2 ay Karadenizli gibi yaşadık

Güncelleme Tarihi:

2 ay Karadenizli gibi yaşadık
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2010 01:00

Tuba Büyüküstün, Kenan Ece ve Hakan Eratik’in başrolü paylaştığı, Yusuf Kurçenli’nin “Yüreğine Sor” filmi bugün vizyona giriyor. Kendilerini dizi setlerinde kanıtladıktan sonra beyazperdede boy gösteren üç oyuncu, Hafta Sonu dergisine filmi ve çekimlerin yapıldığı Karadeniz’i anlattı.

Haberin Devamı

FİLMİN FRAGMANI  

GALADAN FOTOĞRAFLAR 

Öncelikle hayırlı olsun diyelim, “Yüreğine Sor” üçünüzün de ilk sinema filmi olma özelliğini taşıyor. Öncelikle bu konudaki duygularınızı öğrenmek istiyorum...     
   
Tuba Büyüküstün: Bu ilk uzun metraj filmim olmasına rağmen hiç zorlanmadım. Bu kadar keyifli olacağını hiç tahmin etmiyordum. Büyüleyici bir şekilde beni içine çekti aldı ve beraber yürüdük.     

Kenan Ece: Çok heyecanlıyım. Bu çok önemli bir film benim için. Yusuf Kurçenli çok önemli bir sinema ustası. Doğrusunu isterseniz, Mustafa rolünün bana teklif edilmesi beni şaşırttı. Yusuf Hoca ile iki görüşme yaptıktan sonra “Tamamdır” dedim. Sonra da şive derslerine başladım.   

Hakan Eratik: Filmin kastı tamamdı. Bir tek benim oynadığım karakter, Mehmet eksikti. Sonra Yusuf Kurçenli teklifi yaptı. Konuyu ve rolü anlatınca dördüncü dakikada ikna oldum. “Mehmet nasıl bir adam?” diye sordum. Kurçenli, “Aynı senin gibi bir adam. Hatta bıyıkları bile seninki gibi” dedi. “Peki” dedim ve hemen şive çalışmalarına başladım.

Bugüne kadar hiç sinema filmi teklifi gelmedi mi size?

Hakan Eratik: ıki senedir oyunculuk yapıyorum. 15 reklam filmi, yedi televizyon dizisi yaptım. Sinema filmi yapmadım, teklifleri de kabul etmedim. Çünkü senaryolarına ısınamadım. Laf olsun diye yapamazdım. Ama bu film öyle değil. Konusu güzel, rolüm güzel, en önemlisi de Yusuf Kurçenli var... Dahası Ayla Algan, Nihat ıleri, Cihan Canova, Tomris Oğuzalp, şevval Sam gibi oyuncular da var...
Tuba Büyüküstün: Aslında biz üçümüz ön planda gibi görünüyoruz ama bizi arkamızdan destekleyen öyle güçlü bir kadro var ki, müthiş!
Hakan Eratik: Onların oyun gücü, performansı, bizi olumlu etkiledi, daha kolay konsantre olduk.

“LAZ MUSTAFA’YI HAMLET’E BENZETTİ”

Tuba seni ‘Esma’ adlı Karadenizli bir kız olarak izleyeceğiz. Bize rolünle ilgili neler söylemek istersin?


Tuba Büyüküstün: Öncelikle filmde oynamam için yapılan teklifin şekli benim için çok özeldi. “Biz bir hayal kurduk ve bu hayalin içerisindeki karakter seninle birlikte bize bir şeyler ifade etti” dendi. Beni bu karakter ile bütünleştirdiklerini söylediler. Bu cümleler benim için bu teklifi çok özel kıldı. Senaryoyu da okumamla üzerinde çok fazla düşünmeme ihtiyaç kalmadı. Çünkü filmle ilgili tüm detaylar beni içerisine çekti. Esma, doğanın içerisinde yaşayan genç bir kız ve ben böyle bir karakteri canlandırmak istiyordum. Ayrıca dönem filminde oynamak da isteklerim arasındaydı. Hikaye de çok naif, adeta akıyor.

Kenan Ece, filmde gizli Hıristiyan olan ve Esma’yı da deliler gibi seven Mustafa rolünde. Ne dersin, bu zor bir rol müydü?

Kenan Ece: Mustafa çok saf, temiz ve dürüst bir delikanlı. Esma’yı çok seviyor. Ortada naif bir aşk var. Mustafa gizli bir Hıristiyan. Bu büyük bir engel aslında yaşadığı aşk için. Büyük bir çıkmaz. Mustafa’yı aşan, onun o dönemde çözemeyeceği büyüklükte bir problem.

Mustafa kilise ve aşkı arasında seçim yapmak zorunda kalıyor, öyle mi?

Kenan Ece: Seçim yapmak zorunda kalıyor ama yapamıyor. Bir röportajımda bu yönüyle Mustafa’yı Hamlet’e benzetmiştim. Bunu başlığa taşımışlar, “Laz Mustafa’yı Hamlet’e benzetti” diye. Komik bir başlık olmuş. Temelde şu var; Hamlet de, Mustafa da karar vermek zorunda ama karar veremiyor.

Haberin Devamı

FİLM ISLAHAT FERMANI ZAMAMINDA GEÇİYOR

Filmdeki olay, 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı döneminde Doğu Karadeniz’de yaşanıyor.


Kenan Ece: Evet, Islahat Fermanı zamanında geçiyor konu. Kırım Savaşı sonrası imzalanan Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere birtakım haklar veriliyor. Karadeniz’de de azınlıklar mevcut. Kimileri kimliğini gizlemiyor, kimileri de gizliyor. Mustafa’nın ailesi gibi... O dönemi, Karadeniz’in güzelliğini ve bir aşkı anlatan bu film, Çamlıhemşin’de Fırtına Vadisi’nde çekildi. Bölgede, o dönemden kalan mekanlar var. Bu yüzden film aynı zamanda bu eserlerin belgelenmesi açısından da önemli.

Hakan, sen Mehmet kimliğine bürünürken nasıl duygular içindeydin?

Hakan Eratik: O dönemde Fendoğlu Mehmet diye bir karakter var. Bu benim oynadığım rol. Mehmet, ağa oğlu değil. Çünkü o bölgede ağalık yok. Ayan ailesi onunki. Mehmet, üniversite okuyan bir delikanlı. Büyük şehirde eğitim görürken, yaz tatilinde evine dönüyor. Tuba Büyüküstün’ü yani Esma’yı görünce aşık oluyor.

Mehmet kötü bir karakter mi, Erol Taş gibi?

Hakan Eratik: Hayır. Çok güçlü ve karakterli bir insan. Bugüne kadar almak istediği her şeyi almış. Esma’yı da alacak. Mustafa onun çocukluk arkadaşı ama yine de Esma’yı almak konusunda ısrarlı. Din tartışmaları ise onu hiç ilgilendirmiyor. Mustafa’nın dininin başka oluşunu avantaj olarak kullanmıyor. Yiğit bir delikanlı...

ŞİVE İÇİN UYURKEN BİLE KASET DİNLEDİM

Filmde Çayeli şivesiyle konuşuyorsunuz. Bu konuda nasıl bir zorluk yaşadınız ve bu zorluk nasıl aşıldı?


Tuba Büyüküstün: Öncelikle ıstanbul’da horon, türkü ve şive dersleri almaya başladık ama tabii yeterli değildi. Çekimler başlamadan 10 gün önce Karadeniz’e gittik. Karadeniz’e ayak bastıktan sonra ıstanbul’da öğrendiklerimiz hayat bulmaya başladı, adeta bir puzzle’ın parçaları yerlerine oturdu.

Kenan Ece: Bir şive hocamız vardı, Çayelili, amatör tiyatrocu Zülkif Hoca bizimle ilgilendi. Zülkif Hoca, senaryodaki diyalogları kasete okudu... Ben o kasetteki Çayeli şivesini uyurken de dinliyordum, bilinçaltıma yerleşsin diye. Ama sette en önemli kişi yönetmenimiz Yusuf Kurçenli, Çayelili olduğu için denetim ondan geçti.

Hakan Eratik: şive meselesi Karadenizliler’in üzerinde ciddi şekilde durduğu bir konu. O bölgede köyden köye şive değişir. Her şey değişir, horon bile. Ortak şive olarak Çayeli’ni seçtik. ıki ay Karadenizli gibi yaşadık.

Haberin Devamı

AZ KALSIN GÖZÜM KÖR OLACAKTI

Bıçak horonu sahnelerinde zorlandınız mı, bu bıçakla ilk tanışmanız mıydı?


Kenan Ece: Evet, daha önce böyle bir şey yapmamıştık.
Hakan Eratik: Bıçak horonu inanılmaz enerji gerektiriyor.
Kenan Ece: O sahneler zor sahnelerdi ve az kalsın elimdeki bıçakla Hakan’ın yüzünü çiziyordum.
Hakan Eratik: Bıçaklarımızı birbirine vurdukça kıvılcımlar çıkıyordu. Bir kıvılcım sıçradı ve benim tam kaşıma yapıştı, yanmaya başladı. Allah korusun bir-iki santim aşağıya sıçrasa gözüm kör olacaktı!
Kenan Ece: O sahnelerde çok kilo verdik. Horon bir yandan, çalışma temposu diğer yandan ekip olarak kilo verdik.

CENNETTEYİZ SANDIK

Çekimler sırasında yaşadığınız ilginç bir olay oldu mu?

Kenan Ece: Bir gün çekim alanından çıkıp dört-beş saat tek başıma yürüdüm. En yakın yaylaya ulaştığımda, cennete geldiğimi sandım! Önümde Kaçkar Dağları vardı, yanımda yayla evleri, yeşilin her tonu... Kimse yoktu. Doğayla ilk kez bu kadar bütünleştiğimi hissettim. Sanki Nirvana’ya ulaşmıştım. Huzurluydum.
Hakan Eratik: ılk gittiğimizde Ayder Yaylası’nın zirveye yakın noktasında konakladık. Ertesi gün dışarı bir çıktım, inanılmaz bir manzara! Karşımda iki dağ, arasından sular akıyor ve ağaçlar... Cennetteyim sandım...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!