Güncelleme Tarihi:
Fast Food, yeme-içme alışkanlıklarımızı değiştirerek hayatımıza çoktan dahil oldu gibi görünse de, biz onu ruhlarımıza da entegre ederken hiç zorlanmadık. Hızla tükettiğimiz ne varsa adına Fast Food diyebiliriz artık. İlişkilerin neresini yiyoruz abartma sen de, demeyin. Yaşadığımız her bir ilişki ruhumuzdan yiyor, bizi ince ince tüketiyor. Ruhlarımız ölüyor arkadaşlar, hepimizin başı sağ olabilir artık.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU
Tüketim çılgınlığında ilişkilerimizi de hoyratça tüketmeye hiç çekinmedik. Bize sunulan dünya nimetlerinin çeşidi arttıkça eskisini elimizden çıkarmayı görev bildik. Birbirimizi deneyip, uygun bulmadığımız takdirde diğerine geçiyoruz. Şahsen benim de ruhum hep yeniliklere aç artık. Yeni ne varsa deneyip, canım sıkılınca şımarık çocuklar gibi fırlatıp atıyorum. Sanki siz yapmıyorsunuz? Yapmadığınızı sanıyorsunuz. Bir bakın ilişkilerinize. Yeni bir arkadaş edindiğimizde bile bize farklı geldiğinden onunla daha sık vakit geçiriyoruz. Aşkta da durum pek farklı değil. Aşkları ışık hızında tüketiyor, ayrılığın acısını gecesine kurulan bir dostlar sofrasında yiyoruz. Sonra gönder evrene mesajı, gelsin yenisi. Ruhlarımız ölüyor arkadaşlar, ruhlarımız. Eski heyecanlarımızı kaybetmemiz, bir ilişkiyi meskûn mahallerde 24 saatte bitirebilmemiz, ruhlarımızın ölmesinden. Hepimizin başı sağ olsun.
HIZLI YAŞAYIP GENÇ AYRILIYORUZ
Hep tatminsiz, hep bir beklenti içindeyiz. Hayatlarımızın iyi yönlerine odaklanmak yerine hep kötülüğü konuşuyoruz. Kötülüğü besliyoruz. İlişkilerde de durum farklı değil. Karşımızdaki kişinin güzelliklerini görmek, ilişkiye emek vermek yerine açık alan kolluyoruz. Pusuda bekleyip bir fırsatını bulursak da topa gelişine vuruyoruz.
Beklentilerimizi bilmiyoruz. Bir ilişkiye başladığımızda duyguların zirvesinde yaşıyoruz. Nereye gittiğimizi umursamadan gelişine ilişkiler yaşayarak en çok da kendimizden zaman çalıyoruz. Bir gecede karşımızdaki insanın hayatında en büyük aşk olup, bir ay sonra sokakta birbirini tanımayan iki insan haline geliyoruz. En büyük aşklar sokakta yan yana yürüyen yabancılara dönüşüyor.
İKİ YARA BİR YARA BANDI
Bitmesi gerektiği halde devam eden ilişkiler bizi hasta ediyor. Kendine bile hayrı kalmamış ilişkiyi ısrarla devam ettirmek aşktan değil, saplantı hastalığından. Alışkanlıkların getirdiği takıntılarla ömrünüzü törpülemeyin. Artık bitmiş bir ilişkiyi sürdürmeye çalışmak, toparlarız diye zaman harcamak için hayat çok kısa. Uzun zamandır yolunda gitmiyorsa yapacağınız en cesur iş ayrılmak. Yara aldıkça iki kişiden bir aşk çıkmaz. Kendinize dönün. Ruhunuza, evinize dönün. Eksik kalacağım korkusuyla ilişkilerin zorlayıcısı olmayın. Ayakta cinnet geçiriyorsunuz ve bol C Vitamini alırsanız yine ayakta atlatacağınızı sanıyorsunuz. Üzgünüm, hepimiz şiddetli bir şekilde yanılıyoruz.
HAYRA ALAMET
Bu hal, bu gidiş hayra alamet değil. Ayak üstü bir şeyler atıştırır gibi yaşadığımız ilişkilere aşk deyip de aşkın kendisine hakaret etmeyelim. Topyekûn kafaları yediğimiz zaman diliminde ağız tadıyla bir ilişki yaşayamıyorsak bile ruhlarımızı öldürmeyelim. Karşımızdaki kişiyi değiştirmeye uğraşmak ile başlayan ilk adımlar, “Şunu yap, bunu yapma, öyle değil böyle olacak, izin vermiyorum, seni bırakırım, çeker giderim ve her şey biter” tehditleri ile ile devam ettiğinde aşk çoktan arka plana düşmüş oluyor. İlişkilerdeki bu hükmetme ihtirası aşkın faşizme evrilmesine sebep oluyor. Ve biz yine bir gayretle ruhumuzda kalan son güzel hisleri de başka bir ihtiras içinde harcıyoruz. Kıyafetimize uygun olsun diye el ele tutuştuğumuz sevgililer, bir başkasının acısını alsın diye harcadığımız duygular hepsi ama hepsi kalplerimizi çürütüyor. Artık iğne batsa canım yanmaz aşklardan kurtulmalıyız. Tükenen ilişkiler değil, tükenen ruhlarımız aslında. Önce kendimizi olduğu gibi kabul etmeliyiz. Sonra karşımızdaki de öyle olduğu gibi gelir, mevsim normallerinin üzerindeki havayı sevip okşar, kasımın hep konuşulan aşk hakkını kasıma veririz. Yok, böyle giderse eğer çürüyen ruhlarımızla, çürüyen elmalardan haz almaya devam ederiz. Bunun sonu delilik. Öyle isteyince delirebilen varsa buyursun şimdiden delirsin.
Kim gelişiyle mutlu ediyorsa orada, öylece mutlu olun.
Haftaya görüşürüz.
Yazan: Tuğba Badal