Güncelleme Tarihi:
BELGESEL; SİNEMANIN BELKEMİĞİDİR
Belgesel sinema; sinemanın başlangıcıdır, atasıdır. Sinema tarihinin başlangıcı kabul edilen Lumiere kardeşlerin ilk denemesi “Trenin Gara Girişi (1895)” de bir belgeseldir, Türk Sineması’nın ilk filmi kabul edilen Fuat Uzkınay’ın çektiği “Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı (1914)” da bir belgeseldir. Belgesel deyip geçmemek lazım yani, sinema tarihi belgesellerle başlar, gelişir, yükselir. Çünkü insanoğlunun en büyük merakı hep başka insanlar, başka yaşayışlar, başka gerçek hikayeler olmuştur. Bunları öğrenmenin en iyi yolu yerinde gözlemlemek olsa da, bu imkan elbette çoğumuzda yok. Bu noktada belgeseller bizim için ve sinema tarihi için büyük önem taşıyor. Yoksa Antarktika’daki penguenlerin kıskançlık krizlerini veya yüzyıllardır Afrika’da yaşayan kapalı kabilelerin hayatlarını belgeseller olmasa nasıl görebiliriz? ☺
HAYVAN BELGESELLERİ VE DİĞERLERİ
Belgesel denilince çoğumuzun aklına önce bozkırda seken ceylanlar, antilop sürüleri, vahşi kaplanlar geliyor muhakkak. “Ben hep belgesel izlerim aslında, National Geographic falan…” klişesindeki belgeseller genelde bu tür yaban hayat belgeselleridir. İnkar etmemek gerekir ki sinema tarihinde belgesel külliyatının büyük çoğunluğunu bu tür belgeseller kaplıyor, dolayısıyla belgeseller hayvan belgeselleri ve diğerleri olarak ikiye ayrılıyor. Biz bu haftaki listemizde işin biraz diğer ucundan bakacağız. Ufkunuzu epey genişletecek, bambaşka yaşamları tattıracak, şöyle içten bir “vay be!” çektirecek en iyi 10 belgeseli sizin için listeledik, iyi seyirler!
EN İYİ 10 BELGESEL
Nasıl anlatsam, nerden başlasam olmaz… Ron Fricke imzalı, muhteşem bir görsel şölen ve ruhsal yolculuk. Listemizin 7. Sırasındaki Baraka belgeselinin devamı niteliğindeki Samsara için olumsuz yorumlar duymuş olmanız muhtemel, kulak asmayın! Sıradan bir belgesel algısının dışında, tam 25 ülkede 5 yılda çekilen harika görüntüler ve tamamen doğal sesler… Anlatıcı yok, altyazı yok, dünyanın dört bir yanından birbirinden farklı hayatlar inanılmaz bir sinematografiyle karşımızda, bize sadece seyretmek kalıyor. İki saat boyunca gözlerinizi bile kırpmadan, yepyeni dünyalara dalacaksınız.
“İnsan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim…” diyor 16. yüzyılda yaşamış şair Muhyiddin Abdal, siz de bu belgeseli izledikten sonra şairin bu cümlesini kuracaksınız farklı biçimlerde. Yann Arthus-Bertrand’ın eseri, en yalın haliyle “insan” nedir bize onu gösteriyor. Farklı dinlerden, kültürlerden, ırklardan yaklaşık 2000 kişiyle yapılan röportajlar izleyeceğimiz bu belgeselde, birbirinden kilometrelerce uzak insanların aslında ne kadar da yakın olduklarını görüyoruz. Din, dil, ırk… Hepsi insanlık çatısı altında birleşiyor, tüm dertler bir oluyor.
Fatih Akın’ın imza attığı en iyi işlerden biri, “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek.” İstanbul eğlencenin, romantizmin, müziğin, sanatın şehri… Fatih Akın bu belgeselinde bizlere İstanbul’un müziğini anlatıyor. Ceza’dan Erkin Koray’a, Selim Sesler’den Müzeyyen Senar’a birçok farklı sanatçının bulunduğu belgeselde, elbette sokak müzisyenleri de unutulmuyor. Beyoğlu’nda yıllarca şenlendiren grup Siya Siyabend’in tanınmasına vesile olduğu için de ayrı bir yeri var bende İstanbul Hatırası’nın. Röportajlar, canlı performanslar, müzisyenlerin gündelik yaşamları ve İstanbul… Yolunuz İstanbul’dan hiç geçmemiş olsa bile İstanbul’un müziği sizi içine çekecek.
Yazan: Tugay Şahin