Güncelleme Tarihi:
Öncelikle, bir Koreli olarak Türkiye’ye geliş hikayeni üniversitelilerle de paylaşmanı isteriz. Kore’de doğdun Türkiyeli oldun, nasıl oldun?
Babamın işi sayesinde ailecek geldik. 15 yaşındaydım. O zamanlar daha küçüktüm, yurtdışında yaşamak çok eğlenceli geliyordu kulağa. Şu an yap deseler yapamayabilirim. O yüzden Erasmus’la yurtdışına giden arkadaşlara büyük saygı duyuyorum.
Seni televizyonla, Elin Oğlu’yla tanımaya başladık. Nereden çıktı o iş, nasıl denk geldi, neydi o sürecin hikayesi?
Çok çok çok tesadüftü. Üniversiteyi dondurmuştum. Kira için garsonluklar yaptım, o sıra günlük para kazanıp o gün harcayarak ve hiçbir şeyle eve dönüyordum, kısacası. Dedim, ne yapıyorum ben ya? Sonra evde birkaç Youtube videosunu çekip yükledim. Bir hafta sonra izlenme sayısı on binlere çıktı. Zaten iki gün sonra ATV aradı, Elin Oğlu teklifi aldım. 2015 Şubat, hayatım çok hızlı değişti. :) Çok heyecanlı hayatıma dönüştü.
Liseye kadar Kore’de, lise ve üniversiteyi ise burada okudun. Adapte olmakta zorlandın mı buraya, ilk başlarda çektiğin sıkıntılar oldu mu, ilginç anıların vardır mutlaka…
İlk başta iletişimin en temeli, dili bilmiyorsun. İngilizcem çok az, Türkçe zaten sıfır. İngilizce dediğim de, kalem pencil - silgi eraser. Ama bir şekilde çok iyi arkadaşlara denk geldim. Beni çok hızlı adapte ettiler, zaten Türkiye’de lise okumak çok eğlenceli bir şey!
“Korelilerin aile adapları kesinlikle Türklere benziyor ama ben bir ayrıyım. Kore’ye gittiğimde de hiç Koreli değilsin, diyorlar bana. Yani Seul’de değil de sanki Üsküdar Zeynep Kamil’de doğmuş gibi hissediyorum zaten.”
Üniversitede hangi bölümde okudun? Youtuber olmak gibi bir ihtimal yokken henüz ortada, sen de herkes gibi nasıl mezun olacağım, nasıl iş bulacağım gibi gelecek kaygıları olan biri miydin? Hele ki bir Koreli olarak Türkiye’deki alternatif kariyer planların nelerdi?
Bilgi’de Sinema ve Televizyon okudum. Lisede mezuniyete son üç ay kala tüm planımı değiştirdim. Babam işletme ya da mühendislik okumamı isterdi (Hatta lisede sayısal mezunuyum). Ben yönetmen olacağım diye sinema bölümüne girdim. Okuldayken de hiçbir zaman kamera önünü düşünmedim. 3. sınıf bitince benden sinemacı olmaz dedim. Tüm sinema öğrencileri yönetmen olsaydı, bu nasıl değerli bir iş olabilirdi ki. Kısacası kendimi tanıdım ve bıraktım :D (en sevdiğim bahanem) açıkçası üşendim okumaya.
Şimdi sana bakınca, bu çocukta tam Türk kafası var diyoruz, sen mi farklısın yoksa Koreliler mi bize çok benziyor?
Korelilerin aile adapları kesinlikle Türklere benziyor ama ben bir ayrıyım. Kore’ye gittiğimde de hiç Koreli değilsin diyorlar bana. Yani Seul’de değil de sanki Üsküdar Zeynep Kamil’de doğmuş gibi hissediyorum zaten. Bunu bilerek yaptığımı düşünenler var da, cidden değil ya. Yani böyleydim, Türk'müşüm baştan beri meğer. Kimliğimi burada buldum gibi bir şey.
Buradaki geyik muhabbetlerine Kore’de de gülüyor mu insanlar? Hani senin üzerine cuk oturan bu Türk geyiklerini yaptığında nasıl karşılanırsın Kore’de?
Her ülkenin, kültürün, bölgenin mizah anlayışı çok farklıymış, onu öğrendim. O yüzden Korece konuşurken pek komik değilim. Gerçekten, şansa bak! Kore’de kimse benim esprilerimi anlamıyordu, gelmişim burada herkes benim gibi! 😊😊
Hep Kore üzerinden konuştuk ama tabii bir de 3 Yabancı 1 Türk var. Bu projenin de hikayesini merak ediyoruz, nasıl aklınıza geldi böyle bir iş yapmak? Bilmeyenlere nasıl anlatırsın projeyi?
Zaten koltukta oturup bir şeyler konuşmak çok yaygın bir format. Tüm dünyada da olan bir şey. Ama tabii ilk başta bunları düşünmeden başladım. İlk JJ, benim videolarıma yorum attı. Benim gibi bir şey ama Afrika’dan dedim, irtibat kurdum ve pazartesi stüdyoya gelir misin dedim. Şimdi Asya, Afrika okay, bir tane de beyaz tenli bulayım dedim, aklıma kız arkadaşım Gülce’nin arkadaşı Amerikalı Louis geldi. Onu da aradım. Sonra da başladık. Konseptimiz bu, bir koltukta oturan 4 farklı kıtanın insanları, gelmişler İstanbul’a, Türkçe konuşarak geyik yapıyor ve kültürleri tartışıyorlar.
“Kore’ye dönme planım yok. Valla yaşlanınca şöyle Datça’da ufak bir evim olsun, çoluk çocuk koşuşturayım isterim.”
Büyük ilgi gördünüz 3Y1T ile. Gittiğiniz şehirlerde de büyük kalabalıklar karşılıyor sizi. Sence sizde ne buluyor insanlar? Daha şık soralım, bu başarının sırrı sence ne? (samimiyet dışında ☺)
Ya aslında yok. Yani samimiyet dışında sırrımız yok. İnsanlar gerçekten programa katılmak istiyorlar. Ayda 100 mail alıyoruz. Başvuru yapıyorlar. Bunun sebebi, ben de gelsem sizinle sohbet ederim ya, olması ve bu da bizi çok yakın hissettiler anlamına geliyor.
Memlekette akrabalar gurur duyuyor mu seninle? İlginç bir şey sonuçta. Dünyanın bir ucunda, bambaşka bir ülkede ünlü oldun. Nasıl tepkiler alıyorsun halalardan, eniştelerden?
Ayla filminde yapım asistanı olarak ve filmde de bir rolüm vardı. O Kore’de vizyona girmişti, tüm akrabalarım gitmiş ona. Ama pek konuşamıyoruz. Saat farkı, bir de on bir senedir buradayım. Biraz kopuğuz maalesef.
Aile dışında Kore’de hiç haber oldun mu? Memleketinde nasıl bir bakış var durumuna? Ayrıca merak ediyoruz, hayatın boyunca Türkiye’de mi yaşamayı planlıyorsun yoksa bir gün döneceğim diye planlar var mı?
Aslında Kore’de de tam haberlerin sevebildiği bir içeriğim ama hiç tanınmadım. Bir tane dergiye röportaj vermiştim ama o da çok kısaydı. Ama zaten gerek yok, çünkü Kore’ye dönme planım yok. Valla yaşlanınca şöyle Datça’da ufak bir evim olsun, çoluk çocuk koşuşturayım isterim.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı