Mevlüt TEZEL
Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 2005 00:00
Yeşilçam'ın ünlü 'kötü adamı' Nuri Alço, Flash TV'deki yeni dizisinde 30 yıllık kariyeri boyunca ilk kez ağladı. Nuri Alço’nun ağlaması belki de Kadir İnanır'ın perde yıkamasından bile daha önemli bir gelişme. Ağlama sahnesi ekrana geldiğinde telefonunun kitlendiğini belirten Alço, "Artık liselerde bile esrar satılıyor. Yeni film projelerimle, 2000'li yılların gençlerini kurtarabilirim" diyor.
-
"Ver Elini İstanbul" dizisinde Türk Sineması’nın 'en kötü adamı' hüngür hüngür ağlıyordu. Ne yaptınız Nuri ağabey!
Evet, ilk kez kamera karşısında ağladım. Hatta ilk kez bir aile babasını oynadım. Şimdiye kadar bana hep 'kötü adam' rolleri teklif edildi. Ancak benim bir aktör olduğum unutulmamalı. Her rolü oynayabilirim ve de oynamalıyım. Dizinin yönetmeni ve senaristi Necati
Aslan, anlamlı bir proje sundu, ben de kabul ettim. Kalbi delik çocuğunu kurtarmak için böbreğini satan, üç çocuklu bir babayı oynuyorum. Ancak dizinin ilerleyen bölümlerinde bu baba çok önemli yerlere gelecek.
- Bırakın hüngür hüngür ağlamayı, organ mafyası tarafından böbreğiniz çalındı ve çöplüğe atıldınız. Bu olay, Kadir İnanır'ın perde yıkamasından bile daha önemli. Hayranlarınızın tepkileri nasıldı?
Herkes çok şaşırmış. Özellikle ağlama sahnelerim ekrana gelince telefonum kitlendi. Arkadaşlarım önce inanamamış. Her arayan "Ağabey sen misin o" diye sordu. Çorum Belediye Başkanı bile aradı. Hatta diziyi izlerken ağlayanlar bile olmuş. Çoğu bana "Sen böyle oynar mıydın?" diye sordu.
- Peki ağlamak kolaymıydı?
Çok kolaydı. Hatta ağlamak için diğerleri gibi kimyasal madde bile kullanmadım.
ŞİMDİ HERKES KÖTÜ ADAM OLDU
-
Naro'cuların tepkisi ne oldu? Çünkü onlar için bu durum, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla eş değer!
Üzüldüklerini sanmıyorum. Onlar beni sever. Oyuncu olduğumun onlar da farkında. Zaten ben sinemaya 'kötü adam' oynamak için başlamadım. Tam "Türker İnanoğlu'na iyi adam oynayayım" diyecektim. "Kayıp Kızlar" filmi acayip iş yapınca hep kötü adamı oynamak zorunda kaldım.
- Erol Taş gibi çok başarılı kötü adamlar izledik. Ama sizin bir farkınız vardı. Galiba izleyicilerin bilinçaltına seslenmeyi başardınız.
Benden önce kötü karakter denilince akla çirkin, pis adamlar geliyordu. İyi giyimli, yakışıklı halim herkesin ilgisini çekti. Tabii bir de benim 'kötü adam' tiplemesine getirdiğim farklılıklar da oldu. Daha zekice hareket ediyordum. Bir sürü taktiğim vardı. Tüm bu bunlar insanları etkilemiş olabilir. Tabii bunun dezavantajlarını da yaşadım. Örneğin "Kayıp Kızlar" filminin galasından çıkarken beş kişinin saldırısına uğradım.
- Taktik deyince aklıma geldi... İlaçla uyutma taktiği hálá geçerliliğini koruyor.
Evet, bu kötü hadise en son Gamze Özçelik olayında yaşandı. Demek ki, bu sahneleri iyi oynamışız, insanların aklında kalmış. Bunlar günümüzde hálá devam ediyor. Ancak Gamze Özçelik'in yaşadığı trajedinin beni çok üzdüğünü belirtmeliyim. Bizim filmlerimiz aslında genç kızları kötü yola düşmekten kurtardı.
- Evet, 80 kuşağını gazoz içmekten soğuttunuz. Anneler kızlarına "Gazozuna ilaç atarlar dikkat et" diye öğütlerde bulundu.
Filmlerimin eğitici misyonunun olduğuna inanıyorum. Kötü adamı oynadık ama 80 kuşağını da kurtardık. Gençlerimize esrar ve alkolün kötülüklerini öğrettik. Şöhret olma hayaliyle evden kaçanların nasıl kötü yola düştüklerini gösterdik. Filmlerimiz Polis Akademileri'nde ders olarak gösterildi. Hatta "Kayıp Kızlar" filmi için Emniyet Müdürlüğü'nden ödül aldık. Ancak şimdiki diziler bırakın mesaj vermeyi, çocukları silaha alıştırıyor. En absürd Yeşilçam filminde bile polis suçluları yakalardı. Ancak bunlarda o da yok. Öyle bir atmosfer yarattılar ki, herkes kötü adam oldu.
