Güncelleme Tarihi:
Çağla Kubat lisanslı sörfçü, eski Türkiye güzeli. 1979’da dünyaya geldi. Eğitim hayatında anne ve anneannesinin yolunda yürüdü. Çünkü anneanne Yüksek Mühendis ve Mimar Mehalat Topaloğlu, İstanbul Teknik Üniversite (İTÜ)’nin ilk kadın birincisi ve ilk kadın şehir bölge planlamacısı. Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel gibi isimlerle birlikte İTÜ’de okudu. 45 yıl boyunca da mimarlık, şehir plancılığı, toplu konut alanları üzerine çalıştı. Anne Ayşe Sema Kubat İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü Öğretim Üyesi. Prof. Dr. Kubat, annesi ve kızından farklı olarak İTÜ’nün Taşkışla binasında değil, Gümüşsuyu’nda eğitim gördü. Şimdi orada eğitim veriyor.
TEK TERCİH YAPTI, KAZANDI
Doğduğu andan itibaren kendini yetiştiren iki kadının etkisinde kalan Çağla Kubat, İtalyan Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra Bolonya Üniversitesi’ne kabul edilip, üstüne bir de burs aldı. Ancak ani bir kararla Türkiye’ye döndü, üniversite sınavlarına girdi. Anneannesinin genç kızken koştuğu koridorlarda, ders dinlediği amfilerde yer almak istiyordu. Tek tercih yaptı. Çağla’nın sınav sonucu geldiğinde üç kadın Bodrum’daydı. Çağla kazanmıştı. Üçü birbirine sarıldı, uzun süre ağladı.
Çağla Kubat, anneannesinin 40’lı yıllarda okuduğu binadaki ilk dersini hiç unutamıyor. İlk derste anneannesini aradı, telefonun ucundaki ses hiç tereddüt etmeden, “Mühendisliğe Giriş dersi mi? Şimdi şunları şunları anlatacaklar...” dediğinde ikisi de ağlıyordu... Ertesi gün anneanne-torun okulda buluştu. Koridorlarda kol kola gururla, birlikte yürüdüler.
GÖZÜ TELEVİZYONDA
Eğitiminin ilk yılında biraz zorlansa da Çağla Kubat, sörf antrenmanlarını hiç bırakmadı. Okulun son iki yılında da Neşe Erberk Ajansı’na bağlı olarak mankenlik yaptı. Yıldırım Mayruk, Cemil İpekçi gibi modacıların uluslararası defilelerine çıktı. Televizyonlarda magazin ve haber programları sundu. Ama onun asıl amacı sporu sevdirmekti. Spor programlarında da sunuculuk yaptı. Üniversiteden mezun olunca yüksek lisans için araştırma yaptı ama gönlü televizyonda olduğu için diplomasını bir kenara koyup, beyazcamda kariyerini sürdürme kararı aldı.
Eğitimim bana kalite katıyor
Anneannem beni büyütürken hep İTÜ’den söz ederdi. Annem de İTÜ’de çalıştığı için yuvada bile üniversiteye girip çıkıyordum. Taşkışla, üniversite ile ilk tanıştığım mekandı ve bende özel bir yeri vardı. Hayatımdaki iki önemli kadının okullarına nasıl bir aşkla bağlı olduğunu görmek bana şevk veriyordu. Evde sürekli İTÜ’den söz edilirdi. Kısaca İTÜ ile büyüdüm. O yüzden de tabii ki çok etkilendim. Ama üniversite sınavı gibi vardı. Bir okulu ne kadar isterseniz isteyin o sınavı geçmek gerek. Şanslıydım, istediğim bölüm yani anneannemin başladığı bölümde onunla aynı fakültede okudum.
O binaya ilk girdiğimde çok duygulandım. Anneannem beni ziyarete geldi. İTÜ’den mezun olan en başarılı kadınla o koridorda yürümek çok gurur vericiydi. Önümde iki başarılı kadın vardı ve omuzlarımda büyük sorumluluk taşıyordum. Anneannem birincilikle mezun olmuş, annem de akademik kariyerin en ileri noktasında başarılı bir profesör. Herkes İTÜ’de bizim aileyi çok güzel temsil etmiş, ben de başarılı olmak zorunda hissediyordum. Yurtdışına gitme şansım vardı. Ama Türkiye’de kalıp sörfüme devam etmek ve burada eğitim görmek istedim.
ANNEANNE TÜYOLARI
Anneannemin zamanında freze dersi varmış. Bu ders, kızlar için zor. Ancak, anneannemden tüyoları almıştım. Yavaş ve sakin şekilde yapacaktım. İlk derste anneannemin söylediklerini yaptım. Hoca çok şaşırmıştı. Çünkü, çok düzgün çalışmış ve başarmıştım. Makine mühendisliğini severek okudum. Üniversite insan beynini geliştiriyor, analitik düşünceyi, olaylara farklı yönlerde bakmayı; araştırmayı öğretiyor. İTÜ’lü olduğumu söyleyince insanların bana bakışı değişiyor. Bana prestij ve kalite katıyor. Çünkü, zor kazanılan, zor bitirilen okulu bitirmişsiniz, o donanıma, çalışma kapasitesine, azme sahipsiniz. Birçok konuda başarılı olacağınız inancı gelişiyor.
1971’den beri okuldan hiç ayrılmadım
Anne ve babam mimar olduğu için onların çok etkisinde kaldım. Zamanla mimarlığa aşık oldum. İTÜ’ye de yine ailem yönlendirdi. Annem de oradan mezun olduğu için bu köklü eğitim kurumunda okumamı istiyorlardı. Amerika’da bir üniversiteyi kazanmama rağmen, İTÜ’yü tercih ettim. Gerçekten çok severek okudum, çok mutlu oldum. Çağla’nın İTÜ’de okuması için baskı yapmadım. Tercihini kendi yaptı. Ben Avrupa, Amerika seçeneklerini de sundum ama o, tercihini İTÜ’den yana kullandı. Sınavda burayı kazandığında ben ondan daha fazla heyecanlandım. Ben hala İTÜ’nün içindeyim. Evde İTÜ’lü olmak hayatımızın bir parçası. Bu üniversite bana rasyonel düşünmeyi kattı. 1971’de üniversiteye girdim, bir daha da
hiç ayrılmadım.
İTÜ sayesinde kuşak çatışması olmuyor
1943’te önce makine mühendisliğine girdim ama ikinci yılda mimarlığa geçtim. Çocukluğumdan itibaren bana hep telkin edilen şey ya İTÜ, ya da Güzel Sanatlar Fakültesi’ydi. Ama İTÜ’lü olmak daha farklıydı. İyi dereceyle girdim. Demirel, Erbakan benden sonraki sınıftalardı. Okuldan birincilikle mezun oldum. İlk kadın mimarlardanım. Türkiye’nin ilk şehir plancısıyım. Birçok ödül aldım. Kızım ve torunumla aynı yerden mezun olmak beni mutlu ediyor. Beni izlediklerine seviniyorum. Ortak konularımız var. Dünyadaki şehircilikten, binalardan konuşuyoruz. Birbirimizin dilini anlıyoruz. Kuşak çatışması olmuyor. Çok başarılı bir iş hayatım oldu. Birçok yarışmadan birinci olarak ayrıldım. Benim gençliğimin geçtiği koridorlardan torunumun da geçmesi, o sınıfı koklaması beni ayrıca mutlu ediyor. Hatta, Çağla mezun olurken üniversite yönetimi diplomasını benim vermemi istedi ama ben çok heyecanlandığım için veremedim.