Derleyen: Suat KAVUKLUOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2006 00:00
Aylardır İngiltere onların başarı hikayesiyle çalkalanıyor. İlk albümleri "Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not" ile daha albümün ilk çıkış haftasında 655 bin satarak İngiliz müzik tarihinde bir rekor kıran Arctic Monkeys grubu, kısa sürede 1 milyonu deviren albüm satışı ve ünüyle ülke sınırları dışına çıkmayı başardı.
Bugün dünya basını tarafından "İngiliz müziğinin başına Oasis’ten bu yana gelen en iyi şey" diye yorumlanan Arctic Monkeys, bir süredir darboğaza giren İngiliz müziğine can simidi oldu da denebilir. İngiltere’de en hızlı ve en çok satan grup unvanını alan Arctic Monkeys, High Green varoşundan çıkma 20’sinden gün almamış dört genç adamdan oluşuyor.
Grupla ilgili tarihe ilk çentik 2001 yılında atılıyor. Barnsley Koleji’nde Matthew Helders ile Alex Turner’ın tanışmasıyla ve bir süre sonra aralarına Jamie Cook’un eklenmesiyle grup kurulmuş oluyor. Arctic Monkeys adıyla hikayesine başlayan grupta, Andy Nicholson’un da katılmasıyla çalışmalar başlıyor.
Grup, ilk provalarını Sheffield’in genelev bölgesindeki bir depoya kapanıp yapıyor. Sekiz ay boyunca buradan çıkmayan Arctic Monkeys, Haziran 2003’teki ilk konserleri öncesinde epey söz ve müziği zulasına atmış durumda. Şehir merkezinde bir bardaki konser sonrasında, dinleyenlere demo CD’lerini dağıtınca şanları alıp yürüyor. Hayranlarının internete koyduğu şarkılar, NME ve BBC Radio One gibi önemli müzik kanallarının grubu fark etmesini sağlıyor. Bu yüzden de geçen sene itibariyle grubun bir albüm yayınlaması kaçınılmaz hale geliyor.
Önce bin kopya basılan EP’leri "Five Minutes with the Arctic Monkeys", hemen ardından da Domino Records’tan çıkan single’ları "I Bet You Look Good On the Dancefloor" ve ilk albümleri "Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not" peş peşe yayınlanıyor.
Albüm, medya pompalaması ve dev bir müzik şirketinin büyük bütçeli tanıtım kampanyaları olmaksızın, ilk gününde 118 bin, ilk haftanın sonunda 360 bin satıyor.
Grup, ilk zamanlarından beri medyaya karşı tavrıyla da konuşuluyor. Onları herhangi bir programda görmek pek mümkün değil. Single’larının ilk çıkış haftasında BBC televizyonunun önemli müzik programı Top of the Pops’a çıkmayı reddettiler. Bir televizyon kanalında katıldıkları söyleşi sonrasında da bir daha televizyon röportajı yapmama kararı aldılar. 15 Şubat 2006’da İngiliz Müzik ödül töreni Brit Awards’a ise "En İyi Aşama Kaydeden Grup" ödülü kazanmalarına ve bunu bilmelerine rağmen gitmediler.
Sebep olarak, "Biz izlenen değil, dinlenen bir grup olmak istiyoruz’ diyorlar. Medyada yer almaktansa konser vermeyi tercih ettiklerini söylüyorlar.
Arctic Monkeys’in başarısı, internetin gücüne yeni bir örnek olarak da gösterilebilir. Çünkü grubun kısa sürede böyle bir başarı yakalaması iyi müzik yapan bir grup olmasıyla ilgili değil. Hayranları tarafından internete düşürülen şarkılar da grubun kısa sürede daha çok tanınmasını sağladı.
BAĞIMSIZ MÜZİSYENLERİN DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ
Grup, İngiliz müziğine yeniden ivme kazandırması sebebiyle de önemli. Son yıllarda İngiltere’den dünyaya sesini duyuran James Blunt’tan sonraki ikinci büyük ve önemli isim. Arctic Monkeys’in diğerlerinden en büyük farkı ise, alevi sönmekte olan İndie dalgasını yeniden ateşlemiş olması. İndie, en basit şekliyle "bir majör plak şirketine bağlı olmamak, kendi başına özgürce, kendini kısıtlamadan müzik yapmak" olarak açıklanabilir.
ALBÜMÜN İSMİ FİLM REPLİĞİNDEN
Arctic Monkeys üyeleri, Dream dergisine verdikleri röportajda albümün isim hikayesini de anlattılar: "Albümün adı bir filmden geliyor. Filmdeki ana karakter yakalandığında ağzından çıkan küçük bir replikti bu. Kendisini azarlayan ve kendisinden hiç hoşlanmayan yan komşusuyla yaptığı bir konuşma sonrasında ’İnsanlar benim için ne diyorsa, o ben değilim’ diyordu. Ve işte bu da bizim için bir tema oldu." Filmin adı Saturday Night and Sunday Morning (Albert Finney filmi.)