- Konuyla ilgili vahim bir örnek vermek istiyorum. Bahar şenliği düzenlenen bir lisenin bahçesinde "Ucuz Roman" filmi oynatılıyordu. John Travolta'nın meşhur uyuşturucu kullanma sahnesi perdeye yansıdığında büyük bir alkış kopmuştu.
Evet, durum çok kötü. Gençlik kötüye gidiyor. Geçen bir doktor arkadaş "Eskiden kürtaj için gençler gelirdi. Şimdi ise gelenlerin yüzde 50'si 18'lik kızlar" diyor. Esrar olayı ise ayrı bir trajedi. Artık liselerde bile esrar satılıyor. Aslında kafamda bir
film projesi var. 80'li yıllardaki "Kayıp Kızlar" gibi bir film çevirip, 2000'li gençlere mesaj vermek istiyorum.
- 2000'lerin gençlerini de mi kurtaracaksınız?
Eğitici filmlerin gençler üzerinde etkili olabileceğini düşünüyorum. Çünkü sinemanın böyle bir gücü var. Projeme destek verilirse 2000'li yılların gençlerini kurtarabilirim. En azından bir şeyleri öğretebileceğimi inanıyorum.
NARO’CULAR TEMA OLARAK SEVGİYİ İŞLEYEN GENÇLER - Nuri ağabey Naro’cu olayına da bir netlik kazandıralım.
"Şans Kapıyı Kırınca"nın çekimlerinde Sinan Çetin beni aradı; "Ağabey burada da ismini yazmışlar duvara. Haberin olsun çekiyoruz" dedi. Düşün artık adımız Küba’da bile duvara yazılıyor. Naro'cuları başta tanımadığım için dava açmıştım. Ancak sonra bu Naro’cu çocuklarla konuştum. Hepsi de efendi, üniversite okuyan çocuklar. Tema olarak sevgiyi işliyorlar. Duvarlara yazdıkları güzel sözlerin altında benim ismimi yazıyorlar. Böyle ismi duvarlara yazılan dünyada başka bir aktör var mı doğrusu bilmiyorum!
- Katıldığınız şov programlarda reyting patlaması yaşanıyor. Para alıyor musunuz bu programlardan?
Hayır, almıyorum. Bunu onların düşünmesi gerekiyor. Bazı şamatacılar bir iki şaklabanlık yapıp parayı götürüyor. Biz arkadaş hatrına gidip geliyoruz.
- Kült bir figüre dönüştünüz. Size gösterilen bu ilgiyi 80'li yıllara duyulan bir özlem olarak değerlendirebilir miyiz?
Olabilir. 80'li yıllarda hayat daha içtendi. Sevgi, saygı vardı. Hayat şimdiki gibi bu kadar ucuz değildi. Şimdi en kötü Yeşilçam filmi bile ekrana gelse insanlar takılıp kalıyor. Ne yazık ki, insanlar artık içtenliği eski filmlerde buluyor. Söylesene Erol Taş gibi tavuk yiyen çıktı mı?Galiba bizim kuşak çok içten ve harbi oynamış.
FİLMLERDEKİ KEZZAP SAHNELERİ YÜZÜNDEN PANTOLONUMU ÇOK DELDİMBiz filmlerde gerçek kezzap kullanırdık. Şişenin kapağını açtığın zaman izleyici kezzabın dumanını görürdü. Pantolonumun kezzap yüzünden delik deşik olduğunu çok bilirim. Hiç unutmam yine bir gün Ahu Tuğba'yı kezzapla korkutmaya çalışıyorum. Ufak bir sallantı olsa, kezzap dökülecek kızın yüzüne. O da bana aşağıda bağırıyor "Ağabey ne olursun dikkat et!" Şimdi hangi sanatçı kabul eder böyle bir sahneyi.
HAYATIMI BENDEN İZİNSİZ KİTAP YAPTILAR- "Gazoz İster misin" adlı kitap size mi ait?
Bir dergiye röportaj vermiştim. Oradaki konuşmalarıma, hayatıma dair sağdan soldan toplanan bilgiler de eklenip benden hiçbir izin alınmadan kitap yapılmış. Hatta dergiye verdiğim fotoğrafı değiştirip kapak yapmışlar. O fotoğrafta elimde viski bardağı vardı, onu gazoz kutusu yapmışlar.
Ayıptır ya! Bari bizim gibi Yeşilçam'ın bütün çilesini çekmiş bir adama yapmayın bunu. "Nuri ağabey, gel beraber kitabını yapalım" deselerdi, ben onlara ne anılar anlatırdım. Ayıptır ya! Gazetecilik kutsal bir meslektir. Niye yaptınız bunu? Çok üzüldüm çok.
- Dava açacak mısın?
Evet, avukatlarımla görüştüm. Benim sırtımdan para kazanıyor. Hem yayınevine, hem de kitabı yazan arkadaşa dava açacağım. Çok ayıp ettiler. Ben kendi anılarımdan oluşan bir kitap yapacaktım. Bu hayalimi bile elimden aldılar. Gerçi bende daha ne anılar var. Eğer Nuri Alço'ya değer veriyorlarsa benim basacağım kitabı beklesinler.