Güncelleme Tarihi:
Aksi halde iki buçuk saatte sıkılabileceğiniz, diyalog ağırlıklı, ders niteliğinde bir politik drama. Steven Spielberg’ün yönettiği ve 12 dalda Oscar adaylığıyla gelen bu filmle ilgili en iyi şey Lincoln rolünde harikalar yaratan Daniel Day-Lewis.
Bu yılki Oscar adayları fazla Amerikalı, fazla Amerikan propagandası kokuyor.
Zero Dark Thirty bir yana, en Amerikalısı da Lincoln sanırım.
Steven Spielberg’ün yönettiği ve Daniel Day Lewis, Sally Field, David Strathairn ile Joseph Gordon Levitt’in oynadığı Lincoln, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. başkanı olan ve kuzey eyaletlerinde 1861-1865 yılları arasında yaşanan iç savaşa öncülük eden Lincoln’ün son dönemlerine ve başarılarına ışık tutuyor.
İç savaşın hararetli günleri geride kalınca, Abraham Lincoln ile kabinesi arasında fikir ayrılıkları da su yüzüne çıkıyor.
En ciddi görüş ayrılığıysa kölelik konusunda.
KÖLELİĞİ KALDIRACAK 13. MADDE İÇİN OY İSTİYOR
Senaryosunu Pulitzer Ödüllü tarihçi Doris Kearns Goodwin’in çok satan kitabından ödüllü senarist Tony Kushner’in (Münih Munich) uyarladığı Lincoln’de savaş tüm ulusu ikiye ayırmış, sert değişim rüzgârları esmekte.
Lincoln savaşı bitirmek, ülkeyi birleştirmek ve köleliğe son vermek için bir hareket planı tasarlıyor.
Köleliği kaldırabilmek için toplaması gereken oylar, değiştirmesi gereken kafalar, zihniyetler var. Kurmaylarıyla yaptığı toplantı ve ikna turları, kasvetli odalarda ağır diyaloglu sahnelere gebe.
Amerikan başarı hikâyelerine bir başka örnek olarak algılayabileceğimiz Lincoln, ünlü başkanın özlü sözlerine de yer veriyor.
Ama ağırlıklı olarak köleliği kaldıran o meşhur 13. maddenin nasıl geçtiğini anlatan bir propaganda filmi izliyoruz.
Öyle ki Amerika’nın kendine övgüsü niteleğindeki bu filmin ülke sınırları içinde niye bu kadar ilgi gördüğünü ama denizaşırı ülkelerde aynı etkiyi yaratmadığını anlamak güç değil.
Konu ve tarz bizi az ilgilendiriyor olsa da bir oyunculuk gösterisi izlemek için bile gidilebilecek bir film Lincoln.
Lincoln rolüne ilk önce Shindler’in Listesi’nde Spielberg ile çalışan Liam Neeson seçilmişti.
Ama sonradan rolün kendisinden iki yaş büyük olduğunu iddia ederek projeyi bıraktı.
Neeson’ın ardından role en uygun isim olduğu düşünülen Daniel Day-Lewis’i ikna çabaları hayli zaman aldı.
Ama filmi izlediğinizde iyi ki olmuş diyeceğinize şüphe yok.
Daniel Day-Lewis, Amerika’nın 16. baÅŸkanının hem siyasi hem de bir eÅŸ ve baba olarak gündelik hayattaki tasvirlerinde muhteÅŸem. Â
Lincoln, sanki Daniel Day-Lewis’in ne kadar güçlü bir oyuncu olduğunu kanıtlamak için çekilmiş.
Spielberg’ün, üzerinde en fazla zaman harcamış olduğu proje olmasına rağmen kendisini geri planda tuttuğu, anlattığı konunun ağırlığına odaklanarak, süslemelerden uzak durduğu bir yönetmenlik sergilediği söylenebilir.
Ama ufak dokunuşlarını hissetmemek mümkün değil.
Bir örnek: Sonucun ne olduğunu biliyor olsak bile o önemli, 13. maddenin oylandığı tarihi günü perdeye getiren sahnelerde heyecanlanmamak çok zor.
Benim gönlüm Life of Pi ile Ang Lee’de olsa da Spielberg’ün Lincoln’ü Oscar’ın en fazla adaylıklı ve en güçlü filmlerinden.
Diğer 11 adaylığı bilemem ama Lincoln rolüyle Daniel Day-Lewis, En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nı alamazsa gerçekten ayıp olur.