Güncelleme Tarihi:
Sosyal medyanın yarattığı tarifsiz özgürlük hissi, sizin hangi tarafınızı besledi? Bilgiye aç olanı mı acımasız olanı mı?
Sabah uyanır uyanmaz, alarmı kapatmak için telefonu elimize alıyor ve sonra daha yataktan kalkmadan Whatsapp’a ya da Instagram’a bakıyoruz. Story’lerin batağına düşmek, altı kere alarm ertelemekten de beter zaten. Zar zor yataktan çıktıktan sonra yolda video izliyor, şöyle bir Twitter’a göz gezdiriyoruz. Ders esnasında gizlice Whatsapp gruplarına laf yetiştiriyor, sonra öğle arasında Whatsapp grubundaki herkesle bir araya gelince yüz yüze konuşmak yerine yine telefonlara gömülüyor ve çektiğimiz fotoğrafları Facebook’a koyup yanlarına emoji ekliyoruz.
ACIMASIZ İLETİŞİM
Birbirimizle sürekli iletişim halindeyken, gerçek anlamda iletişimimizi koparmayı başarabilen yegane kuşağız. Göz göze gelmeyi, birbirinin gerçekten yüzüne bakarak konuşmayı unuttuğumuzdan olsa gerek, gün geçtikçe daha acımasız hale geliyoruz. Resmen Milgram deneyinde, öğretmen rolündeki denekler gibi yüzüne bakmadığımız insanlara eziyet etmek çok da zor gelmiyor. Kaba davranabiliyor, hassasiyetlerini ciddiye almıyor, alay ediyor, hatta küfrediyor, rahatça çirkin olduklarını söyleyebiliyoruz. Tüm bu empati yoksunluğunun sosyal medya nedeniyle olduğunu düşünebilirsiniz ya da sosyal medyayı farklı şekilde kullanıyor da olabilirsiniz.
Uzun zamandır görmediğimiz ya da mesafeler nedeniyle görüşemediğimiz insanlarla iletişimimizi aktif tutabiliyoruz. Dünyanın herhangi bir yerindeki güncel olayları anlık takip edebiliyoruz, yine dünyanın bambaşka bir ucundaki ilham verici insanların hikayelerini dinleyebiliyoruz. Yepyeni bir şehre gittiğimizde, tarzını kendimize yakın bulduğumuz insanların önerileriyle doğru mekanları bulabiliyoruz. Kafamızı karıştıran konularda, o konunun uzmanlarından hızlıca destek alabiliyoruz. Tüm bunları son on sene içinde, sosyal medyanın gelişimiyle birlikte yapabilir olduk.
BU “CANAVAR” DA KİM?
Peki bize bu kadar imkan sağlayan şey, nasıl oluyor da bizi aynı zamanda canavarlaştırıyor? Ya da farklı şekilde soralım. Bu acımasızlık içimizde zaten olabilir mi? Sosyal medya, bizi “dark side”a geçiren bir araçtır belki de sadece.
Instagram’da bir kadına “Çok çirkinsin, keşke ölsen” yorumunu yazan bizleriz, Instagram kendi kendine yazmıyor.
Youtube’ta “Kocaman ağzın var, bakınca midem bulanıyor.” diyen de bir robot değil. Twitter kendi kendine kimseye küfür etmek için yazılmadı.
Tam da bu an, dönüp kendimize bakma zamanı. Zira içimizden çıkan canavar, sosyal medyaya değil, bize ait.
Yazan: Yeşer Sarıyıldız