Güncelleme Tarihi:
Fragman - "Recep İvedik" filminin fragmanı için tıklayınız...
Başrolde oynadığı film, 22 Şubat'ta vizyona girecek olan Gökbakar, "Recep İvedik, yeni kuşağın Şaban'ı olacak. Ama kimse Kemal Sunal'ın yerini dolduramaz" diyor.
- Recep İvedik, nasıl oldu da bir film kahramanı haline geldi?
Aslında Recep İvedik, televizyon programımda sürekli yaptığım tiplemelerden biri değildi. Onu sadece bir kez canlandırmıştım. Ama çok beğenildi. Beğenilince de skeçlerime dahil ettim ve onunla “Kim 500 bin istemez ki”yi çektim. Bu skecin yayınlanmasıyla birlikte bizim İvedik bir anda internet kahramanı oldu. Ben zaten bu yaz bir film çekecektim. Hatta elimde de üç farklı senaryo vardı. Fakat Recep İvedik bir anda şöhretli olunca hiç düşünmeden onu film yapmaya karar verdim. Bir de ben Kemal Sunal’ın ‘Şaban’ serileriyle büyüdüm. Seri filmi yapmak ve öyle bir karakter yaratmak hoşuma gitti. Çünkü bugüne kadar Şaban gibi ikinci bir karakter Türk sinemasına gelmedi. Yeni kuşağa böyle bir şey kazandırmak geldi içimden ve hemen İvedik’in üzerine gittik.
- Yani yeni neslin ‘Şaban’ı Recep İvedik, Kemal Sunal’ı da siz mi olacaksınız?
Mantalite olarak öyle diyebiliriz. Ama Kemal Sunal’ın yerini ne şimdi ne de ileride doldurmak mümkün değil. O bir fenomen ve çok önemli bir Türk... İnşallah, bundan seneler sonra da Recep İvedik serileri aynı keyifle izlenir; benim de öyle seri filmlerim olur.
- Recep İvedik'i şekillendirirken bir rol modeliniz var mıydı?
Hayır yoktu. Ben tamamen her şeye karşıt duruşlu bir adam oluşturdum. Toplumda herkesin birbirine karşı bir fikri vardır ama kimse bu fikrini dile getirmez. Getirirse problem olur. O yüzden de dedikodu kazanları kaynar. Ama Recep İvedik öyle biri değil. Düşündüğünü söyleyen bir karakter. Onun bu kadar sevilmesinin nedeni de sanırım bu. O yüzden bu adam doğulu mu, batılı mı, kıro mu hiçbir şeyi önemli değil. O Facebook’u da bilen, MSN’i de bilen, her konuda fikri olan biri. Böyle tipler içimizde çoktur.
- Neden bu kadar kıllı peki?
Bu karakteri yazarken gözümde öyle biri canlandı. Ama keşke bu kadar kıllı olmasaydı. Çünkü çok zorluk çektim. Televizyonda yapmak ile sinemada yapmak aynı değilmiş. Her gün o kıllar tek tek yapıştırıldı. Sonra o kılların sökülmesi için neredeyse asetonla yıkanmak zorunda kaldım. 20 kilo aseton harcamışız çekimler boyunca. Bir kadın hayatı boyunca o kadar aseton kullanamaz yeni. Bir ay boyunca kafam güzel bir şekilde dolaştım. Balici oldum valla...
- Belki Bay İvedik ileride metroseksüel olabilir...
Kıllarını aldırır mı diyorsunuz? Ama yok, sanmıyorum. Çünkü o tam bir maço.
- Gönlünüzden geçen gişe sayısı nedir?
Tabii ki gönlümden geçen bir rakam var, ama uğuru kaçar diye söylemek istemiyorum. Bir de gişeden önce benim en büyük isteğim bu filme çok gülünmesi. Öyle olursa film gişe de yapar zaten... Recep İvedik’in fragmanı Youtube’da, sekiz günde 1 milyonun üzerinde izlenmiş. Bu bir rekor. Bu rakamın ne kadarı gişeye yansır, bilmiyorum. Umarım hepsi yansır. Ama ben seyircimin samimi olduğuna inanıyorum. Benim onlarla kurduğum iletişim gerçekten farklı.
- Filmin bütçesi nedir?
