Güncelleme Tarihi:
- Selam Mehmet Ali, neler yapıyorsun?
- Nişantaşı Cafe Nero’dayım. Kahve içiyorum.
- Ev mi yakın, yoksa yol üstünde mi uğradın?
- Birazdan Heberler’in çekimine gideceğim. Kahvesini çok severim buranın, Londra’dan kalma bir alışkanlık. Yol üstündeydi diyelim.
- Lafı açılmışken Heberler de yeni sezona başladı. Hangi günler hazırlıyorsunuz, çok yoğun oluyor mu?
- Her pazartesi ve salı günü çekiyoruz. Haftada bir gün de haber toplantısı yapıyoruz. Ama acil bir durum olursa güncelliği yakalamak adına da ara çekimler yapabiliyoruz. Mesela geçen haftalarda tezkere kararının ardından toplandık hemen.
- Yeni yayın döneminde yenilikler de olmuş. Neler yaptınız?
- Daha fazla konuk almaya başladık. Sunum mantığında değişiklikler yaptık. Sürekli güncel ve yeni tutmaya çalışıyoruz.
- Ulusal kanallardan teklif geldi mi hiç?
- Belki bu yıl Show TV’de küçük bölümler gösterilecek. Ama biz, olduğumuz yerde çok mutluyuz. Çünkü çok serbestiz, rahatız. İstediğimiz her şeyi söyleyip eleştirebiliyoruz.
- Arka planı da çok merak ediyorum. Haber bülteni kapanırken inanılmaz eğlendiğinizi görüyoruz. Haber toplantıları da böyle eğlenceli mi oluyor?
- Geçen yıl kanalda yapıyorduk, bu sene ofiste toplanacağız. Çok eğleniyoruz tabii. Tek amacımız eğlenmek ama bazen de stresli oluyoruz, ne yapacağız diye...
- Konu bulmakta sıkıntınız olmuyordur herhalde Türkiye gibi bir yerde?
- Evet, konu bulmakta hiç zorlanmıyoruz. Bizim için zor ya da önemli olan ‘habere tersten bakabilecek yolu’ bulmak. Levent Kazak’ın tabiriyle, kulağından nasıl tutabileceğimizi bulmaya çalışıyoruz.
- Peki bu fikirler hep odada mı çıkıyor?
- Hayır. Önce bütün yazarlar gündemden haber hazırlıyor. Bunlar bir havuzda toplanıyor. Editöryal süzgeçten geçiyor. Toplantıyı da bunun üzerine yapıyoruz.
- Toplantıdan çıkıp eğlenceye akıyor musunuz?
- Maalesef hiçbirimiz sosyal insanlar sayılmayız. Arada birlikte vakit geçiriyoruz ama çok nadir.
- Evcil misin o zaman?
- Gerçekten her gün yapacak bir şeyim olduğundan, akşamları eve gitmeyi tercih ediyorum.
- Bildiğim kadarıyla yeni bir tiyatro oyununa da hazırlanıyorsun. Ona ne ara yetişiyorsun peki?
- Evet, Meltem Arıkan’ın yazdığı bir oyun bu. Çok kalabalık bir ekibiz. Sadece sahnede 15 kişi var. Bense hem oynuyor hem de yönetiyorum.
- Sanırım ilk yönetmenliğin olacak...
- Evet, yönetmen olarak adımın yazacağı ilk oyun bu. Ekibin içinde öğrencilerim de var. Daha önce onlarla okulda denediğimiz şeyleri burada profesyonelce gerçekleştiriyor olmak, heyecan veriyor.
- Daha cazip geldi mi hiç yönetmenlik?
- Benim ilgilendiğim şey oynamak. Tiyatro, sinema ya da televizyondan daha çok, ‘oyun’ denilen şeyle ilgileniyorum. Oynamayı bırakmam herhalde diye düşünüyorum.
- Eşin Pınar Öğün de aynı oyunda rol alıyor. Daha önce de aynı sahneyi paylaşmış mıydınız?
- Aynı projede yer aldık ama aynı sahneyi hiç paylaşmadık. Bu oyunda da karşılıklı sahnemiz yok açıkçası.
- Peki, evde birlikte prova yapar mısınız?
- Şu sıralar hem karı-koca hem rol arkadaşı hem de yönetmen-oyuncu ilişkisini birlikte yaşıyoruz. Evet, evde de devam ediyoruz çalışmaya.
- Zor mu bu üç farklı ilişkiyi aynı anda yaşamak?
- Vallaha şimdiye kadar her şeyi sorunsuz atlattık.
- Sence bunu sağlayan karşılıklı saygı mı ya da çok büyük bir aşk mı? Nedir sırrınız?
- Tabii ki kişiden kişiye değişir. Ama bence ‘dikkat’ ve ‘özen’ çok önemli. Hatta özen göstermek, en önemlisi. Sonuçta prova yaparken karı-koca değil, ekibin bir parçasısınız. Bir de uyumlu bir çiftiz. Çok eğleniriz birlikte. Ayrıca kendim olarak yaşıyorum. Karım, benim kendim olmama da en çok katkı sağlayan kişi belki de hayatta...
- İkiniz de çok yoğunsunuz. Evde işler nasıl yürüyor? Kim en çok sorumluluk sahibi?
- Bir yardımcımız var. Ama biz de çoğu zaman iş paylaşımı yapıyoruz. Durumu müsait olan hallediyor. Bazen ben alışveriş yaparken Pınar evdeki işleri hallediyor. Ama bazen de hiçbir şeyi gözümüz görmüyor ve kimse bir şey yapmıyor.
- Çocuklarla aran nasıl, düşünüyor musunuz bebek yapmayı?
- Çocuklarla aram çok iyi ama şimdilerde çocuk yapmayı düşünmüyoruz.
- Evcil hayvan var mı peki evde?
- Evet, kedimiz ‘Cadı’ var. Bir de 10 yaşındaki atımız ‘Çiparis’ var. Uskumruköy’de bir at çiftliğinde duruyor. İkimiz de at biniyorduk. Bir buçuk yıl önce aldık. Son iki-üç aydır çok az ilgileniyor olsak da, normal zamanda haftada en az üç gün gidiyorduk. Özellikle de Pınar sürekli gidiyor.
- Atların çok güzel ruh dinlendirdiği söylenir. Gider misin onunla dertleşmeye, dinlenmeye?
- Atla birlikte olmak çok acayip. Diğer hayvanlarla birlikte olmaya hiç benzemiyor. Sakinleştirici bir tarafları olduğuna inanıyorum.
- Nereye gitmeyi tercih edersiniz eşinle huzuru bulmak için?
- Son iki yıldır Kızıldeniz’e gidiyoruz doğada özgürce dolaşabilen, vahşi yunuslarla yüzmek için.
SEYİRCİ OYUNDA ‘TWEET’ ATACAK
Mehmet Ali Alabora, şu sıralar hem oynadığı hem de yönetmenliğini yaptığı oyunun provalarında. Eserin sahnelenme şekli çok farklı. Mehmet Ali ser veriyor sır vermiyor ama çıtlattığı bir şey var ki, oyunun günümüze çok uygun olduğu. Belli bölümlerde piyanist, müzisyenler ve onlara katılacak seyircilerle birlikte akıllı telefonlardan Twitter ve Facebook’tan seyirci tepkileri görülebilecek.