Kaynayan kazan Kerkük

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül dün, "Türkiye’nin komşu coğrafyasında olup bitene ilgisiz kalmasını kimse beklemesin" derken sadece Lübnan’ı mı kast ediyordu? Lübnan’a asker gönderip göndermeme tartışmaları gündemi kaplasa da Türkiye’nin ilgisini sürdürdüğü bir başka komşu coğrafya da Kuzey Irak.

Sadece PKK’nın varlığı ve faaliyetleri açısından değil ama Irak’ın geleceğini ilgilendiren, istikrarsızlık potansiyeli taşıyan Kerkük gündemdeki yerini koruyor.

Uluslararası iki araştırma kuruluşunun Irak ile ilgili olarak yayınladıkları iki ayrı rapor, bugün geri plana düşse de Kerkük sorununun bir yıl içinde bölgenin başına büyük dertler açacağını ortaya koyuyor.

Kerkük’te kaynayan kazan aslında savaştan bu yana hiçbir zaman durulmadı. Irak’tan gelen haberler de o yönde zaten.

* * *

İKİ
hafta önce bir Türkmen heyeti Türkiye’yi ziyaret etti. Kürtlerle iyi ilişki içinde olan biri hariç, heyette Irak’ın Şii ve Sünni kökenli bütün Türkmen temsilcileri bulunuyordu. Onun neden gelmediğini sorduğumda davet edildiğini ama yanıt vermediğini öğrendim.

Bunu yazıyorum çünkü bu ziyaretten sonra Türkiye’nin Türkmenler arasında ayrımcılık yaptığı haberleri dolaştı kulislerde.

Türkmenler, Kerkük konusundaki endişelerini dile getirip, Irak Meclisi’nde birlikte hareket edecekleri mesajını verdiler. Türkiye’den de destek istediler.

Şii ve Sünni Türkmenlerin birlik içinde hareket etmeleri, Irak’ta yaşananları dini temele dayalı çatışmalar olarak görmenin ne kadar hatalı olduğunu da ortaya koydu. Irak halkının ortak çıkar etrafında birleşebileceğinin küçük bir örneğini verdi Türkmenlerin tavrı. Önemli olan herkesin kaynakları kendine yontması değil ortak çıkarda birleşmesi.

Ankara, Kerkük’ün statüsü konusunda Irak’taki tüm unsurlar arasında varılacak bir uzlaşmanın referanduma götürülmesini telkin ediyor.

Araplar, Türkmenler, Asuriler de bu uzlaşma sağlanmadan yapılacak bir referandumun sorunlara yol açacağını çeşitli vesilelerle dile getiriyorlar.

Ama Kürtlere dinletemiyorlar. Kürdistan bölgesel yönetimi yetkilileri, referandumda sorulacak soruyu şimdiden tartışmaya açmak istemiyorlar.

Kerkük pazarlıklarının önümüzdeki döneme damgasını vuracağı kesin.

* * *

SÖZÜNÜ
ettiğim iki rapor Kerkük ile ilgili ilginç iddiaları da ortaya atıyor. GIS/Defence ve Foreign Affairs damgasını taşıyan ve bu ay yayınlanan rapora göre, Türkiye Kuzey Irak’ta istihbarat ve askeri faaliyetlerini artırdı. Son zamanlarda bölgeye çok sayıda istihbarat görevlisinin ve özel timlerin yollandığı ileri sürülen rapora göre bu faaliyetler PKK ile ilgili gibi görünse de esas hedef Kerkük’teki gelişmeleri kontrol altına almak.

Lübnan dahil bölgedeki olayların izleyeceği gelişmelerin İran’ı güçlendirmesi halinde Tahran’ın kendi Kürt bölgesinden Kuzey Irak’a ilerleyerek Kerkük’e el koyabileceğini öngören raporda, Türk ordusunun buna izin vermeyeceği yer alıyor.

Liberal eğilimli International Crises Group’un (ICG) 18 Temmuz’da yayınladığı raporda ise Kerkük’te bölgedeki diğer krizlerden daha tehlikeli bir krizin için için geliştiği yer alıyor. "Daha da tehlikelisi bu krizin ihmal edilmekte oluşu" deniyor.

Birleşmiş Milletler’in derhal Kerkük özel temsilcisi ataması çağrısında bulunulan raporda, BM Güvenlik Konseyi’nin şemsiyesi altında sorunun çözülmesi öneriliyor. Bush yönetimi de buna destek olmaya çağrılıyor.

Bölgemiz öyle bir hale geldi ki, bütün krizleri bir arada düşünmek gerekiyor. Kriz içinden kriz çıkıyor.
Yazarın Tüm Yazıları