Güncelleme Tarihi:
C.Ş. haberin girişinde, “2015 genel seçimlerinde Sivas’tan bağımsız milletvekili seçilmesine rağmen hakkındaki suçlamalar nedeniyle milletvekilliği iptal edilmiş bir kişi” olarak tanıtılıyordu.
Ajansın 29 Nisan’da servise koyduğu bu haber, Hürriyet internetin de aralarında bulunduğu birçok sitede kullanıldı. Fakat haberin yayına girdiği andan itibaren okurlardan itirazlar gelmeye başladı. Bazı okurlar haberin içeriğinin doğru olmadığını savunurken, bir okur da “Yeni bir mafya liderinin doğumunun reklamı gibi olmamış mı?” diye soruyordu.
Buna rağmen haber yayında kaldı. Bereket birkaç gün sonra polis devreye girdi de gerçek ortaya çıktı. Evinde ruhsatsız silahlar bulunan C.Ş. tutuklanarak cezaevine konuldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü açıklamasında C.Ş.’nin “yazılı ve görsel medyada kendisini suç örgütü lideri gibi tanıtıp toplum üzerinde algı yaratarak kişiler üzerinde korku salmaya çalıştığı” vurgulandı.
Bu gelişmenin ardından Hürriyet internette yayınlanan “Hepsi kurgu çıktı” başlıklı haberde, C.Ş.’nin “kiraladığı araçlarla şov yaptığı ve cezaevine gitmediği” yazıldı.
Bunun üzerine İHA Haber Genel Koordinatörü İrfan Altıkardeş ile görüştüm. İlk geçtikleri haberin doğru olduğunu, “C.Ş.’nin 27 Nisan’da cezaevine girdiğini, ertesi gün denetimli serbestlikle çıktığını” belirtti; belgesini de gönderdi. Konvoyun kiralık araçlardan oluştuğunu, C.Ş.’nin bu yolla şov yaptığını ise Emniyet açıklamasından sonra öğrenmiş, daha sonraki haberde kullanmışlar.
Özetlemek gerekirse, C.Ş. adlı bu kişi, “100 araç kiralamış, cezaevine girme mizanseni” hazırlamış. Gazeteciler de bu mizansene kanmış. Polis şüphelenip operasyon yapmasa “sevenlerinin oluşturduğu yaklaşık 100 araçlık konvoy eşliğinde cezaevine girme” haberleri yayında kalacak; bir günlük cezaevine girişini bir güç gösterisine dönüştürmek isteyen C.Ş. amacına ulaşacaktı!
Düşünün, ilk haberi yazan gazeteciler 100 araçlık konvoyun kiralık araçlardan oluştuğunu fark etmemiş. Haber yayınlandıktan sonra da İstanbul’daki onca gazeteciden biri merak edip bu çarpıcı şovu araştırmamış. Onunla da kalmamış, bu şahsın Haziran 2015’te Sivas’tan bağımsız milletvekili seçildiği, sonradan iptal edildiği palavrasına inanıp, öyle yazmışlar...
Gazetecileri kandırmak bu kadar kolay olmamalıydı ama nasıl olduysa bunu başarmışlar diyelim. İyi de kiralık araçlar ve parayla tutulmuş insanlarla yapılan mizansenin haberinin birçok gazete ve televizyonun internet sitesinde hâlâ durmasının nedeni ne? Ya da bu şahsın yılan ve timsahlarla çekilmiş fotoğraflarının yayınlanıp şöhretine şöhret katmaya devam edilmesi neden?
Bu sorulara mantıklı bir yanıtı olan editör varsa haber versin lütfen.
YAZARLARIN VEDASI
İŞLETMECİ İzzet Çapa, geçen yıl gözaltına alındığında Hürriyet’in Kelebek ekinde de yazı yazıyor, söyleşi yapıyordu. O günlerde Nişantaşı’nda bir kafede meydana gelen silahlı saldırı olayının “azmettiricisi” olmakla suçlanmıştı. Çapa, serbest kaldıktan birkaç gün sonra da Hürriyet’teki yazı ve söyleşilerine kendi isteğiyle son verdi.
