Sadi Özdemir
Oluşturulma Tarihi: Nisan 03, 2007 00:00
Almanya’da büyüyen Adıyamanlı Seydi ve Şaban Taş kardeşlerin, 120 bin mark sermayeyle dönüp 1996’da İstanbul’da kurdukları Samanyolu Oyuncak, alışveriş merkezlerine ve hipermarketlere 22 tane ’Playland’ açtı. İşletmesini de yaptıkları Playland’ların jetonlu oyuncaklarını kendileri üreten iki kardeşin hedefi bu yıl sonuna kadar 13 Playland daha açmak.
ADIYAMANLI Seydi ve Şaban Taş, babalarının gurbetçiliği nedeniyle küçük yaşta ayrıldıkları Türkiye’ye 120 bin mark sermayeyle dönüp şirket kurdular ve patron oldular. Almanya’da market ve giyim mağazası açtıktan sonra ticarete İstanbul’da devam etme kararı alan ve 1996’da yurda dönüp, Samanyolu Oyuncak Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin kuran iki kardeşin şu anda yurt genelindeki hipermarketlerde ve bazı alışverişmerkezlerinde 22 adet ’Playland’i var. Jetonla çalışan büyük oyuncaklarla çocuklara hizmet veren Playland’ların sayısını bu yıl sonuna kadar 25’e çıkaracaklarını söyleyen Şaban Taş, 1999’dan beri de tüm oyuncakları kendilerinin ürettiğini söylüyor. Şaban Taş, şöyle başlıyor anlatmaya: "Ben 8 yaşındayken babamız Almanya’ya işçi gitti, bizi de götürdü. O Hannover yakınlarında bir kasabada araba koltukları yapan fabrikada çalışıyordu. Biz de kardeşim Seydi ile Hannover’de büyüdük. Ben 30 yaşındayken de 1995’te Türkiye’de iş yapma kararı aldık ve 1996’da bu çocuk eğlence merkezlerini kurmak için Türkiye’ye döndük."
HANNOVER’DE MARKET VE MAĞAZA: Şaban Taş, kardeşi Seydi ile birlikte ilk önce Honnover Stadthagen’de bir market açtıklarını belirtiyor ve "Kardeşimle birlikte önce bir market açtık. Türk marketleri iyi iş yapıyordu ve hemen bizim dükkana iyi bir teklif geldi. Marketi sattık ve kadın-çocuk giyim üzerine bir mağaza açtık. Ancak bu mağaza pek iş yapmadı. Çünkü Almanya’da Türk mağazalarının pek kaliteli ürün satmadıklarına dair yaygın kanaat vardır. Biz de mağazaya gelen müşteri sayısını artırmak, çocukların ilgisini çekmek için mağazamızın girişine bu jetonlu oyuncaklardan bir tane ’dönerli helikopter’ koyduk. Bu çok dikkat çekti ve mağazamız bir anda hareketlendi, müşterimiz arttı. Ay sonunda baktık ki bizim jetonla çalışan oyuncak, mağazamızın aylık kirasını tek başına karşılamış. Çocuklar sayesinde hem müşterimiz arttı hem de ek gelire kavuştuk, işimiz de düzeldi. 1 yıl kadar bu mağazamızı sürdürdükten sonra ’çocuklara yönelik jetonlu oyuncaklar konusunu’ enine boyuna araştırdık. Tesadüfen de olsa bu işte iyi para olduğunu görmüştük."
ÇOCUK EĞLENCE MERKEZİ: Almanya’da jetonlu oyuncak işini deneyince "Bu işi Türkiye’de yapsak çok iyi para kazanır mıyız" diye düşünmeye başlayan Seydi ve Başan Taş, 1995’te Türkiye’ye gelirler ve 1996’da da şirketlerini kurarlar. Şaban Taş, şöyle devam ediyor: "1996’da da Türkiye’ye dönüş yahptık ve bu tür oyuncaklarla dolu işletmeler açıp işletmeyle başladık. Büyük marketler, alışveriş merkezlerinde bu işletmelerin sayısı artırmayı planladık. Ancak o dönemde Türkiye’de bu işe uygun hipermarket ve alışveriş merkezi sayısı çok değildi. 3 yıl kadar sıkıntı yaşadık. Sonra hipermarket ve alışveriş merkezlerinini sayısı arttıkça, bizim işletme sayımız da artmaya başladı. 1999’dan sonra da ’bu ürünleri artık ithal etmek yerine kendimiz üretelim, hem kullanırız hem de piyasaya satarız’ dedik ve üretime başladık."
Türkiye’deki mevzuat çocuk eğlencesine hoş bakmıyorSAMANYOLU Oyuncak Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin ikinci ortağı Seydi Taş, şunları söylüyor: "İlk başta jetonlu oyuncakları Almanya, İtalya ve İspanya’dan ithal edip kendi işletmelerimizi kurmaya başladık. En büyük zorluğu ise ağabeyimle Almanya’da yetişmiş olduğumuz için ticari ilişkilerde ve büroktatik işlemlerde yaşadık. Çünkü Almanya’da da ticaret yapıyorduk ve oradaki iş düzeni ile buradaki arasında işleyiş açısından çok fark vardı. Bir de Türkiye’de çocuk eğlence yerlerine yasalar ve bürokrasi pek hoş bakmıyor. Çok yüksek harçlar konulmuş. Bazı ürünlerin ithalatında da inanılmaz bürokratik engellerle karşılaştık. Çocukların oynayacağı bir oyuncağın bir parçası bizim mevzuatta çok farklı bir ürün olarak tanımlanmış olabiliyor."
