“We can do it” kızlar!

Hepimiz farklı olanı arayıp duruyoruz. Önüne geçemediğimiz mükemmel görünme arzusu ise en çok da güzellik merkezlerinin karnını doyuruyor. Bundan ötesine faydası dokundu mu, sadece çok güzel göründüğünüz için muazzam bir ilişki yaşandınız mı bilemiyorum ama mevzunun salt güzellikle ilgisi olmadığına artık hepimiz inandık. Tarkan, Kıvanç Tatlıtuğ, Barış Arduç gibi adamların yanında neden bizim güzellik anlayışımızla ters düşen kadınları görüyoruz dersiniz? Çünkü hayatlarındaki kadınların hepsinin ortak bir yönü var. Power!

GÜÇLÜ KADIN YENİLMEZDİR!

Güçlü kadın deyince de, dizinin sıkı bir hayranı olmamdan da kaynaklı, aklıma ilk gelen Game Of Thrones dizisinin güzeller güzeli feministi Khaleesi! İzleyenler bilir, bambaşka bir duruşu vardır. Kimseye boyun eğmez ve eğmediği için de asla yenilmez. En azından şimdiye kadar yenilmedi :) Tarihte de bu kadınlar hep vardı. Mesela Hürrem Sultan ya da edebiyat severlerin iyi bildiği Tomris Uyar. Zekaları dış görünüşlerine güzellik olarak yansıyan kadınlar. Erkeklerin hem hayran, hem aşık olduğu, uğruna şiirler yazılan kadınlar. Peki nasıl oluyor hem güzel, hem güçlü kadın?

Vazgeçilmez kadın olmanın ilk şartı, kendine olan güvenle başlar. Kendini kadın olarak sevmek, tüm kusurlarına rağmen kendi bedeninin içinde mutlu olmak demektir. Her haliyle kendini seven bir kadının özgüvenine hayran olmayan erkek yoktur. Ha her şey, hikayenin sonunda kadına verilecek bir “erkek” ödülü için de değil, biliyoruz. Ama sayfamızın adı ilişki durumu olduğundan mütevellit, ilişkisinde yalnızca “kadın tarafı” olduğu için umduğu sonuca ulaşamadığını düşünen kadınlaradır sözümüz. Kadınca güven, hem neşeli bir ruh hali hem de ışıltılı bir seksapelite getirir. Hangi erkek böyle bir kadına "hayır" diyebilir ki! Kabul edelim kızlar, her şey kendini sevmekle başlar lafı klişe gibi gelse de gerçek tam olarak budur. Sen kendini beğenmezken, karşı cinsin seni beğenmesini beklemek tam bir hayal. Diğer taraftan da söylemeden geçemeyeceğim, canı isterse beğensin, istemezse beğenmesin canım, biz kendimize de yeteriz. Hem detaycılığımızla, ince eleyen sık dokuyan huylarımızla biz bambaşkayız.

HER İNSANA BİR ANNE YETER!

Erkeklerin annesi gibi davranmayın. Henüz evlenmeden, anne olmadan, annelik yükünü üzerinize almayın. İlişkilerde erkek de sorumluluk almalı. Tüm yükü üzerine alan bir kadının bir süre sonra ilişkisine verdiği sevginin kalitesinde bile azalma oluyor. "Ben her şeyin üstesinden tek başıma gelirim" şeklindeki tavırları bir yana bırakarak, karşınızdaki erkeğin şefkat, ilgi ve sorumluluk alma güdülerinin önüne geçmeyin.

Güçlü kadın olmak bizi duygusallıktan uzaklaştıramıyor ne yazık ki ve kayıplar listemize baktığımızda, bir anlık duygusal akıntılara kapılmamızın sonuçları olduğunu görüyoruz. Aşık olmak herkesin kimyasını bozar, kabul. Fakat kimse için taviz vermediğimiz sınırlarımızı, sevdiğimiz erkekler uğruna unuttuğumuz oluyor. İşte size en büyük ipucu; asla kimse için kendinizden ödün vermeyin.

Korkularınızı bertaraf edin! Yalnız kalmaktan, yalnız olmaktan korkmayın. Bırakın ya, yalnızlığın dibine vurun. Hiçbir şey olmadığını göreceksiniz. Tam burada iki güzel filmi “Ye Dua Et Sev” ve yalnızlığına dram yerine biraz da komedi katmak isteyenler için umut dolu “Bridget Jones’un Günlüğü” öneriyorum. Unutmayın yalnız olmadan, hiçbir şey olunmaz bu hayatta.

AYNA AYNA SÖYLE BANA!

Pamuk Prenses’in üvey annesini hatırlarsınız. Her gün aynanın karşısına geçip, aynaya sorduğu soruyu da. Heh, tam olarak bundan bahsediyorum aslında. Her sabah ne kadar güzel olduğunuzu ve bir kadın olarak aslında ne çok şey başardığınızı kendinize hatırlatın. Aynalara ve sonra dünyanın geri kalanına gülümseyin gitsin.

Çünkü kadınlar güldükçe güçlenir!

Bir gün değil, her günümüz kutlu olsun...

Yazan: Tuğba Badal