Güncelleme Tarihi:
Ankara Üniversitesi Teknokent Yönetim Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Ali Sınağ, yaptığı açıklamada, Türkiye’de alanında ilk olan teknokentin sektör ve üniversiteyi buluşturarak Ar-Ge konusunda büyük bir boşluğu doldurduğunu söyledi.
Bu iş birliğinin özellikle KOBİ’lere Ar-Ge yetkinliğiyle ilgili danışmanlık hizmeti sağlaması ve yeni teknoloji üretimi konusundaki öneminin altını çizen Sınağ, teknokentin bu konudaki çalışmalarını şu sözlerle anlattı:
"2018 yılında 18 firma burada aktif Ar-Ge çalışması yürüttü. 5’i doğrudan sektörden gelen 13’ü akademisyen ortaklı şirketler. Akademisyen ortaklı olması şu anlama geliyor, hocalarımız firmalara üniversiteden gorevlendirilme suretiyle danışmanlık hizmeti verebilmekte; örneğin şu an bir buzağı maması geliştiren hocamız var ya da bal konusunda bir geliştirme talebiyle firma talepte bulunuyor. Bu konuda bilimsel yetkinliğe sahip insanlar tarafından ürün analizi ve geliştirme yapılabiliyor. Üniversite hocası teknokent projesi içerisinde yer alarak buradaki laboratuvarlarda yapılan çalışmayla netice elde edip sektöre doğrudan katkıda bulunabiliyor."
TÜBİTAK’ın Teknoloji Transfer Ofisi Projesinin üniversite sektör iş birliği konusunda destekleyici fonksiyonuyla yol açıcı olduğunu, Ankara Üniversitesi'nin 4 yıldır bu proje desteğinden yararlandığını belirten Sınağ, teknokentin araştırma noktasında TÜBİTAK, üniversite ve sektör iş birliğini sağlıklı bir şekilde tesis edilmesine olanak sağladığını aktardı.
2018 yılı içerisinde 6 patent başvurusu
Geçen yıl içinde teknokentte hazırlanan 6 ürün için patent başvurusu yapıldığını ifade eden Sınağ, teknik altyapılarının sertifikasyon-belgelendirme alanında uluslararası akreditasyona sahip olmasının önemine işaret etti. Sınağ şöyle devam etti:
“Akreditasyon hayvan hastalıklarını önlemek için çok önemli. Yem geliştirme konusunda Tarım Kredi Yem Kurumu ile iş birliği içindeyiz. Mikrobiyal yem katkı maddesi, parazitle mücadelede erken uyarı sistemi, nano tabanlı farmasötik ürün talebi, nano tabanlı balık aşısı ve bağırsak sağlığını iyileştirmeye yönelik probiyotik zengini buzağı maması gibi farklı ürünleri burada geliştirildi ve patent başvurusu yapıldı.”
“Biyo kaçakçılığın önüne geçilecek"
Teknokent kapsamında hayata geçirilecek Avrupa Birliği (AB) destekli AgriGenomik Hub Hayvan, Bitki Genomik Araştırma ve İnovasyon Merkezi Proje yürütücüsü Doç. Dr. Emre Keskin, ekonomik öneme sahip tarımsal ve hayvansal ürünlerin özellikle endemik türlerin gen haritasının çıkarılmasında büyük aşama kat edileceğini belirterek, genetik verinin çıkarılmasıyla köken analizlerinin yapılabileceğini ve menşei Türkiye olan ürünlere patent alınabileceğini söyledi.
Türkiye’nin kendi endemik ürünlerinde gen analizi teknolojisinin zayıf olduğunu, ilk kez teknokentte kullanılacak NovaSeq teknolojisiyle biyokaçakçılığın önüne geçileceğinin altını çizen Keskin şunları kaydetti:
“NovaSeq Avrupa’da tıp alanında kullanılıyor fakat tarım alanında ilk kez Türkiye’de kullanılacak. Örneğin Anadolu’nun siyez buğdayı örnekleri ABD’den getirilmişti. Türkiye’de bunun genomu çıkarma teknolojisi yoktu, bununla birlikte tüm ürünlerimizi kayıt altına alabileceğiz. Türkiye’den elde edilen tüm canlıların genom analizleri sonrası ortaya çıkacak tüm proteinlerin hakkı Türkiye’ye ait. Bunları belgelerle patent haline getireceğiz. Böylece endemik canlılar ve mikroorganizmalardan elde edilen biyo kaçakçılığın önüne geçilecek, elimizde genetik verisi olunca köken analizinin Türkiye’den olup olmadığı ortaya çıkarılabilecek.” değerlendirmesinde bulundu.