Güncelleme Tarihi:
Bazı şarkılar vardır, sizi zamanın çok ötesinde bir ana götürür bırakır, bazı şarkılar vardır, ruhunuzun keskin virajlarında ellerinizden öylece tutuverir. Hayatının her anında ve her fırsatta müzik dinleyenler için bu hafta ruhu olan şarkıların evini, “soul müziği” keşfediyoruz.
Öğrenmeyi hiç durdurmayan ve hep bir keşif halinde olanlara… Sizi bilmem ama müzik benim gerçekten her ânımda diyebilirim. Güne güzel başlamanın ilk koşulu kimileri için kahvaltı olabilir, şair de böyle söylemişti değil mi? Benim ihtiyacım olansa daha çok, bir tutam müzik ve biraz deniz havası… Ve günün geri kalanı için hazırım işte. Hal böyle olunca ve biraz da keşfetmeye aç olunca gün içinde size eşlik eden birçok müzik türü olabiliyor. R&B’den jazz’a, elektrodan rock müziğe kadar büyüleyici bir evrende kaybolmak elbette oldukça keyifli. Üzgün hissettiğinizde, keyfiniz yerindeyken, arkadaşlarınızla sohbet ederken, sevgilinizle romantik bir akşam yemeğinde ya da bir sahilde yalnız yürürken arkada çalmasından keyif alacağınız soul müzik, dinginliği ve kararlılığıyla ruhun bam teline dokunup meditasyon etkisi de yaratıyor diyebilirim.
SOUL MÜZİK DENİNCE AKLA…
“Soul” size ne çağrıştırıyor? Kelime anlamından başlayalım. “Soul” çoğunlukla “ruh, can, nefs” anlamlarını karşılıyor. Soul müzik ise tam da adındaki anlamı taşıyan bir sihir ile ruha dokunan şarkılardan oluşuyor. Jazz müziğin bir alt türü olan soul müzik, kilise müziği olarak da bilinen gospel’in funk ritimleriyle buluşmasından oluşuyor. İki uç noktada duran ve birbirinden çok uzak iki kültürün buluşması gibi düşünün. Amerikalı siyahiler tarafından parlatılan bir müzik türü olarak doğan soul müzik, ne jazz kadar sanatsal ne de R&B kadar ritmik aslında. Tam kararında olması, farklı farklı ruh hallerinde tatmin ediyor olmasını açıklıyor bir nevi. Soul müzik için, enstrümandan ziyade vokallerin ön plana çıktığı derin bir müzik türü de demek mümkün. Bir kadının gırtlağından söylediği bir şarkı gibi ya da bir adamın Tanrı’ya yakarışı…
1950’li yıllarda doğan soul müzik, 1990’lara doğru ışıltısını kaybetmeye başlasa da altın çağındaki isimlerle dünya döndükçe var olacak gibi görünüyor. Al Green, Ray Charles, James Brown, Smokey Robinson, The Supremes, Marvin Gaye, Aretha Franklin, Otis Redding ve daha fazlası… Klasiklerin yeri her zaman ayrıdır ama soul müziğin inatla ve zamana direnerek dünyanın her yerine yayılması ve yeryüzünün herhangi bir yerinde söylenmesi kadar beni mutlu eden çok az şey var. 4 Grammy ödüllü Erykah Badu, Smadj, Habanot Nechama, Sofian Rouge, Noora Noor, Sade, Imany soul müziğin aklıma gelen ve çağımızı yaşayan ilk isimleri… Listelere kaydedin derim.
MÜZİĞİ RUHUNDA HİSSEDENLERE…
Soul müziğin insanın eksik kalan yanını tamamlayan ve tam da tarif edemeyeceğim bir hali var. Her an, her yerde karşınıza çıkabilir ve aslında sihri de buradan gelir. Sokağa, şehrin ışıklarına, yalnızlığa, kalabalığa, yollara ve bilhassa geceye çok yakışan soul müzik Fatih Akın’ın 2009 yapımı Soul Kitchen filminde de karşımıza çıkmıştı hatta. İşinin ehli bir aşçıyla çalışmaya başladığında yepyeni bir müşteri kitlesine kavuşan ve sıkıntılarından kurtulan Zinos’un ilgi çekici hikayesi soul müziğin ruhunu anlamak ve insana neler katabileceğini, insan ilişkilerinde ne gibi faydalar sağlayabileceğini görebilmek için güzel bir örnek oluşturuyor diyebilirim. Müziğin büyüleyici dünyasını ve alaşağı eden sihrini tüm hücrelerinde hissetmeyi sevenlere…
Yazan: Özge Yağmur