Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2004 00:00
Fast food tarzı beslenmenin zararlarını vurgulayan Şişir Beni filminde, yönetmen Morgan Spurlock kendini bir kobay olarak kullanarak yaşadıklarını belgesel diliyle aktardı. 30 gün sadece McDonald’s’tan beslendi.‘Büyük
seçim ister misiniz?’ teklifini hiç geri çevirmedi. Sonunda 12 kilo aldı, depresyona girdi, seks hayatı yerlerde süründü, fast food bağımlısı olmanın eşiğine geldi. Doktor kontrolünde çekilen belgesel sırasında Spurlock’un kendisini böyle riske atmasının nedeni, üç yıl önce, iki genç kızın obeziteye yol açtığı gerekçesiyle McDonald’s aleyhine bir dava açması ancak dava dosyasının daha görüşülmeden kapanması. Buna gerekçe olarak obez olmanın nedeninin hiçbir zaman ispatlanamayacağı söylenince, Spurlock, ispat görevini üstlenmiş. Şimdilik yargının obeziteye bakışında bir değişiklik olmadı ama daha
film ortaya çıkmadan McDonald’s mönülerinden süper seçimlerini kaldırmıştı bile. Türkiye’de yeni gösterilen Şişir Beni’nin New York’ta yaşayan yönetmeni Morgan Spurlock ile konuştuk. ‘Umarım seyrederken eğlenirsiniz, çünkü bu film çekilirken çok acı çekildi’ diyor.Bu filmi çekerken öncelikli amacınız neydi? Sanatsal kaygılar mı, toplumsal duyarlılık mı?- Öncelikle uzun zamandır tutkuyla çekeceğim bir film hikayesi peşindeydim tabii. Ama işin öbür yanı da var. Benim büyüdüğüm evde annem günde üç öğün
yemek piÅŸirirdi. SaÄŸlıklı yemekler yiyerek yetiÅŸtim. Ama bugün ABD ve dünyanın geri kalanı düzenli fast food’la besleniyor. Bu, beslenmek ve yaÅŸamak için hiç de saÄŸlıklı bir yol deÄŸil. Bunu ortaya koymak istedim.Filminiz McDonald’s’a mı, fast food sektörüne mi savaÅŸ açıyor?- Aslına bakarsanız filmimin, tüm bir Amerikan yaÅŸam biçimine karşı olduÄŸunu söyleyebilirim. Ama bu tarz, artık sadece Amerikalıların deÄŸil, franchising (zincir) sistemi sayesinde tüm dünyanın yaÅŸam biçimi haline geldi. Dolayısıyla dünyayı tehdit eden Amerikan beslenme ve yaÅŸam biçimine karşı bir film bu.O zaman neden sadece ABD üzerine odaklandınız?- 65 bin dolardan daha fazla param olsaydı, dünyanın geri kalanıyla da ilgilenebilirdim. Belki bir dahaki sefere bana bir çek yazarsınız ve ben de sorunun Türkiye’deki boyutuyla ilgili bir film yaparım.Belgeselde bir ay içinde saÄŸlık durumunuzun ne hale geldiÄŸini gördük. Peki ÅŸu anda nasılsınız?- Çok daha iyiyim, eski kiloma geri dönmeyi baÅŸardım ancak artık eskisinden çok daha hızlı kilo alıyorum. EÄŸer günlük ihtiyacımın biraz üzerine çıkarsam bu bana kilo olarak geri dönüyor.Neden deneyinize kobay olarak kendinizi seçtiniz? Riskli olduÄŸunu düşünmediniz mi?- Kobay olarak birini iÅŸe alacak param yoktu. Ä°kincisi kendim yapmadığım bir ÅŸeyi baÅŸkasının yapmasını bekleyemezdim. BaÅŸka birinin kamera önünde benim kadar rahat davranacağından da emin olamazdım. Yani klozetin üzerinde otururken alınmış görüntüler bile var filmde...Sahiden, 30 gün boyunca kameranın önünde yaÅŸamaktan, hayatınız en ince ayrıntısına kadar (doktorların anal muayenesi, kusmak, seks performansınızın düşmesi gibi) gözler önüne serilmesinden rahatsız olmadınız mı?- Son derece dürüst olmam gerektiÄŸinin farkındaydım. Tamamen izleyiciye açık bir yolculuÄŸa çıktım. O yüzden bu tip ÅŸeylerin filmde yer alması tam aksine benim için çok önemliydi.Kız arkadaşınızla özel hayatınız da epeyce etkilendi sanırım?- Filmi çekmeye baÅŸladığımızda çok güçlü bir iliÅŸkimiz vardı, hálá da öyle. Ama filmde de izlediÄŸiniz gibi seks hayatımız çok etkilendi. Åžimdi her ÅŸey normale döndü. Film sayesinde iliÅŸkimizin daha da kuvvetlendiÄŸini söyleyebilirim çünkü birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduÄŸunu fark ettik.BELKÄ° 2012’DE BÄ°R BIG BURGER YERÄ°MÅžimdi aranız nasıl fast food ile? Görünce mideniz kalkıyor mu?- New York’ta yaşıyorum ben, Burada fast food’un çok lezzetli olanları var. Gayet hızlı yemek hazırlayıp servis yapan Ä°talyan, Çin, Japon, Meksika, Hint restoranları var. Onlar da en az McDonald’s kadar hızlı ve yemekleri çok daha saÄŸlıklı. Ama zincir fast food restoranlarına gitmiyorum. Yakın zamanda McDonald’s’a girip bir big burger yemeÄŸi düşünür müsünüz?- Asla asla dememek lazım. Filmde bir beslenme uzmanı ayda bir kez yemenin bir sakıncası olmadığını söylüyor. EÄŸer bu tavsiyeyi temel alacak olursak ben zaten filmi çekerken önümüzdeki sekiz yıl boyunca yetecek kadar fast food yedim. O yüzden belki 2012’de bir big burger yemeyi düşünebilirim. Filmde McDonald’s’ın simgesi Ronald McDonald karakterinin Amerikalı çocuklar arasında Hz. Ä°sa’dan daha fazla tanındığını ortaya koyuyorsunuz. Bu noktaya nasıl gelindi sizce?- Bence McDonald’s’ın daha fazla parası olduÄŸu için. Belki de Hz. Ä°sa da kendi oyuncaklarını yapıp satmaya baÅŸlarsa Ronald McDonald kadar popüler olabilir.Sizce bu aralar neden Amerika’da belgeseller bu kadar çok ödül alıp, izleyici buluyor?- DiÄŸer tür filmleri çeken yönetmenler zaten var. Åžimdi insanlar belgesellerle ilgilenmeye baÅŸladı. Çünkü öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, belgesel filmler özgür sesi duyurmanın en kuvvetli yollarından biri. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, medya ÅŸirketlerin etkisi altında. Ne izleyeceÄŸimize, ne yiyeceÄŸimize, ne okuyacağımıza, ne giyeceÄŸimize ÅŸirketler karar veriyor. Bağımsız belgeseller bağımsız sesinizi duyurabileceÄŸiniz son kalelerden biri. Orada kimse ne söyleyip, ne söyleyemeyeceÄŸinizi dikte edemez.Â
button