Karın içeri, göğüsler dışarı, popo yukarı!

Varlığından bir okurum vasıtasıyla haberdar oldum. Kişiye özel çıplak fotoğraf çeken birinden söz ediyordu. İnternet sitesine girdim (www.ifidare.com) ve bayıldım.

Haberin Devamı

Yönetmen fotoğrafçı İsmail Necmi, nü fotoğraflar çekerken havada talimatlar uçuşuyor

Önce fotoğraflarıyla, sonra İstanbul’a gelip kendisiyle tanıştım. İsmail Necmi. İstanbul hukuk mezunu. Diploma almış ama hukukla alakası yok, varsa yoksa fotoğraf - sinema. Daha doğrusu fotoğraftan kazanıyor, kafasındaki filmleri çekiyor. İlk uzun metraj filmi "Bunu gerçekten yapmalı mıyım?", bu sene Altın Portakal’da ulusal yarışmada yarıştı. Bilgi Üniversitesi’nde lisans öğrencilerine fotoğraf ve video dersleri veriyor. Sadece çıplak fotoğraf da çekmiyor, portre, doğa, mimari ve şehir fotoğrafları da çekiyor (www.ismailnecmi.com). Ama bu röportaj çıplaklık üzerine.

Diyelim ki, hep böyle fotoğraflarımın olmasını hayal ediyorum... Ne yapmam gerekiyor?

- İnternet siteme girip bakıyorsun, şartlarım kafana uyarsa bana ulaşıyorsun. Birkaç kere buluşuyoruz, kahve içiyoruz ya da yemek yiyoruz. Çekimi nasıl bir tarzda yapmalıyız, kafanda bir konsept var mı bunları konuşuyoruz. Sebebi de sadece fotoğrafçı olarak değil, insan olarak da beni az buçuk tanıman, güven duyman.
/images/100/0x0/55ea462cf018fbb8f8755d68
Büyük gün geldiğinde...

- Stüdyoma teşrif ediyorsun. İç çamaşırlarını çıkarıyorsun ki, teninde külot izi kalmasın. Dilersen duş alıyorsun. Sonra üzerinde bornoz ya da sabahlıkla yanıma geliyorsun. İstersen sevdiğin müzikleri çalıyorum ve ve ve... Başlıyoruz. Sana ne yapman, nasıl poz vermen gerektiği konusunda direktifler yağdırıyorum. Aslında yorucu bir iş. Çünkü devamlı vücudunu gergin ve dik tutman, karnını içine çekmen gerekiyor. Çekimlerden sonra iki, üç gün sırt ya da bacak ağrısı hissetmen muhtemel. E kolay değil böyle güzel fotoğraflara sahip olmak!

Siz tam olarak ne hissediyorsunuz?

- Nasıl yani? Çıplak insan vücudu, benim için o kadar görmeye alışık olduğum bir şey ki, çoğu zaman kendimi bir çeşit doktor gibi hissediyorum.

Ama neticede, çıplak ve güzel insanlar var karşınızda. Giyinikken, "Eh idare eder!" diye düşündüğünüz ama çıplakken, "Aman Allah’ım ne kadar güzelmiş!" dediğiniz modelleriniz olmuyor mu?

- Benim için ölçü, iyi fotoğraf. Çok güzel insanlarla çalıştım ama o güzel insanlardan iyi fotoğraflar çıkmadığı zamanlar oldu. Son derece sıradan, hatta çirkin denebilecek insanların da kamera önünde olağanüstü durduklarını gördüm. Benim ’Aman Allah’ım ne kadar güzelmiş!’ dediğim durumlar, hep çekilen fotoğrafla ilgili.

Tahrik de olmuyorsunuz o zaman.

- Jinekologlar hastalarından ne kadar tahrik oluyorsa, ben de o kadar oluyorum!

Ben modelleriniz arasında hoş bulduğunuz ve aklınızdan sevişmeyi geçirdiğiniz insanlar olmuştur diye düşünmüştüm.

