır, kimi uçarak gelmiÅŸtir. Ben yılanın kanatlı olanıyım. Hem tırnaklarımla tırmandım, hem de kanatlarım vardı, beni hızla yükseltti. Ama ne yalan söyleyeyim, meslek hayatımın hiçbir döneminde yönetici olmayı hedeflemedim. Bana kalsa, ben bu gazetenin 1 numaralı muhabiri olmak isterdim. En flaÅŸ haberleri yapan, bütün belalara bulaÅŸan, pisliklerin içine dalan, oralardan acayip haberler çıkaran... Kim ne derse dersin, gazeteciliÄŸin en itibarlı yeri muhabirliktir... Siz Babıali gazeteciliÄŸini de yaÅŸamış birisiniz. Yeni dönem plaza gazeteciliÄŸiyle kıyasladığınızda ne tür farklılıklar var...- Babıali gazeteciliÄŸi, gazetecilik olarak biraz daha zengindi. Ama çok daha acımasız bir sistemdi. Belki sayısal azlıktan kaynaklanan bir ÅŸey. Ä°nsanlar birbirinin gözünü oyardı, felaket bir dedikodu ağı vardı. Mutlaka eskinin ayak oyunları ÅŸekil ve biçim deÄŸiÅŸtirerek bugüne taşınmıştır ama günümüz basınında o kadar fazla masa ve makam var ki, o günlerdeki gibi hırslı olmaya gerek kalmıyor. Tabii ki her iki dönemde de ÅŸu var: Yetenekliler hep iÅŸlerine baktılar! Ben geçmiÅŸteki gazeteciliÄŸi ve Babıali’yi sevdiÄŸimi söyleyemem. Bence doÄŸruya yolculuk yapan bugünün gazeteciliÄŸi...Ä°stihbarat ÅŸefliÄŸi görevini basında genelde delilere verirler. 24 saat gazeteci olacaksın, 4 tarafından telefon sarkacak, yaka cebine mendil diye mikrofon takacaksın, haberle yatıp haberle kalkacaksın. Siz de o delilerden biri miydiniz...- Yoksa şüphen mi var? Bir istihbarat ÅŸefinin sadece deli deÄŸil, zırdeli olması gerekir! Düzgün gelmiÅŸ olanlar da benim gibi akıllarını oynatarak giderler. Ä°stihbarat ÅŸefleri genellikle polis muhabirleri arasından seçilir. O da gazeteciliÄŸin insanı iyi yetiÅŸtiren ama iyi de döven bir dalıdır. Ciddi travmalar yaÅŸarsın. Ben mesela, hayatımın büyük bir kısmını cinayetleri çözmekle geçirdim. O zaman da teknolojiyle çok ilgiliydim. Parmak izini araÅŸtırma, kanın rengine baktığında maktulün kaç saat önce öldüğünü anlama... Fiilen muhabirlik yaparken en korktuÄŸunuz ÅŸey neydi?- Gazetecilik yüksek sorumluluk isteyen bir iÅŸ. Diyelim ki, Erzurum’da öldürülen bir adamla ilgili haber yapıyorsun, katilden söz ederken ‘Zaten eÅŸi de bilmem kimle daha önce iliÅŸkiye girmiÅŸti’ diye kulaktan dolma bir ÅŸey yazıyorsun. Adam cezasını çekiyor, cezaevinden çıkıyor, hiç suçu olmayan karısını tak tak tak vuruyor. Böyle bir olay yaÅŸandı mesela, haberi yazanı da biliyorum. Demek istiyorum ki, satır aralarına koyacağın ÅŸeylere bile özen göstermek gerekiyor. Neyse ki, benim vicdanım rahat. Ben her sabah gazeteye insan olarak geldim, insan olarak çıktım. Gün içinde tabii ki canavarlaÅŸtığım olmuÅŸtur, kendi muhabirlerimi ısırmışımdır, ama o kadar. Haberini yaptığım insanlara bir zararım olmadı...Â
button