TOBB, KOBİ’lere 1 milyar YTL’nin yolunu gösteriyor
TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) öncülüğünde düzenlenen ve Küçük ve Orta Boy İşletmeler için farklı kuruluşların sağladığı teşviklerin nasıl alınacağını anlatan tanıtım fuarlarının altıncısı 6-7 Nisan’da İstanbul’da düzenlenecek. Forum Fuarcılık ve Geliştirme A.Ş.’nin organize ettiği fuarın sloganı da bizzat TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından bulundu. Slogan "1 Milyar YTL KOBİ’leri Bekliyor" oldu. TOBB Başkanı bu slogan için "KOBİ’lere şu imkanlar var bu imkanlar var diyoruz, kimse ilgilenmiyor. En iyisi parayı konuşalım. KOBİ’ler için yılda 1 milyar dolarlık kaynak var ama bir türlü bu kaynak ile KOBİ’ler buluşamıyor. Amacımız KOBİ temsilcilerine ’Nereden ne kadar teşvik, destek alabilir’ onu pratik şekilde anlatmak" dedi. Girişi ücretsiz olan Fuar, Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleşecek.
Süvari, büyüyen pantolon Aloavera’lı gömlek yapacak
COŞKUN Tekstil’e ait erkek giyim markası Süvari, "büyüyen pantolon ve Aloavera’lı gömlek üretecek. Coşkun Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun, "Ürün çeşitliliğini artırmak için tasarım ve araştırma geliştirmeye çok önem veriyoruz. Son olarak sağlık ürünleri kategorisinde, organik hammaddelerden üretilen malzeme ile Aloaveralı gömlekler ve nefes alıp verebilen ayakkabıların üretimine başladık. Çok yakında da ’Büyüyen Pantolon’ projemiz sonuçlanacak ve ayrıntılarını açıklayacağız" dedi. 2007’de 30 milyon dolar ciro hedeflediklerini söyleyen Coşkun, Rusya ve İsviçre’den sonra Çin’de de mağazalar açacaklarını belirtti.
Başkanlar siyasete girecekse gemileri yaksın
HERKES cumhurbaşkanlığı seçimine odaklandı ve onu tartışıyor. Ancak çok sayıda işadamı genel seçimi düşünüyor. Çünkü milletvekilliği, hatta bakanlık hayali kuruyor. Bu konu o kadar önemli ki TBMM’de bir kanun tasarısı üzerinde çalışma başlatılmış. Henüz alt komisyonda olduğu söylenen tasarıya göre;
"Milletvekilliğine adaylığı kesinleşen Oda yönetim kurulu ve meclis başkanları (sadece başkanlar), seçilemedikleri takdirde eski görevlerine geri dönemeyecekler." Bunun anlamı; ya siyaset için
seçim riskini al ya da adaylığa soyunma ve Oda’daki görevinle yetin. Bu tasarının kanunlaşması aslında AKP’nin işine gelmiyor gibi görünse de Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan siyasete girmek isteyen başkanların
’gemileri yakmasına’ sıcak bakıyor. Çünkü çok sayıda Oda’nın yönetim kurulu başkanı ve meclis başkanı oturdukları koltuğu riske atmadan milletvekilliği için aday olmak, şansını denemek istiyor. Önemli bölümü,
"seçilemezsem Oda’daki koltuğumu da kaybedebilirim" korkusuyla bu isteklerinden vazgeçecek. Bu durum da hem AKP hem de diğer partilere dönük adaylık baskısı bir nebze de olsa azalacak. "
Seçimlerin tarihi belli olduktan sonra seçilmeye ilişkin böyle değişiklikler Anayasa’ya aykırı" diyenler olsa da bu konuda çalışan ekip, son derece dikkatli. Nasıl yorumlarsak yorumlayalım önümüzdeki günlerde bu konu tartışılacak ve sahip olduğu koltuğu riske atmadan milletvekili adayı da olmayı planlayan Oda yönetim kurulu ve meclis başkanları, bu kanun çıkmasın diye meclise baskı uygulayacak.
MOTOSİKLET SANAYİCİSİ ÖRGÜTLENMELİGeçen hafta motosiklet fuarını gezerken Kuralkan Grubu’nun veliahtlarından Sait Kuralkan’a rastladım ve bir süre sohbet ettik. Sait Kuralkan, Kanuni olarak Türkiye’nin en büyük motosiklet fabrikasını kurduktan sonra dünyanın en güçlü motosiklet markalarından
’üretim ortaklığı konusunda’ ciddi teklifler almaya başladıklarını söyledi ve Türkiye’nin motosiklet üretiminde üs haline gelebileceğini anlattı. Bu konuda hükümetin ve ilgili kurumların bazı adımlar atması gerektiğini söyledi. Ben de
"Hiç motosiklet sanayicileri derneği diye bir dernek duymadım. Ya yok ya da lobi yapamıyor" dedim. Sait Kuralkan,
"Ne yazık ki yok. Aslında bir kaç kez kurmayı denedik ama olmadı. Şu anda sektörü temsil eden dernek ithalatçı ağırlıklı bir yapıda" dedi. Türkiye motosiklet üretiminde de üs olacaksa bence ilk önce hem Ankara’da hem de Brüksel’de lobi yapabilecek güçlü bir sanayici derneğine ihtiyaç var.