- Olmadı, ama bu konuda katı, ’ahlakçı’ bir tavrım yok. Çekimler bittikten ve profesyonel anlamda iş sona erdikten sonra, eğer karşılıklı bir alaka söz konusuysa, kendimi de geri çekmem. Deli miyim, niye çekeyim? Ama işimi yaparken sadece işimle ilgiliyim.

Çıplakken korunmasız ve zavallı görünenler var mı?

- Yok hayır. Zaten öyle hisseden biri bana çekime gelmez.

Peki hiçbiri çekinmiyor mu? Hepsi mi anasını satayım kendine güvenli?
/images/100/0x0/55ea462cf018fbb8f8755d6a
- Olur mu? Başlangıçta utanıyorlar, çekiniyorlar. Bazen kilitlenip kalıyoruz, çekime devam edemiyoruz. Ama normal. Bu insanlar manken ya da film yıldızı değil. Kaldı ki profesyonel modellerin bile böyle çekimlerde çok rahat olduklarını söyleyemem. Güven önemli, bana güveniyorlar ya da bunun için uğraş veriyorum.

Karnı var mesela ya da selülitleri, ya da poposu düşük, memeleri olması gerektiği gibi dik değil. Ne yapıyorsunuz?

- En iyi ışığı ve en doğru açıyı bulmaya çalışıyorum. Selülitleri göstermeyecek açıları. "Karnını içine çek, göğüsler dışarı, popo yukarı!" diye bağırıyorum. Sarkan, düşen yerleri uygun duruş ve pozisyonlarla photoshop’suz geriyoruz! Bakma, bunları yaparken eğleniyoruz da, gülüyoruz. Türkiye’de değil ama yurtdışında şişman fakat bir o kadar da seksi ve kendisiyle barışık kadınları çektim, sonuçlar nefes kesici oldu. İnsanlar "çirkin" bile olsalar, bedenleriyle barışık iseler, sonuç süper oluyor. Bir de tabii, o kişinin neresi en güzelse, orayı ön plana çıkarıyorum. Göğüsleri güzel olanı göğüs odaklı çekiyorum. Ya da bacakları güzelse, bacaklarını daha ön planda tutuyorum.

Peki sevgilileriniz?

- Bütün sevgililerimin isteği ve hatta dayatmalarıyla çıplak fotoğraflarını çektim.

Bir kadının veya erkeğin en estetik bulduğunuz yeri?

- Birinin boynu, bir başkasının göğüsleri, bir diğerinin bacakları ya da sadece bakışları. Benim için insan bedeni komple bir fetiş konusu. Ayrım yapamam.

Sizce neden çıplak görüntülenmek istiyoruz? Bunun altında yatan mesaj ne?

- Çok da abartılacak bir şey değil aslında. Herkes çıplakken, aynada bedenini incelemiş, hatta çaktırmadan kendi kendine pozlar vermiştir. Bence bunun altında çok karmaşık bir mesaj yok. Kadın olsun, erkek olsun hepimiz beğenilmek, arzulanmak ve daha çok sevilmek istiyoruz. Çok doğal ve insani bir şey.

Ölüm korkusu mu olabilir mi?

- Kimbilir ama bence daha çok yaşlanma endişesi. Yaşlandığımızda iyi yıllarımıza ait bir iki hoş, seksi fotoğrafımızın olması neden kötü olsun?

İyi de size neden güvenelim? Ortalık alçak dolu! Nereden bileceğiz o fotoğrafları bize bir kopyasını verdikten sonra yok edeceğinizi?

- Artık herkesin evinde dijital bir fotoğraf makinesi ya da kamera var. Kendi fotoğraflarınızı kendiniz çekin, bana gelmeyin. Benim farkım, bu işi profesyonel olarak yapmam. Siz aslında teknolojiye de değil, fotoğrafçı olarak benim gözümün seçtiği, kurguladığı estetiğe para ödüyorsunuz. Güven konusunda ise yapabileceğim bir şey yok. Bugüne kadar yaptığım işler referansımdır, gerisi size kalmış. Gerçi terk edilen sevgilinin intikam için en özel görüntülerinizi internete koyabildiği bir çağda, emin olun, ben sevgilinizden bile güvenliyim. Çünkü size karşı hiç bir kinim, nefretim yok!

