19.YÜZYIL MELANKOLİĞİ: Van Gogh 1853-1890 yılları arasında

Güncelleme Tarihi:

19.YÜZYIL MELANKOLİĞİ: Van Gogh 1853-1890 yılları arasında
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2001 00:00

19.YÃœZYIL MELANKOLİĞİ: Van Gogh 1853-1890 yılları arasında yaÅŸamış olan Van Gogh, 19.yüzyılın yazgısı en trajik sanatçılarından biridir. İçinde sürekli bunaltılar yaÅŸatan. Hiçbir iÅŸe yaramadığına olan inancı, bir ÅŸeyler yapma, bir çıkış bulma isteÄŸidir bunaltılarının nedeni. Acı çeker, mutsuzdur, huzursuzdur ve yalnızdır ama resimleriyle neÅŸe ve sevinç uyandırmak istemiÅŸ, acıları sevince, hüzünleri neÅŸeye ve yalnızlığı birlikteliÄŸe döndürmeye çalışmıştır..Ä°nsanların yalnızlık, hüzün ve acı içindeki hallerinden etkilenip bunları da resimlerinde yansıtmıştır. Acı çekenlere ilgi duymuÅŸtur; içinde yaÅŸadığı dünyada kendisini uyumsuz hisseden bütün melankolikler gibi. Mutsuz olması yalnızlığındandır. Hiçbir zaman hiçbir ÅŸeyi baÅŸaramayacağına olan inancı, kendisinden kuÅŸku duyması, trajik yazgısı, yaÅŸamına son vermesidir onu melankolik yapan.Dünyada kendisini alçalmış, sevgilerden uzaklaÅŸmış görmüştür Van Gogh. Yararsızlığının kendi elinde olmadığını, yazgının çizdiÄŸi olaylar dizisi sonucu bir kafese tıkıldığını, bir ÅŸeyler yapmak istediÄŸini ama bunun yolunu bulamadığını yazar Theo'ya mektuplarında. Daha sonra yapacağı iÅŸi bulmuÅŸ ve kendini tamamıyla ona adamıştır büyük bir coÅŸkuyla. Resimde onu yaÅŸamdan koparıp alacak yolu arıyordu. CoÅŸkusunu, içinde kopan fırtınaları, hüzünleri, aşırı hislerini portrelerine yansıtan ikinci bir ressam daha yoktur. Kendisiyle sürekli hesaplaÅŸan, bir türlü emin olamayan, bir baÅŸkasının eline bakmaktan dolayı sürekli ezik ve hassas olan ama gittiÄŸi, inandığı yoldan vazgeçmeyen, çevresindekiler tarafından anlaşılamamış bir Van Gogh. Acılarıyla, mutsuzluÄŸuyla, huzursuzluÄŸuyla, arayışları, hırsı, coÅŸkusu, sonsuz yalnızlığı, sevgiye açlığı, yoksulluÄŸu, yaptığına duyduÄŸu saygı, kısa yaÅŸantısına sığdırdığı onca yapıtı, erkek kardeÅŸi Theo'ya yazdığı mektuplar, hastalığı, krizleri, bir tas çorba ile boya tüpü arasındaki seçimleri onu Van Gogh yapanlar. "ÇoÄŸu zaman 30 yaşında olduÄŸuma inanamıyorum. Çok daha yaÅŸlı hissediyorum kendimi. En çok beni tanıyanların çoÄŸunun bana 'rante' gözüyle baktıklarını düşündüğümde ve bazı ÅŸeyler deÄŸiÅŸmezse belki de haklı çıkacaklarına inandığımda içim kararıyor, sanki bu ÅŸimdiden gerçekleÅŸmişçesine bir umutsuzluÄŸa kapılıyorum", "Acı duymak gülmekten iyidir, zira acı insanın yüreÄŸini arıtır", " Ä°nsanları diri diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde duvarlar örenin ne olduÄŸu bilinmez ama yine de bir takım duvarların, tel örgülerin, demir parmaklıkların varlığı hissedilir. Bütün bunlar bir kuruntu, bir hayal midir? Sanmıyorum. Ve insan kendi kendine sorar; Tanrım bu uzun süreli mi, temelli ve herkes için geçerli olan bir ebediyet midir?" Ä°lk dönem karakalem çalışmalarında maden işçilerini, köylüleri ele almış, patates yığınları, dokuma tezgahı gibi konuları iÅŸlemiÅŸ bir yandan da kasvetli gökler ve koyu renklerle iç karartıcı manzaralar resmetmiÅŸtir. Patates Yiyenler tablosu bu kasvetli ve iç karartıcı dönemini simgeler ( Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). 