2 buçuk ayda 40 kilo verdi

Güncelleme Tarihi:

2 buçuk ayda 40 kilo verdi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2011 11:06

Obezite sorunu nedeniyle mide küçültme ameliyatı (gastrik by-pass) olan İsmail Gürkan 2,5 ayda 172 kilodan 132 kiloya düştü. Gürkan, 40-45 kilo daha vererek 80'li kilolara inmeyi muyor.

Gürkan,  yaptığı açıklamada, lise yıllarında 120-130 kiloya çıkmaya başladığını, bu yaşa kadar hep kilo vermeye çabaladığını kaydederek, “En başarılı olduğum diyet, 2004 yılında yurt dışına gitmeden önce uyguladığım 6-7 aylık sıkı beslenme programıydı. Günde 2 saat spor yapıyordum. 167 kilodan 130'a inmiştim. Ardından Londra'ya gittim ve orada 5 yıl yaşadım. Türkiye'ye döndüğümde 190 kiloydum. Bu süreçte birçok beslenme ve diyet uzmanına gittim, ancak verdiğim kiloları yine aldım” diye konuştu.

Küçük yaştan itibaren aşırı yeme alışkanlığı olduğunu, bu nedenle kilo sorununa diyetle çare bulamadığını ifade eden Gürkan, şunları söyledi:
“Obezite ameliyatlarını araştırmaya başladım. Televizyonda bu konuyla ilgili programlar izledim, internette araştırdım ve operasyon olan kişilerle konuştum. Baba tarafım hep fazla kiloluydu. Babam kiloya bağlı kalp rahatsızlığı nedeniyle henüz 45 yaşındayken vefat etmişti. Böyle devam edersem, benim de önümde fazla bir ömür kalmadığını düşündüm ve ameliyat olmaya karar verdim. Çünkü geçen sene bu dönemde yaptırdığım kontrollerde diyabetim yoktu. Ancak ameliyat öncesi yapılan tahlillerde şekerim çok yüksek çıktı ve insilin kullanmaya başladım. Ayrıca 10 yıldır tansiyonum da yüksekti ve geceleri uyku apnesi sorunu yaşıyordum.”

“DİYABET VE TANSİYON SORUNUNDAN KURTULDUM”

Yaptığım araştırmalar sonucunda robotik cerrahi ile Acıbadem Maslak Hastanesinde gastrik-by pass ameliyatı olduğunu dile getiren Gürkan, “Ameliyata girdiğimde 172 kiloydum, 2,5 ay içinde 40 kilo verdim. Sadece operasyon sabahı biraz sıkıntım oldu, o kadar. Operasyonun ardından 3 gün sonra da hastaneden yürüyerek çıktım. Ameliyattan sonra kan şekeri değerim normal seviyeye indi. Ayrıca tansiyon sorunum da ortadan kaybolunca, her iki hastalık için kullanmak zorunda olduğum ilaçları bıraktım. Yazın sıcaklarda kan ter içinde kalırdım, inanılmaz terlerdim. Artık her yere yürüyerek rahatlıkla gidiyorum, yüzüyorum ve istedim hemen her şeyi yapabiliyorum. Geceleri çok horlardım, artık o kadar sessiz uyuyormuşum ki annem iyi olup olmadığıma bakmak için kontrol etme gereği duyuyor” ifadelerini kullandı.

“GASTRİK BY-PASS”

Acıbadem Maslak Hastanesi Obezite Merkezi Başkanı ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, Gastrik by-passın obezite cerrahisinde son yıllarda en fazla kullanılan yöntem olduğunu kaydederek, şunları aktardı:
“Mideye by-pass yapılıyor. Bu yöntemde, midenin büyük bölümü by-pass edilerek küçük hacimli bir mide bölümü hazırlanıyor. Bu yeni mide doğrudan ince bağırsaklara dikiliyor, arada kalan bölüm ise devre dışı bırakılıyor.

Böylece hem mide hacmi küçültülmüş, hem de tüketilen besinlerin bir kısmının emilmeden atılması sağlanmış oluyor. Kalıcı çözüm sunuyor. Gastrik by-pass ameliyatı geçiren hastalar mideleri küçüldüğü için küçük porsiyonlarda bile doyuyor. Böylelikle kilo problemine kalıcı çözüm sunulmuş oluyor. Diyabet ve tansiyonun kontrol altına alınmasını sağlıyor. Özellikle diyabeti olan obez hastalar için tavsiye edilen bu yöntemde şekerli besinlerin emilimi azaldığı için hastaların çoğu ameliyattan sonra insilin kullanımını bırakıyor. Yüksek doz insülin kullanan hastaların ihtiyacı da minimuma iniyor. Dolayısıyla gastrik by-pass ile diyabetin tedavisi de yapılmış oluyor. Bu yöntem aynı zamanda yüksek tansiyonun da kontrol altına almasını sağlıyor.”

OBEZİTE CERRAHİSİ

Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu da, obezite cerrahisinde, en sık mide küçülten ve bağırsağın bir kısmını devre dışı bırakan gastrik by-pass olmak üzere, ayarlanabilir mide bandı (kelepçe) ve midenin tüp şeklinde küçültülmesinden oluşan 3 yönteme başvurulduğunu belirtti.

Hastaya uygun tedavi yönteminin belirlendiğini ifade eden Karahasanoğlu, “Dünyada son 5 yıl içinde yaklaşık 1.5 milyon insan obezite ameliyatı olmuş. Riskli bir işlem olsa bu ameliyatlar bırakılırdı. Belli standartlarda ve uygun merkezlerde yapıldığı ülkelerde izlenen 100 binlerce hastanın sonuçlarından edinilen tecrübeye göre, obezite ameliyatlarının risk ya da ölüm oranları, benzer diğer ameliyatlardan farklı değil. Bu ameliyatlarda mevcut olan binde 3 ile yüzde 1 arasında değişen bu komplikasyon oranının en büyük bölümü de ameliyattan çok hastanın kiloya eşlik eden kalp ve solunum problemleri ile diyabet gibi diğer hastalıklarından kaynaklanıyor” diye konuştu.

Hastaların kilolu ve diyabet hastası olmalarının, yaraların iyileşmesini geciktirdiğini kaydeden Karahasanoğlu, şöyle konuştu:
“Bu durum da komplikasyon oranlarını yükseltiyordu. Obezite cerrahisinin yaygın olarak uygulanmasına engel olan bu sorunlar, sadece küçük kesilerle yapılan laparoskopik ve robotik cerrahinin gelişmesi ile ortadan kalktı. Artık hastalar normal hayatlarına 2-3 gün gibi oldukça kısa bir sürede dönebildiği ve riskler minimum düzeye indiği için obezite cerrahisi de tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Ancak obezite cerrahisi bu konuda özel eğitim almış, ileri laparoskopik teknikler konusunda deneyimli cerrahlar tarafından uygulanmalı. Aksi halde obezite cerrahisine rağmen başarılı kilo vermek mümkün olmayabiliyor.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!