10 Haziran 2004’te işi bırakacağım

Güncelleme Tarihi:

10 Haziran 2004’te işi bırakacağım
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2001 00:00



Ayşe Arman
Haberin Devamı

Donatella Piatti tartışmalarıyla gündeme gelen Radikal'in yeni Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan

Allah göstermesin! On yaşında çalışmaya başlamış. 2004'te kırk yaşını dolduracak. Otuz sene çalışmış olmak insanoğlu için yeter diyor. Gidecek, Columbia ya da NYU'da felsefe okuyacak, doktora yapacak. Yani hayali öyle! İşin para kısmı henüz belirsiz. Renkli bir kişilik İsmet Berkan. Farklı bir Ankara temsilcisiydi. Başkent'e küfretmeyi hiç ihmal etmezdi. Ceviz ve Marylin adında iki şahane köpeği var...

Gazetecilik dışında yapabileceğiniz daha iyi bir iş yok muydu? Yani sıkı bir fizikçi olmak istemez miydiniz? Ya da iyi bir romancı?

- Çocukken matematikçi olmak istedim. Ama nedense siyaset ağır bastı. Yeniden matematikçi olmayı istediğimde ise vakit çok geçti. Zaten, neredeyse çocuk yaşta gazeteciliğe başladım...

Gazetecilik yapmaya kolay mı karar verdiniz zor mu? Kerhen mi aslen mi gazetecisiniz?

- 14 yaşındaydım, yaz tatiliydi, benim doğup büyüdüğüm mahallede herkes gazeteciydi, yaşça hep kendimden büyük insanlarla arkadaşlık ettim ben, o yaz bir baktım arkadaşlarımın hiç biri yok, hepsi bir gazetede çalışmaya başlamış. Anneme ben de gazeteci olmak istiyorum dedim. İyi, git ol dedi. Ve ben Milliyet Gazetesi'ne girdim. Karanlık odacı olarak. Sonra da Cumhuriyet Gazetesi maceram başladı...

Siz herşeyi bilen adam mısınız? Bir insan aynı zamanda iç politika, dış politika, ekonomi, hukuk, kadın-erkek yazabilir mi?

- Neden yazamasın! Herkes dersini çalışsın, herkes yazsın. Herşeyi bilen adam değilim, ama öğrenmeye çalışırım. Bir bilim adamı edasıyla Quantum fiziği yazıyor değilim, meseleyi anladığım şekliyle özetliyorum. Hukuk felsefesi mesela, özel ilgi alanlarımdan biri. Çalışırım dersimi. Tabii Hasan Cemal kadar değil! İç politika mı yazacak, en az altı telefon eder. Ben o kadar çalışkan değilim. Hele Yayın Yönetmeni olduğumdan beri yazılarımla yeterince uğraşamıyorum. Yazılarımın kalitesinde son üç aydır ciddi bir düşme var.

KENDİMDEN EMİN DEĞİLİM

Genelde kimse böyle bir şeyi itiraf etmez.

- Ben farkettiğime göre başkaları da ediyordur. Böyle şeyleri itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum. Özür yazısı yazdığım, ‘‘Bir hata yaptım, dünya başıma yıkıldı’’ dediğim de oldu benim...

Kendinizden emin ve iddiacı olmanız insanlarla ilişkinizi etkiliyor mu? Size gıcık olanlar var mıdır?

- Kendimden hiç emin değilim ki ben. Yanılıyorsam, kanaatimi değiştiririm. Ama çok sayıda insan gıcık oluyordur bana. Çok sevimli insanlar vardır ya, onlardan değilim! Soğuk ve mesafeli dururum. Ukalalığım da zaman zaman küstahlık raddesine varır. Kolay kolay sinirlenmem. Kızdığım bir çok şeyi unutmak gibi faydalı bir karakter özelliğim de var! Ne sevincimi ne üzüntümü çok fazla belli ederim. Babam öldüğünde bile ağlayamadım mesela. Ağlamak isteyip de ağlayamadığım zamanlar çok.