Çok bilmiyorum ama sanırım milyon doları geçti. Recep İvedik güzel bir film oldu. Senaryo açısından bu filme çok kafa yorduk. Görüntüler de öyle. Çok kaliteli, lezzetli bir film. Ben keyif aldım izlerken, umarım seyirci de alır.
- Bu eleştirileri yapacak olanlar ya köşe yazarları, ya sinema eleştirmenleri ya da meslektaşlarınızdır...
Dediğim gibi bunu bir meslektaşım söylerse, kompleksinden söyler. Ayrıca ben köşe yazarlarını, sinema eleştirmenlerini ciddiye almıyorum. Türkiye’de bir konuyu eleştirebilecek donanımda çok az insan var. Şimdi televizyon eleştirmeni bütün programları eleştiriyor, fakat televizyonda kendi programı var ve rezalet, onu eleştirmiyor! Demek ki doğru, samimi değil. Belli maksatla bunu yapıyorsa, ben de onu ciddiye almam. Daha doğrusu ben, işimle ilgili kendimden başka kimseyi ciddiye almam. Biri komikliğimle ilgili bir eleştiri yapmışsa, hiç ilgilenmem. O eleştiriyi ciddiye almam için, eleştiriyi yapanın da benim kadar komik olması gerekir.
- Bu senenin en komik filmi Recep İvedik mi olacak?
Bunu ancak senenin sonunda söyleyebilirim. Ama bu film çok güldürecek, o anlamda iddialıyım.
- Yani diyorsunuz ki, iyi bir televizyoncuyum, iyi bir oyuncuyum, iyi bir şovmenim ve iyi bir komedyenim...
İyi bir komedi oyuncusu olduğumu düşünüyorum, kimseyle bunun tartışmasına dahi girmem. Yerimi ve bulunduğum yerde neler yapabileceğimi de biliyorum. Onun dışında başka iddialarım yok. Kimse kusura bakmasın ama bu konuda mütevazı olamayacağım. Evet, iyi bir oyuncuyum, iyi bir komedyenim, yetenekliyim ve komiğim.
OKAN BAYÜLGEN KURNAZLIK YAPTI
Okan’ın (Bayülgen), kendi kuşağına yapımcı olarak iş yapması, kurnazca bir hareketti. Ata Demirer, herkesin tanıdığı bir isim, komedyen ve şovmen. Okan Bayülgen de herkesin tanıdığı biri; şovmen, ama komedyen değil. Onun Ata ile yaptığı işbirliği, koşullardan dolayı Okan’a değil, Ata’ya zarar verdi. Dolayısıyla böyle bir işbirliğine gitmenin, komedyenler adına doğru olduğunu düşünmüyorum. O yüzden böyle bir teklifle Okan bana gelseydi, kabul etmezdim. Ata Demirer’in yeteneği, tartışılacak bir yetenek değil. Ata başarılı bir komedyendir. Bu proje sadece ona uygun olmamıştır. Yapacağı başka işlerde yine insanları güldürür, mutlu eder. Ayrıca her insanın hayatta başarısızlıkları olur, ama bu tümüyle başarısız olduğu anlamına gelmez. Ben Ata’ya biraz daha şans verilmesini isterdim. Şu anda olacak şey, eğer Okan geri dönerse “Bakın ben gittim, hiç güzel olmadı. Madem beni istiyorsunuz geri dönüyorum” anlamında olur ve hanesine iki artı yazar. Bu da kurnazlıktır! Ben bunun alt metnini anlayabilecek kadar zekiyim.
Ben yeni projelerle birlikte yeni komedyenlerin çıkmasını çok istiyorum. Fakat “Üçümüz Bir Diva'yla” programı, güzel bir program değildi. Oradaki komedyen arkadaşlarımız Yavuz Seçkin, Ceyhun Yılmaz ve Serkan Balbal, Bülent Ersoy’un altında kaldılar. Aslında konuşması gereken insanlar komedyenlerdi, diva değil. Diva konuştu, hatta bağırdı, komedyenler dinledi. Komedyen dediğin adam dünyayı değişik algılar, değişik konuşur, değişik espriler yapar. O programda ise divanın dünyayı algılayışı ve esprileri hakimdi. Dolayısıyla Yavuz Seçkin’in stüdyoyu terk etmesi çok doğru ve cesurca bir hareketti. Bravo yani... eni arkadaşlarımıza bu tür projeler değil de, "Zoka"da sunulan fırsatlar sunulmalı.
Röportaj: Sema DENKER