Güncelleme Tarihi:
Manisa’da oturan Ayşe Çoban (39) ile Süleyman Çoban (41) çifti, yıllarca evlat sahibi olmak için uğraştı. Ancak 10 yıl boyunca tedaviye karşın bu özlemleri gerçekleşmedi. Evliliklerinin 11’inci yılı olan 2006’da Ayşe Çoban hamile kaldı. Büyük sevinç yaşayan çift, kızları Hira Nur’u kucaklarına aldı. 2009’da da Ayşe Sena dünyaya geldi. Ancak çift, ilk bebeklerini 15 aylık, ikincisini de 20 aylıkken kaybetti. Çoban çifti iki çocuklarının da aynı genetik hastalıktan yitirdiklerini öğrendi. Arka arkaya iki kızlarını da toprağa veren Çoban çifti, genetik hastalık riskine karşı doktorların önerisiyle tüp bebek yöntemine başvurdu. Tüp bebek yöntemiyle 18 Haziran 2012’de doğan kızlarına Rahime Selin adını veren çift, yeniden bebek sahibi olmanın mutluluğu yaşamaya başladı. Selin 14 aylık olduğunda bu büyük sevince yine gölge düştü. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde minik Selin’e karaciğer kanseri tanısı konuldu. Kemoterapiye başlanıp, karaciğer nakli kararı alındı. Kemoterapi tamamlandıktan sonra minik Selin, karaciğer nakli için İzmir Kent Hastanesi’ne sevk edildi.
Dayı Süleyman İnce’nin (37) uygun donör olduğu saptandı. Minik Selin ile dayı İnce, 18 Mart’ta Doç. Dr. Murat Kılıç ve Doç. Dr. Murat Zeytunlu başkanlığındaki Prof. Dr. Çiğdem Arıkan, Prof. Dr. Mehmet Alper, Opr. Dr. Cahit Yılmaz, Opr. Dr. Zafer Önen, Opr. Dr. Rasim Farajov ve Dr. Onur Duygu’dan oluşan ekip tarafından ameliyata alındı. Başarılı geçen nakil operasyonunun ardından yoğun bakımdan çıkan dayı-yeğen Karaciğer Nakli Servisi’nde bir araya gelirken, Doç. Dr. Kılıç hem Selin’in hem de Süleyman İnce’nin sağlık durumlarının çok iyi olduğunu, dayıyı taburcu edeceklerini, sağlıklı karaciğer parçası nakledilen bebeğin ise bir süre daha hastanede kalacağını söyledi.
"SELİN’E 18 YIL SONRA KAVUŞTUK"
Kardeşinden alınan karaciğer parçasının nakledildiği minik kızına evliliklerinin 18’inci yılında kavuştuklarını, onu da kaybetmekten çok korktuğunu belirten anne Çoban, "İki kızımın kaybından sonra yeniden evlat sahibi olmak istedik. Ancak iki kızım da genetik hastalıktan vefat ettiği için risk büyüktü. O nedenle Selin’i tüp bebek yöntemiyle dünyaya getirdim. 8 aylık dünyaya geldi, çok sağlıklıydı. Sorunlar 14 aylıkken ortaya çıktı, bizi kahreden bir tanı konuldu. Akciğerinde de kitle varmış. Kemoterapi başladığında doktorumuz hiç umut vermiyordu. 5 kür kemoterapi sonunda akciğerdeki kitle kurumuş. Doktorumuz ondan sonra umut vermeye başladı. Ama biz umudumuzu hiç yitirmedik. Hele karaciğer naklinden sonra onun sağlıkla yaşayacağına dair umudum katlandı. Dayısı kızıma can verdi, ona da doktorlarımıza da minnettarım. Kızım eski neşesine kavuştu, çok sevinçliyim" diye konuştu.
"KAHVEHANEDEKİLERİ DİNLESEM, YEĞENİMİ KURTARAMAYACAKTIM"
Öte yandan Manisa’da bir fabrikada işçi olan dayı Süleyman İnce, karaciğer naklini yeğenin hastalığıyla duyduğunu ve bilmediği için çok korktuğunu söyledi. Korktuğu için de donör olmaya önce yanaşmadığını belirten dayı İnce şunları söyledi:
"Yeğenime karaciğer nakli yapılmasına karar verildi. Canlı verici gerekiyordu. Anne ve babası uymadığı için ben adaydım. Ama ne olduğunu bilmediğim için çok korkmuştum. Kahvehanede, mahallede konuştuğum insanlar hep cesaretimi kırdılar. Patronum, ’Keşke ben uygun olsam da organımı versem. Karaciğerinden parça verirsen ölmezsin’ dedi. Hastanedeki doktorlarla da konuşunca ikna oldum, yeğenime hayat verdim. İyi ki kahvedekileri dinlememişim. Evliyim, yıllardan beri baba olmak için çabalıyorum, olmadı. Yeğenim zaten canımdı, şimdi canımdan bir parça oldu."