Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2010 00:00
Mustafa Sarıgül’ün arkasında soğuk soğuk duran Sarıgül Hanım ile kendi ayakları üzerinde duran kıpır kıpır Kotil Hanım arasında ışık yılı var. Oysa ikisinin de adı Aylin. Eski Aylin Sarıgül yeni Aylin Kotil; hala güzel, hala sarışın, hala gencecik ve incecik ama 15 yıllık çetin bir evlilikten sonra hayatında çok şey değişmiş. Bir kere artık yavaş yavaş siyasetin derin ve karanlık sularına alışıyor. Haftada üç gün yazı yazıyor, okkalı bir 40 yaş hesaplaşmasıyla kendini keşfediyor, ergenlik çağında bir erkek çocuğu büyütüyor ve sahibi olduğu iki anaokulunda 150’yi aşkın çocuğa annelik yapıyor. Daha ne olsun?
Aylin Kotil; eli kolu her yere uzanan ve her işe yetişen o ahtopot kadınlardan. Hep kibar ve bakımlı ama aynı derecede meşgul. Mesela bu kışa kadar beş yıl boyunca Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdı. “Kalbim gönlüm hep Cumhuriyet’le birlikte” dese de artık mecra değiştirdi. Şimdi haftada üç gün İnternethaber sitesinin yazarı. Kravatlı tacizcilerden Mehmet Ali Erbil’e kadar pek çok konuda kalem oynatıyor.
Fakat esasen tuttuğunu koparan bir iş kadını. Her şey, 1996’da Ataköy’de açtığı kendi adını taşıyan anaokuluyla başlamış. Bu okulun yanına, Yeşilköy’deki bir yenisi eklenmiş iki yıl önce: “Bu civardaki 15 yıllık deneyimimizin etkisi oldu. Ağızdan ağıza yayılan tavsiyelerin semeresini topladık. Burada 100’ün üstünde çocuk var. Yeşilköy’de de 50’ye yaklaştık.”
Kotil, Ataköy’deki okulla aynı bahçeyi paylaşan bir villada yaşıyor. Burası boşanmadan önce de eviymiş ve oğlunun doğduğu yermiş. Evinin en büyük avantajı trafikte yıpranmaması. Metroyu ve metrobüsü de çok kullanıyormuş. Zaten doğma büyüme Bakırköylü, Ataköy Lisesi mezunu. Sadece İstanbul Üniversitesi’nde İngilizce iktisat okurken Beyazıt’a geçmiş.
ALMAN SİSTEMİNDEN ETKİLENDİ
“Burayı okul sonrası bir etüt merkezi olarak düşünmüştüm önceleri. Almanya’da örneklerini görüyordum ama burada hiç yoktu. Amacım çalışan annelerin hayatını kolaylaştırmaktı. Fakat o kadar çok talep aldık ki, sonunda anaokuluna dönüştürdük. Ataköy’deki 150 daireli apartmanlarda yaşayan çocuklar sosyalleşemiyor. Ben tek çocuktum ama 28 kuzenim var, bir araya geldiğimizde kalabalık İtalyan aileleri gibi olurduk. Beş yaşındayken kendi isteğimle anaokuluna gittim, annemden ayrı kaldığım için geceleri gizli gizli ağlıyordum. Beni orada unutacaklar diye korkuyordum. Bizim çocukların bu korkuyu yaşamaması için elimden geleni yapıyorum” diyor Kotil.
Açtığı okullara onu bilmeden gelen ebeveynler de oluyormuş. Zaten eski eşi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün değil kendi soyadıyla açmış burayı: “İlk başladığımda onun siyasi bir makamı yoktu ki, normal bir vatandaştı. Çok sonra seçildi. Ben kendi ismimi oturtana kadar epeyce uğraştım.”
OĞLUM DA ÇİFT PASAPORTLU
Çocuklarla ten temasını önemsediğini ve bunu kurduğunu söyleyen Kotil’in tek hedefi onların mutluluğu: “Çocukları asosyalleştirdiği için burada bilgisayar yok. Dinlemeyi ve sosyalleşmeyi bu yaşlarda öğreniyorlar çünkü. Ama esnek olsunlar diye jimnastik, kendilerini ifade edebilsinler diye drama dersleri var. Doğumgünü partisi organizasyonları yapıyor, yaz okulları düzenliyoruz.”
Bu okulu kurduğunda oğlu Ömer Sarıgül henüz üç yaşındaymış: “Erken anne olduğum için, algıda seçililikle bu tür bir işe yönelmiş de olabilirim. Ama bu sayede oğluma zaman ayırabildim. Özel hayatımla iş hayatımı dengeleyebildim. İş disiplinim de yüksektir, kendimi yüzde yüz katarım. Anaokulu beni çok tatmin etti. Başka bir işi düşünmediysem de marka olmayı istedim. Ömer şimdi 17 yaşını bitirdi. İki sene sonra üniversite sınavlarına girecek. Enternasyonal bir okula gidiyor, annem Alman olduğu için onda da çift pasaport var.”
HAYATIMI DEĞİŞTİREN İSRAİLLİ
“Oldum olası kişisel gelişim kitaplarına meraklıydım. Hiçbir zaman ‘ben oldum’ demedim. Boşanma sonrasında hayatımı yeniden kurarken; İsrailli Tony Wiseman’ın ve Seda Diker’in çok yardımını gördüm. Özellikle Wiseman’ın ‘Outlook’ ve ‘Essence’ adlı kişisel gelişim seminerlerinden çok şey öğrendim. Hayatımın dönüm noktası oldu, diyebilirim. Dört gün boyunca sabah dokuzdan gece 12’ye kadar süren yoğun bir seminerdi. Her konuda gerçek anlamda silkelendim. Bir kere kendimi ne kadar ertelediğimi gördüm. Aslında ne kadar değerli olduğumu hissettirdi Tony. Kendimi dövmeyi bırakıp, takdir ve affetmeyi öğrendim. Özellikle affetmek en zorlandığım şeydi. Bunu yaptıktan sonra her manada hafifledim. Hiçbir şeyi kişiselleştirip, ‘Niye ben’ demiyorum. Artık ‘O insan böyle olduğu için yaptı’. Hayata daha büyük bir pencereden bakmaya çalışıyorum. Tony bunların hepsini kafamıza kazıdı. 40 yaşına bastım. Bu yaşın simgesel bir anlamı da var, şapkayı önünüze koyup düşünüyorsunuz. Tabii 20’li 30’lu yaşlardan gelen birikimi de unutmayalım. İnsan değişmez diyorlar, ama bence bal gibi değişir. Ayrıca bir ergen çocuk annesi olarak da Tony’nin öğrettiklerini epeyce sınamak durumunda kalıyorum.”
KILIÇDAROĞLU’NUN GETİRDİĞİ HAREKETTEN UMUTLUYUM
“Bana siyasi hırsı olan biri denemez ama siyasi duyarlılıklarım var. CHP Bakırköy ilçe örgütünün aktif üyesiyim. Belediye başkanlığı için de aday adayıydım. Siyaset benim genlerimde. ‘İşimi yapar, hayatımı yaşar, keyfime bakarım’ diyemiyorum. İleriye dönük hedeflerim var elbette ama açıklamayı henüz doğru bulmuyorum. Şimdilik, insanlara doğru ve güzel bir şekilde hizmet, diyelim. Halkla bütünleşmek ve onlar için bir fark yaratmak. Siyasette bir noktaya tepeden inmeye karşıyım. İstediğim konuma hak ederek, emek harcayarak gelmek ve layık olmak istiyorum. Hayatımdaki her şeyi böyle kazandım zaten. Planlı hareket etmeyi de severim. Yolunda gitmeyen bazı şeyleri değiştirme ihtimali çok heyecan verici ve büyük bir manevi tatmin. Ancak kendinizi siyasete adamanız gerekiyor. Saati belli bir iş değil bu, yaşam tarzı. Çok da meşakkatli. Oğlum büyüdü, işlerim oturdu ve artık yavaş yavaş elimi taşın altına koymaya hazırım. Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye getirdiği hareketten de çok umutluyum. Türkiye’nin en büyük sorunu türban filan değil, yoksulluk. Gelir dağılımındaki eşitsizlik ve işsizlik. Ayrıca eğitimdeki fırsat adaletsizliği de eğitimci olarak beni çok yaralıyor.”
ESKİ EŞİME BİRİKİM KATIYORDUM
“Siyasetçi eşi olmakla siyasetçi adayı olmak arasında çok büyük farklar görmüyorum. Her ikisinde de halka yakınsınız. Ben eski eşime birikim kazandırıyordum. Klasik ‘kocasına bağlı’ siyasetçi eşi kalıplarına da çok uymuyordum. Hiçbir zaman başkasının ajandasına tabi değildim, hep çözüm ve fikir üretirdim. Eski eşimle siyasi akrabalığımız var, aynı siyasi çizgideyiz. Karşılaşma ihtimalimiz olsa da, siyaset konuşup tartışacağımızı sanmıyorum. Boşandıktan sonra onun hakkında konuşmamayı tercih ettim, ki mağdur taraf olarak konuşmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz. Şimdiki siyasi çizgisini takip etmiyorum açıkçası. Belki bunu istemdışı bir şekilde yapıyor da olabilirim. Bana göre bir siyasetçinin başarısı en çok saygınlığıyla ölçülür. Eskiden uyandırdığı saygının şimdikinden daha büyük olduğunu söyleyebilirim sadece.”