Üç ay önce, ‘‘Yaşasın sonunda yayın yönetmeni oldum!’’ demediniz yani?

- Dünyanın en mutlu insanı olduğumu söyleyemeyeceğim. Mehmet Yılmaz'la hep şaka yoluyla bu meseleyi konuşuyorduk: Milliyet'te yayın yönetmenleri iki yıl civarında görev yapıyorlar, sonra da tam maaşla köşe yazarı olarak emekli oluyor, bir sonraki geliyor! Mehmet Yılmaz, ‘‘Benim de başıma bu gelecek, korkuyorum’’ diyordu ve ekliyordu: ‘‘Bu kötü haber! Ama iyi haber, iki yıl sonra emekli olabileceğim!’’ Şaka maka Mehmet Yılmaz'ın başına geldi bu. O birşeye maruz kalınca ben de kalıyorum maalesef!

Diyelim ki, yayın yönetmenliğini bıraktınız. Nerede ve nasıl yaşamak istersiniz?

- 10 Haziran 2004'de 40 yaşımı dolduruyorum. Ve o günden sonra çalışmak istemiyorum! Biraz ertelemek zorunda kalabilirim gerçi, çünkü bu paraya bağlı... İki kişiyiz, bir milyon dolar yeter! Kolay ulaşılabilir bir rakam değil tabii. Ama hayalim New York'ta felsefe okumak, ardından da felsefe doktorası yapmak. İnşallah beceririm!

Milliyet'te yayın yönetmenleri iki yıl civarında görev yapıyorlar, sonra da tam maaşla köşe yazarı olarak emekli oluyorlar.

DONATELLA'YA VEDA YAZISI YAZDIRMALIYDIK

Niye attınız Donatella Piatti'yi?

- Yazılarından memnun kalmadığımız için! Ocak ayının başında aldık bu kararı. Bir tensikat dönemindeyiz, bu olay da onun bir parçası. Donatella'nın umulanı verdiğine inanmıyorum. Bu görüşümü de gazete yönetiminde pek çok insan paylaşıyor. İnsanlara fırsat vermek Mehmet Yılmaz'ın çok takdir ettiğim bir üslubu, ama o fırsatın sonunda olmuyorsa olmuyor!

Neden parti olayının hemen akabinde işine son verdiniz? Neden daha önce ya da daha sonra değil?

- Gazetede çalışan hiç kimsenin özel hayatına bakarak, o özel hayatı yargılayarak karar veriyor değiliz. Zamanlamanın bütün risklerini ben kendi üzerime aldım. Almaya da devam edeceğim. Diğeri ikiyüzlülük değil mi? Birlikte çalışmak istemiyoruz ama yanlış anlaşılacak diye iki ay bekliyoruz! Bir yayın yönetmeni, gazetesinin toplam çıkarını düşünür. Ben de öyle yaptım.

Ondan kurtulunca herşey düzelecekti, öyle mi?

- Hayır. Tek başına Donatella değil. İyi olmadığına inandığım bir şeyi sürdürmenin bir anlamı yoktu. Yavuz Gökmen öldü. Allah rahmet eylesin. Ve ne oldu? Hürriyet'te ansızın bir köşe boşaldı. Ertuğrul Özkök de, orası için Cüneyt Ülsever'i uygun buldu. Bir risk aldı üzerine. Ülsever çok kötü çıkabilirdi, ama çıkmadı. Çıksaydı Ertuğrul Özkök, onda ısrar etmezdi. Bunun gibi bir şey. Biz de Donatella'yı denedik, başarısız oldu.

Donatella'yı yargılayan yazarlara hiç okur tepkisi gelmiyor mu?

- Geliyor tabii. Çok doğru bir karar da vermemiş olabiliriz ama önemli değil, bu kararı vermek zorudaydım, verdim.

