Stendhal’a göre aÅŸkın 7 evresi

Güncelleme Tarihi:

Stendhal’a göre aşkın 7 evresi
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 20, 2017 15:34

"Aşk Üzerine" adlı kitabının ‘Aşkın Doğuşu Hakkında’ bölümünde Stendhal, âşık olduğumuzda bize aslında neyin olduğunu yedi aşama ile anlatır.

Haberin Devamı

1822 yılında Fransız yazar Marie-Henri Beyle, ya da onu tanıdığımız adıyla Stendhal, "Aşk Üzerine" adlı eserini yayınlar ve aşkın rasyonel bir analizine girişir. Yazara göre dört tür aşk vardır: Tutkulu, Stilize, Fiziksel ve Kibirli Aşk. Tutkulu Aşk eski aşk hikâyelerinde ve halk masallarında karşılaşılan tür aşktır. Stilize Aşk, her şeyin yerli yerine oturtulduğu son derece mantıklı ve hesaplı bir tür aşktır, günümüz diliyle söylersek "mantık evliliği"dir. Fiziksel Aşk, içgüdülerimizle çekildiğimiz, en eski hislerimizle bir anda vurulduğumuz türdeki aşkı tanımlar. Kibirli Aşk, gösteriştir, birlikte olduğunuz insana estetik ya da farklı anlamlarda değerli bir nesne gibi yaklaştığınız ilişki türünü gösterir.

Â

Stendhal’a göre aşkın 7 evresi

Haberin Devamı

 "Aşk Üzerine" adlı kitabının ‘Aşkın Doğuşu Hakkında’ bölümünde Stendhal, âşık olduğumuzda bize aslında neyin olduğunu yedi aşama ile anlatır.

 

  1. Hayranlık: Aşkın bir hayranlıkla doğduğuna birçoğumuz inanırız. Elbette her aşk bir değildir, hatta hiçbir aşk birbirine benzemez. Yine de eğer rasyonel açıdan bakıp bir genellemeye varacaksak, hayranlık aşkın ilk adımıdır.

 

  1. Düşüncelere Dalma: Hayranlık ve hayal kurma öncesinde bir anlamda tasavvur evresi vardır. Beni sever mi? Birlikte olabilir miyiz? Bir araya gelsek nasıl olur? Bu soruların güveleri aklımızın içinde doğmaya başlar.

 

  1. Hayaller: Aslında Stendhal bu evreye ‘umut’ adını veriyor, ancak ‘hayaller’ dendiğinde günümüz okuruna daha anlaşılır geleceğine şüphe yok. Bu evrede âşık olduğunuz insanı gözlemler, onun ne kadar ‘mükemmel’ olduğunu düşünürsünüz. Onunla birlikte geleceğe dair hayaller kurmaya başlarsınız. Bu, bir anlamda ‘Tatlı Hayat’ evresidir.

 

  1. Aşkın Doğuşu: Aşk artık doğmuştur. Onu tanımlamak güç, tarif etmek yersiz, mantığa vurmak sevimsiz. Yine de imkansızı denemek gerekir. Aşk, bütün duygularınla hayata açılmaktır. Sevdiğin kişiyi görmek, duymak, düşünmek, kokusunu içine çekmek ve ona dokunmak hayatı yeniden keşfetmek gibidir.

 

  1. Kristalleşme: Bir kez âşık olduğunuzda artık dünya gözünüze farklı görünür. Sanki ne siz sizsinizdir ne de dünya o eski dünya. Oysa aşk, cennetten çıkma değildir; sevdiğinizin de melek ya da peri olduğu söylenemez. Yine de Mitolojide dokunduğu her şeyi altına çeviren Midas’mış gibi görürsünüz sevdiğinizi.

 

  1. Şüphenin Sahneye Çıkışı: Zamanla dokunduğu her şeyi altına çeviren sevginin bir lütuf olabileceği gibi aynı zamanda bir lanet de olabileceğini kavrarsınız. Bir anlamda hayalin gerçekle yüzleşmesi evresidir bu. Popüler olan bir ifadeyle söylersek, altıncı evre, "Hayaller Vs. Gerçekler" evresidir.

 

  1. İkna: Bu evrede onun da sizi sevdiği noktasına varmak istersiniz. Tüm işaretler sanki o tek bir cümleyi fısıldar: O da seni seviyor! Oysa bu bir iknadır. Şairin dediği gibi, "Sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart mı? " Şüphe hep aklımızın ucunda birikir, şüphenin tortusu kalır zihnimizde. Ne yapsak geçmez. Çünkü aşk, kolay iş değildir.

 Yazan: Soner Sezer

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!