Güncelleme Tarihi:
-Los Angeles’ta mesafeler birbirine çok uzak. Taksiyle 20-30 dakika mesafetyi kat etmek akıl karı değil, hele saat 5 gibi trafiğin yoğun olduğu saatlerde. Bu yüzden ogitmeden ya şoförlü araba kiralama servislerine göz atın, ya da otelin consierge servisinden size araç yollamasını isteyin.
-Giyim kuşama gelince, aman Avrupa’ya ya da New York’a gider gibi bavul toplamayın. Zira ne hava, ne de ortam o şıklık anlayışına geçit veriyor. Topuklu ayakkabıyı ancak akşam yemeklerinde görebiliyorsunuz. Spor ayakkabılar, triko gündüz elbiseleri, tişörtler, parmak arası terliklerle herkes olağanüstü ‘casual’ görünüyor. Görüntüdeki rahatlık sizi aldatmasın, çoğu Kitson fahiş fiyatların cirit attığı butiklerden server karşılığı alınmış parçalar. Hermes Birkin çantaları da Kızılay’ın dağıttığını düşünebilirsiniz. Chanel bile hafif kalıyor bir noktada.
-Konaklamaya gelelim: Beverly Hills’deki Mr. C son dönemin en gözde oteli. Ellerinde Bellini’lerle partileyen playboy görünümlü gençler ve yanlarındaki top model görünümlü kızlarla içeri girer girmez “Hollywodd’dasın bebeğim” mesajını alıyorsunuz. Mekanın sahipleri İstanbul’da da bir restoranı olan Cipriani ailesi; haliyle kalabalık, yemekler, servis her şey bir hayli iddialı. Otelin aşağısındaki havuz partileri de ‘görülmek’ istenen bir yer. www.mrchotels.com/
-Öğle yemeği için popüler bir adres, Robertson Bulvarı üzerinde çitlerle çevrili şirin bir mekân: The Ivy. Burası yaklaşık 5 yıldır yıldızların bıkmadan usanmadan geldiği bir adres. Her ne kadar çiçekli dekorasyonu ve içerideki giyim kuşam bir hayli rahat olsa da, aldanmayın. Karşı kaldırımında paparazzilerin kamp kurduğu restoranda öğle yemeği için saat 11’de bile masa bulmakta zorlanabilirsiniz. Ama değer; karidesli taco’su ve ıstakozu akıllara ziyan. Fiyatlar tabak başına 20 dolardan başlıyor, 100’e kadar çıkıyor.İşi sağlama alıp online rezervasyon yaptırmak için http://www.theivyrestaurants.com/
-İndirim sezonu değilse, Alışveriş yapmak, özellikle doların artışıyla pek akıl karı değil. California yasaları gereği tax free de yok. Ama “dünyanın yolunu geldim, alacağım kardeşim” diyorsanız iyi bir adres The Grove. Devasa alışveriş merkezleri içinizi bayıyorsa, mekân tam size göre. Açıkhava alışveriş merkezinde fıskiyeler le süslü meydanları Barneys, Nordstorm, Anthropologie, Michael Kors, Apple Store gibi farklı tellerden çalan onlarca mağaza süslüyor. Hem Justin Bieber gibi tiplemeleri de görmeniz olası.
-Şehirde yıkılan partilerin evsahibi gece kulüplerinden çok, restoranların borusu ötüyor. Özellikle Japon, Çin ve İtalyan mutfaklarının dominasyonu söz konusu. Japon yemekleri için devasa sushilerin adresi Urasawa, Çin mutfağı için Londra ve New York’ta da şubesi Mr. Chow’un Beverly Hills şubesi, gidilmesi gereken bir adresler. İtalyanlar için ise Rihanna’nın haftanın üç günü gitmezse huzur bulamadığı Santa Monica’daki Il Ristorante di Giorgio Baldi, şarap mönüsüyle de konuşuluyor. Fransız yemeklerinin en iddialı temsilcisi Santa Monica’daki iki Michelin yıldızlı Melisse de ‘tek geçilen’ bir ortam. Bir ondan bir bundan yiyelim diyenler için de füzyon mönüsüyle Spago da yıldız mıknatısı.
-“Ah bir Eagles vardı” temalı nostaljik kafada olanlar için Hotel California’nın kapağında resmi olan The Beverly Hill Hotel bir mabed. Otelin havuzundaki restorandaki karpuzlu Hotel California kokteyli inanılmaz leziz.
-Akşam bir içki almak için benim favorim Humprey Bogart’tan Madonna’ya herkesin bungalovlarında kamp kurduğu efsane Chateau Marmont otelin barı. Dışarıdan girişiyle ayrı bir kulüp havası taşıyan mekân doluyor, taşıyor. Otel işletmecisi / playboy André Balazs’ın etkisiyle de muhtelif top model kafileleri tur atıyor. Ama kalabalığın üçte birini oluşturuyor, geri kalanlar yakışıklı gaylerden oluşuyor.
- Birkaç milyon doları gözden çıkarıp evinize Dali, Picasso ve Matisse’in eserlerini asmak isterseniz, adres Rodeo Drive’daki Galerie Michael. Renoir’dan Chagall’a buradaki eserlerin dördü İstanbul’a gelse, seçkin bir küratör ismi altında kızılca kıyamet koparan sergiler olur.
-Turistik faaliyetleri yapamadan huzur bulmayanlardansanız “Adettendir, illa ki Hollywood Bulvarı’nda yürüyeceğim, kaldırımda ünlülerin yıldızlarını çekip Instagram’a koyacağım” diyorsanız, siz bilirsiniz. Çünkü envai çeşit turistin kol gezdiği caddede pek bir şey bulmanız olası değil. İstiklal Caddesi’nin hormonlu halini düşünün. Ama tabii ki burası Melekler Kenti, her an herşey olabilir, sizi orada da sürprizler bulabilir. Örneğin ben kaldırımlarda turist kafilelerini yarıp yürümeye çalışırken, ünlü Rap yıldızı Drake, elinde mikrofon gözünde gözlük kafasında peruk, halka kendi hakkında ne düşündüğünü soruyordu.