Günde kaç kişiyi çekiyorsunuz?

- Nasıl yani günde kaç kişi? Ben son derece butik çalışıyorum, ayda 3 ya da 4 çekim yapıyorum. Daha fazla da istemem. Yaptığım başka işler de var: Uzun metraj bir film çektim ve şu anda iki yeni uzun metraj film üzerine çalışıyorum. Üniversitede hocalık yapıyorum, zaman zaman da "workshoplar" düzenliyorum.

İnsan bedeniyle ilgili bizim bilmediğimiz farklı bir şey biliyor musunuz?

- Yok hayır. Sadece tanrının insan bedenini olağanüstü yarattığını biliyorum.

Ünlüler geliyor mu?

- Evet, evet. İsim vermemi istemeyeceksin değil mi?

Hep aynı kanepe hijyenik mi?

- Bu ne tuhaf soru! Hep aynı kanepede çekmiyorum ki! Stüdyomda cam bir çalışma masası, ahşap yemek masası ve başka şeyler de var. Yaşanan her mekanda olduğu gibi benim stüdyomda da kullandığım eşyaların her türlü rutin temizliği yapılıyor. Üstelik eminim insanlar kendi evlerindeki kanepelerinde bırakın sadece çıplak uzanmayı, daha bir dolu şey yapıyorlardır!

Sitenizde Susan Sontag alıntıları var. Ne bu, entelektüel görünme çabası mı?

-
Yalnızca Susan Sontag değil ki. Bernard Shaw’dan Jean-Luc Godard’a, Ansel Adams’dan Diane Arbus’a kadar bir çok kişinin çıplaklık ve fotoğraf estetiği üzerine söyledikleri. Bilgi Üniversitesi’nde lisans öğrencilerine fotoğraf ve video dersleri verdim, akademik tecrübeden kaynaklı farklı bir birikimim var. Yansıtmakta bir sakınca görmedim, rahatsız mı etti?

Yok canım. Gelmiş geçmiş "star"lardan en çok kimleri görüntülemek isterdiniz?

- Geçmişleri bir kenara bırakalım, onlara geçmiş olsun! Yabancılarla da işim olmaz benim ama farklı alanlarda star olmuş içimizden isimleri çekmek isterdim. Siyaset dünyasından Deniz Baykal’ı mesela. Sayın Baykal bana poz verseydi eğer, onun ’çarşaf açılımı’ hamlesini de daha inandırıcı bulabilirdim. Edebiyat dünyasından Orhan Pamuk ve Elif Şafak. Murathan Mungan’ı da çekmek isterdim. Bu isimlerin hepsi son derece hoş ve doğal siyah - beyaz fotoğraf karelerinde sofistike bir çıplaklıkla buluşabilirdi. Ve müthiş olurdu. Çıplaklık benim için ille de ayan beyan, öyle her şeyin fotoğrafta gözükmesi durumu değil. Sadece çıplak olduğu iması bile yeterli. Mesela Orhan Pamuk, kitaplarla dolu çalışma odasında, çalışma masasında yazılarına gömülmüş çıplak yazı yazarken. Masadan ve kitaplardan zar zor görünen çıplak bir kol, omuz ve masanın altındaki çıplak ayaklar. Yeter ki fotoğrafta giysi namına bir şeyler gözükmesin ve bakanın hayal gücüne kalsın. Akademisyenlerden Nilüfer Göle’yi, Tuna Erdem’i, Fatih Özgüven’i, Gözde Onaran’ı ve İskender Savaşır’i yine bu konseptte çekmek isterdim. Oyunculardan Zuhal Olcay’ı, Şahika Tekand’ı ve Serra Yılmaz’ı çekmek isterdim. Medya dünyasından seni. Ne yalan söyleyeyim, Taraf gazetesi ekibini de bu ülkenin gerçeklerini bu kadar çıplak kıldıkları için toplu olarak çıplak çekmek isterdim. Galatasaray ya da Fener’in çıplak takım fotoğrafları da hoş olurdu. Çok güldüğüm Cem Yılmaz, Ayça Şen ve Kaan Sezyum’u da çekebilsem iyi olurdu. Demek bir sürü insan varmış çekmek istediğim. Bakarsın bu işin prodüksiyonunu yapmaya gönüllü bir babayiğit ve tabii bir de sponsor firma çıkar, ’Türkiye’nin Ünlü Çıplakları’ mealinde bir kitap yaparız. Şu gittiğimiz iç sıkıcı yolda, aslında hiç de fena olmaz!

