Güncelleme Tarihi:
Ian Fleming 007’yi yazarken kahramanlığı karakterinden değil, başına gelenlerden kaynaklanan, renksiz bir devlet memuru yaratmak istemişti. Ama olaylar öyle gelişmedi. Bir işte niyetle akıbetin bu kadar birbirinden uzaklaşması için olaya Hollywood’un karışması gerekir ki 007’nin durumlarını hepimiz biliyoruz. Bond’un adı uzun zamandır soğuk ve sıkıcı bir memuru çağrıştırmaktan çok uzak. Üstelik gitgide duygusal yönünü daha fazla açığa vuran bir gizli ajan. İşin ilginç yanı değişen yalnızca o değil. Kızları da onun aksine giderek sertleşiyorlar. Son Bond kızı Naomie Harris,
bu değişimin en güçlü kanıtı.
BAŞKA TÜRLÜ BİR BOND KIZI
Naomie, ilk siyah Bond kızı değil ama görüntüsü de filmdeki hali de bir Halle Berry olmaktan çok uzak. GQ Türkiye ekibinin Ekim kapağı için Naomie’yle Londra’da bir mesaisi olmuştu. Filmin galası için İstanbul’a geldiğinde bu bir iade-i ziyaret kabul edildi ve gala öncesi meramını anlayacak kadar konuştuk. Bir aktrisin bir Bond filminde oynaması, hayatında bir kere çıkacak piyango, tabii eğer M’i canlandırmıyorsa. Ve eğer M değilse yorgunluktan bayılana kadar silah antrenmanı yapıp dublörlük eğitimi görmesi gerekiyor. Naomie’ye filmden kalan şey bundan sonra her aksiyon sahnesinde işine yarayacak beceriler ve bir erkeği tıraş etme tecrübesi. Harris başka türlü bir Bond kızı, bunu da ısrarla vurguluyor. Bu, soyunmaktan ve sevişme sahnelerinden kaçan bir oyuncu olduğunu söylemenin de başka bir yolu: “Bond’un başına bela olan bir Bond kızını canlandırıyorum. Sahada benimle karşılaşmaktan hiç mutlu olmuyor çünkü epey canını yakıyorum, hatta onu vuruyorum. Ajan Eve bildiğiniz Bond kızlarından değil. Daha çok Bond’un eşiti gibi. Onunla dişe diş mücadele ediyor. Bu projeye girme sebeplerimden biri de buydu.”
Bu Harris’in ilk büyük bütçeli filmi değil. ‘Karayip Korsanları’nın iki filminde Tia Dalma’yı oynadı ama üzerindeki makyajın ardında onu tanımanız mümkün değil.
“Bond’da durum farklı. İnsanlar benim ben olduğumu biliyorlar. Ayrıca Korsanlar’ın yapılış biçimi de çok farklıydı. Çok büyük bütçeli, kalabalık setli bir gişe filmiydi. Bond ekibiyse birbirini kollayan bir aile gibi. Yönetmen Sam Mendes öyle mahrem bir set ortamı kuruyor ki bir gişe filmi değil küçük bağımsız bir film çekiyor gibi hissediyorsunuz.”
Hocam Türk bir berberdi
Sadece aksiyon sahneleri için değil, izlediğiniz her kare için günlerce süren eğitimler aldım. Nasıl nişan alınacağını da öğrendim, bir erkeği sinekkaydı tıraş etmeyi de... Özellikle Bond’u tıraş ettiğim sahne, hem hazırlık hem de çekim açısından en eğlendiğim sahnelerden biriydi. Türk bir berber günlerce sinekkaydı tıraşın püf noktalarını öğretti. Pratik olsun diye balonu şişirip üzerini tıraş köpüğüyle kapladı. Elimde usturayla balonu patlatmadan köpükleri almaya çalışmak komikti.
Adana’yı unutmayacağım, çünkü...
Aksiyon sahneleri fazla koşturmalı, fazla yorucu. Günün sonunda vücudunuz yorgunluktan çöküyor. Bond’la karşılıklı sahnelerse yormuyor, aksine eğlendiriyor. Benim açımdan en stresli ve heyecanlı çekimler Adana’da geçti. Trenin üstünde kavga eden adamlara ateş ediyordum
ve yanlış yaptığımda treni durdurup başa döndürmek gerekiyordu.
Bu da her seferinde yarım saat sürüyordu. Ayrıca yağmurlu Londra’dan gelip bu kadar güneşli bir yerde çalışmak da bana iyi geldi.