1885 tarihli resimde iç mekanda günlük yaÅŸam konu edinilmiÅŸtir. İşçiler kendi ektikleri patatesleri paylaÅŸarak yerken gösterilmiÅŸlerdir. Tek ışık kaynağı yukarıdan sarkan bir lambadır. Lambanın ışığı patatesleri aydınlatır. Resmin genelinde aynı renk ve tonlar hakimdir. YeÅŸilin ve kahverenginin koyu tonları. Patatesin tozlu rengini elde etmeye çalışıyordu. Bütün resme hakim olan renk yabani patates rengiydi. Resmin kasvetli ve karanlık görünümü ve insanların yüzleri, yoksulluÄŸu melankolik bir atmosfer yaratıyor. Bu tür insanları gözlemleyen Van Gogh da yoksulluÄŸun ne demek olduÄŸunu biliyordu Bu dönemlerde kardeÅŸine yazdığı bir mektupta " Böyle devam ederse hedefime varamayacağım. Bu kadar uzun zaman aç kalmasaydım bünyem daha kuvvetli olurdu. Fakat her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiÄŸinde ben hep aç kalmayı tercih ettim. Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resimlerimde öylesine görebiliyorum ki geleceÄŸim için kaygılanıyorum". 1882 tarihli Hüzün adlı taÅŸbaskısında oturan çıplak bir kadın tasvir edilmiÅŸtir (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). Kadının başı dizine doÄŸru eÄŸilmiÅŸtir ve kolları arasında kalmıştır. Koyu renk uzun saçları çıplak sırtından aÅŸağıya dökülmektedir. Saçlar ten rengiyle kontrast oluÅŸturur. Figürün dış hatları belirginleÅŸtirilmiÅŸtir. Kolları arasında kalan yüzü görülmez ama büyük ihtimalle aÄŸlamaktadır ya da üzgün bir ifade içindedir. Tek başına bırakılmış, çaresiz bir durumu vardır. Kederleriyle birlikte yapayalnızdır, itilmiÅŸtir. Kederin dokunaklı bir ifadesine tanık oluyoruz. Buradaki kadın Van Gogh'un birlikte yaÅŸadığı alkolik, gebe ve fahiÅŸe Sien'dir. Bu resmin bir de karakalemle yapılmış deseni vardır. Van Gogh'un 1890 yılında SonsuzluÄŸun EÅŸiÄŸinde - 1890- adlı resminde de yine kederler içindeki bir insanın tasviri vardır (Rijksmuseum Kröller Muller, Otterlo ). Resimde sandalye üzerinde oturan mavi pantolon ve gömlekli yaÅŸlı bir adamın derin acısı yansıtılmıştır. Yaslı adam yumruk yaptığı elleriyle yüzünü kapamış, dirseklerini bacaklarının üzerine dayamış ve öne doÄŸru eÄŸilmiÅŸtir. Gözleri ve yüzü görünmüyor ama o da aÄŸlamaklı ve yıkılmış bir durumdadır. Yine aynı yıl yaptığı Doktor Gachet'in Portresi -1890- adlı resimde de masaya dirseÄŸini dayamış oturan bir adam görülür (Musee du Jeu de Pavme,Paris). Beyaz kasketli figürün yumruÄŸu yanağında be başını destekler. Düşünceli ve kederli görünümlü Doktor Gachet'in kendisine sinirli olduÄŸu kadar hasta göründüğünü de belirtir Van Gogh. Figürün yüzünde melankoli, hüzün, çaresizlik ve umutsuzluk hakimdir. Bu hüzün resmin her yanına yayılır. Bütün renkler ve çizgiler bu melankolik atmosfere uyar. Figürün çizgileri kasvetli görünümü izler ve bu duygusal ruh halini açığa vurur. Ãœzerindeki lacivert ceket ve arka planın koyu mavi rengi ve yüzün solgunluÄŸu ifadeyi güçlendirir. Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece -1888- adlı manzarasında yıldızlı gecenin tasviri göz kamaÅŸtırıcıdır. Işık saçan yıldızlar, kıyıdan denize vuran yapay ışıklar ve lacivertle mavi tonları resmin bütününe yayılır. Ön planda yürüyen bir çift görülür. Buradaki ve baÅŸka resimlerinde görülen çiftlerden erkek olanı kızıl saçlı olarak tasvir edilmiÅŸtir. Hayatı boyunca yalnız olan ressam gerçek hayatta asla bulamadığı eÅŸini resimlerinde hep yanında çizmiÅŸtir. Figürler manzarada çok küçüktür ve yüzleri seyredene dönüktür. Bir mektubunda " Gece manzaralarını ve gece ortamının özelliklerini, gecenin gerçek karanlığı içinde ve yerinde tuvale aktarma sorunu beni her taraftan kuÅŸatmakta" diye yazmıştı. Gökyüzündeki yıldızlara gitmek için ölümün bir araç olduÄŸunu belirtir. Ölümle ulaşılan yıldızların eriÅŸilir olabileceÄŸini düşünüyordu. Gece karanlıktır, korkudur, ölümdür, uykudur, yalnızlıktır, hüzündür. Bulutlu Göğün Altındaki BuÄŸday Tarlası -1890-resmi için "bunlar kasvetli gökyüzünün altında uzanan uçsuz bucaksız buÄŸday tarlaları...derin kederi ve sonsuz yalnızlığı ifade etmekte zorlanmadım" diye yazar Theo'ya mektubunda. ( Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam ). Ancak ona göre üzüntü ve üzgün yine de iyileÅŸtiricidir ve neÅŸelidir. Resmin yarısından çoÄŸunu kaplayan koyu mavi tonların hakim olduÄŸu gökyüzü altında sarılar ve yeÅŸiller beyazlarla ışıklandırılmış tarlalar uzanmaktadır. Önde birkaç küçük gelincik başı vardır. "Kanımca somurtkan yeÅŸil renkler toprak rengi tonlarıyla iyi bir uyum içinde; bunda saÄŸlıklı ve bu yüzden itici bulmadığım bir üzüntü havası var". BuÄŸday Tarlası ve Kargalar ' da -1890-yine kasvetli ve karanlık bir gökyüzü tasviri vardır (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam). Van Gogh bu resimle de yine kederini ve aşırı yalnızlığını iletmeye çalışmıştır. GeniÅŸ tarladan üç ayrı yol ayrılır. Seyreden resmin köşesinde veya tarlada patikanın sonunun ve ufkun nerede olduÄŸunun bilinmezliÄŸiyle sarsılır. GeniÅŸ açık tarlaların normal perspektif kurgusu tersine dönmüştür. Çizgiler resmin önünde buluÅŸmak için ufuktan kaçar. Vincent bu resmi yaparken önünde malzemeleriyle ufka doÄŸru yükselen iki yolun böldüğü buÄŸday tarlasının - üçüncü yol resmin saÄŸ alt köşesinde kalmıştır- karşısında yere çökmüş ve önce sola sonra saÄŸa iki kez ateÅŸ etmiÅŸti. Kara kuÅŸlar ölümü çaÄŸrıştırır. Fırtınalı alçak gökyüzünde uçuÅŸan kargalar ve gökyüzünde belirgin mor fırça vuruÅŸları izleyende yalnızlık ve keder duygularını uyandırır. 29 temmuz 1890 da kendini vuran Van Gogh iki gün sonra ölmüştür. Ölümünden sonra üzerinde bulunan kardeÅŸine yazdığı ama göndermediÄŸi mektupta " kısaca sanat uÄŸruna hayatımı tehlikeye atıyorum ve bu yüzden aklımın yarısını yitirdim" diye yazmıştır.Nalan YILMAZ - 21 Mayıs 2001, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!