Fakat Çapa’nın gözaltına alındığı ve sonra serbest kaldığı, sonra da hakkında dava açıldığı haberleri Hürriyet’te yayınlanmadı. Çapa’nın da diğer sanıklarla birlikte yargılandığı davanın ilk duruşması 1 Temmuz 2016’da İstanbul 75. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Saldırıda bacağından vurulan Hakan Başaran, İzzet Çapa ile daha önceden husumetinin olduğunu belirterek, “Aklıma ilk gelen İzzet Çapa oldu. Sonradan olayın Çapa ile ilgisinin olmadığını öğrendim” diyerek şikâyetini geri aldı. Mahkeme de Çapa hakkında hemen beraat kararı verdi. Bu aklama kararı da diğer gazete ve sitelerde haber olurken Hürriyet’te yer almadı. Sadece Hürriyet internette yayınlandı.
Hürriyet’in, üç yıldan uzun bir süre Kelebek’te yazan bir isimle ilgili bu gelişmeleri haber yapmaması, okurlarına duyurmaması bir eksiklikti. Bunları öğrenmek Hürriyet okurlarının hakkıydı. Bu yazıyla eksikliği gidermek istedim.
Ayrıca Çapa’nın Hürriyet ile yollarını ayırdığının da okurlarına duyurulması gerekirdi. Daha önce başka bir vesileyle yazdığım gibi, “Bence yazarların veda süreci de şeffaf olmalı. Her yazar, mümkünse bir veda yazısıyla ve de gazete yönetiminin okuru bilgilendirmesiyle ayrılmalı Hürriyet’in sayfalarından...”
BİR DEVİR KAPANDI
ARTIK Hürriyet’in İstanbul baskılarında hafta sonlarında “Nöbetçi Eczaneler” listesi yok. Şubat ayından bu yana yayınlanmıyor liste. O günden beri aralıklarla bazı okurlardan sorular geliyor, “Neden nöbetçi eczane listesini yayınlamıyorsunuz” diye.
Yazı işlerine sordum. “Gazetedeki nöbetçi eczaneler listesi işlevini yitirmişti. İsteyen internetten ya da cep telefonlarındaki programlardan rahatlıkla en yakındaki eczaneyi bulabiliyor. O nedenle artık yayınlamayacağız” dediler.
Bence de yerinde bir değişiklik. Gerçekten artık nöbetçi eczane listesini bulmak için gazeteye bakmaya gerek kalmadı. Zaten yaklaşık üç aydır yayınlanmamasına rağmen bu listeyi soran okur sayısı 15-20’yi geçmedi.
Arşive baktım. “Nöbetçi Eczaneler” listesi, 1957 yılından itibaren ikinci sayfada “Şehirde bugün bu gece” köşesinde yayınlanmaya başlamış. Sonra bağımsız bir liste halini almış ve giderek genişlemiş. Son olarak neredeyse çeyrek sayfayı buluyordu liste. Gazete işlevsiz kalan o yeri kazanmış oldu.
MALDİVLER GEZİSİ
BÜYÜK bir gayrimenkul şirketi geçen hafta bir grup gazeteciyi Maldivler’e götürmüştü. Gezinin amacı, bu şirketin, Singapur kökenli bir otel zinciri ile Maldivler ve Bodrum’da yapacağı yeni yatırımların tanıtımıydı.
Maldivler gezisinden dönen gazeteciler, şirketin yeni yatırımlarıyla ilgili haberler yaptı. “Rezidans Bodrum’da, tatil Maldivler’de” ve “Singapurlu lüks otel zinciri Türkiye’ye geliyor” gibi başlıklar taşıyan haberler, 7 Mayıs’ta tam beş gazetede yayınlandı; Hürriyet, Sabah, Milliyet, Akşam ve Vatan.
Ama bu gazetelerden sadece Hürriyet’te, haberi yazan muhabirin “gayrimenkul şirketinin davetlisi olarak geziye gittiği” okura duyuruluyordu. Hürriyet muhabiri, Yayın İlkeleri’ndeki “gezinin niteliğinin okura bildirilmesi” ilkesini yerine getirmişti.
Diğer gazeteler ise okura böyle bir bilgi vermeye gerek duymamışlardı. Umarım bundan sonraki gezi haberlerinde Hürriyet’in bu tavrını örnek alırlar. “Davet gazeteciliği” sorununda mesafe almak için öncelikle böyle adımlar atmak şart.