Haberin Devamı

Orta sınıf bir Türk ailesinde büyüdüm çıplaklık onaylanan bir şey değildi

Nasıl bir aile?

- Öğretmen bir anne, memur bir baba, benden üç yaş büyük bir kız kardeş...

Çocukluğunuza dair kareler, sesler, renkler, kokular?

-
Önce mahalle aralarında çete savaşları. Sonra loş sinema salonları, vizyona giren tüm filmler, çizilmiş kopyaların solmuş renkleri, eski bakımsız sinemaların küf ve sidik karışımı kokuları.

Çıplaklık hayatınızın doğal bir parçası mıydı?

- Dalga mı geçiyorsun? Orta sınıf bir Türk ailesinde büyüdüm ben. Çıplaklık, onaylanan, kabul gören bir şey değildi. Mümkün de değildi. Ben de zaten nüdist ya da natürist değilim. Çıplaklık, sadece sevgilimin yanında ve kendi özel alanlarımda hayatımın doğal bir parçası. Yoksa sürekli çıplak filan gezdiğim yok.

Neden hukuk eğitimi aldınız, zorunuz?

- Felaket bir şey oldu, üniversite sınavında tak diye ilk tercihime girdim. Oysa, amacım sinema televizyon okumaktı. Bütün arkadaşlarımın ayılıp bayıldığı İstanbul Hukuk’u kazanınca 17 yaşında bir çocuk olarak aileme, arkadaşlarıma ve öğretmenlerime direnemedim. Okula girdim ve hukuk diplomamı aldım. Ama aklım fikrim sinemadaydı. Fotoğrafa bile film çekemediğim için başladım.

Hayat motto’nuz ne?

- Yarını planla ama bugünü yaşa!

Başucunuzda ne tür kitaplar duruyor?

- Şu an bir arkadaşımın hediye ettiği James Ellroy’un "The Dudley Smith Trio"sunu İngilizce okumaya çalışıyorum ama hiç bir şey anlamıyorum. Elimde sözlük kıvranıyorum. Acil olarak bir yerlerden Türkçe çevirisini bulmalıyım.

KARANLIKTA SEVİŞEMEM

Yaptığınız iş, arkadaşlarınız arasında geyik konusu mu? Sizi ti’ye aldıkları oluyor mu?

-
Hem de nasıl! Üniversitede de öğrencilerimin merak ve geyik konusuydum. Ama asıl geyikler, bu sene Antalya Altın Portakal’da Ulusal Yarışma’da yer alan "Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım?’ filmi üzerinden döndü. Başrol oyuncum Herold, sıradışı bir karakter, film boyunca yüzünde siyah bir maske var. Yarışma galasına, basın toplantısına ve festivalin kapanışına da yüzündeki o maskeyle katılınca absürd bir durum oldu. İnsanlar çok eğlendiler. Benim için sakıncası yok, ben de eğleniyorum.

Biyografinizde bile çıplak fotoğrafınız yer alıyor?

- Konsepte uysun istedim.

Bedeninizle barışıksınız. Bunu size öğreten kim? Bir sevgili mi?

- Sevgililerden çok kitaplar ve sinema. Bir de tabii kendimi ve bedenimi keşfettikten sonra özen göstermeye başladım. Fotoğraf ve film gibi görselliğin hakim olduğu işlerle uğraşmam da, beni bu konuda hassas kıldı. Ben mesela asla karanlıkta sevişemem. Ev ve stüdyom aynalarla doludur. Arkadaşlarım bu yüzden de beni makaraya alır!

Yazarın Tüm Yazıları