Birileri de sizin yazılarınıza tepki duyabilir. Bu durumda yapılması gereken nedir?

- Karar almaya geldiğinde demokrasi sona erer. Genel yayın yönetmeni der ki bu böyledir. Öyle de olur. İşin doğası da bu. İsmet Berkan'ın yazıları yeterince iyi değil mi? Buna karar verecek olan da maalesef genel yayın yönetmeni. O da ben oluyorum!

Radikal'de bir değişim var mı? Yani yayın yönetmenlerinin kişiliği yansır mı gazeteye? Yoksa gazetenin yapısı, yayın yönetmenlerinin kişiliğini mi değiştirir?

- Yayın yönetmeninin kişiliği gazeteye elbette birebir yansır. Bizde bir değişim yok, çünkü Radikal gazetesi Mehmet Yılmaz'ın liderliği sayesinde, çok paylaşılarak hazırlandı. O temel fikir, Mehmet Yılmaz zamanında nasılsa, şimdi de aynı...

Sizin kişiliğinizle Mehmet Yılmaz'ın kişiliği aynı mı?

- Aynıydı ki, yanyana geldik. Gece gündüz, uyku uyumadan, deliler gibi bu gazeteyi birlikte yaptık.

Donatella'nın işten atılması konusunda hiç mi hatanız olmadı yani!

- Günah çıkarmak için söylüyorum bunu: Bir veda yazısı yazma fırsatı vermeliydik! Tabii bizim de editoryal hatalarımız olmadı değil. Yazar ‘‘çocuk kedi’’ yazdı diye o şekilde yayınlanması gerekmiyordu ama gazetede yazı yazan insanların da en azından Türkçe’yi bilmeleri gerekiyor!

AYDIN DOĞAN’IN ÇEKMECESİNDE

Radikal'de en fazla okunan yazarlar kim?

- Ne desem yanlış olacak. Kişisel bir seçim yapmak zorunda kalmak istemem. Bizde böyle bir kamuoyu araştırması yok. Bütün köşe yazarlarıyla ilgili Aydın Doğan'ın elinde var, o da bize söylemiyor.

Onlar çıkıyor zaten basında.

- Siz onları anketten mi sayıyorsunuz? Anket dediğin bilimsel bir çalışma. Kimin katıldığını bilmediğiniz anketlerin sonuçlarına itibar etmemek lazım. Aydın Doğan'ın elindekinin bilimsel bir çalışma olduğunu biliyoruz, çok ısrar ettim, yan yollardan sorular sordum, gösteriyor uzaktan ama söylemiyor! Masasının sol çekmecesinin üst gözündeydi en son gördüğümde, hala orada mı bilmiyorum.

Fena halde monogam

Fena halde monogam olduğunuz söyleniyor?

- Doğru! Bunun teorisini yapıyor değilim ama öyleyim. Aynı anda iki, üç kadını idare edemem, elim ayağım birbirine dolaşır. Kabahat işlediğimde kolay belli ederim, itiraf da ederim! Kaldı ki böyle bir isteğim yok. Birlikte olduğum insanla çok mutluyum. Uzun süren bir ilişkinin içindeyim.

Aşk için yapabileceğinizin boyutu, haddi hesabı ne olabilir?

- İnsanların bir kısmı, aşkı, çılgınlığın bir türü olarak tanımlıyorlar. Ya da aşk için çılgınlıklar yapılması gerektiğini düşünüyorlar. Bunların palvara olduğunu düşünüyorum! Benim açımdan aşk, bir sükunet hali. Hayatım boyunca huzuru aradım ben. Ve aradığım huzuru buldum. Aşk, itiş kakış değildir. Tam tersine huzurdur. Ruhunun eşini bulmak değil midir? İnsan o eşi bulunca, neden kavga etsin ki? O senin ruh ikizin, o sensin, niye itişip, kakışasın...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!