Güncelleme Tarihi:
Merhaba arkadaşlar kanalıma hoş geldiniz! :)
Son yıllarda hayatımıza giren “liste” kültürü hızla yayılırken biz de bu akımdan geri kalmak istemedik. Üstelik film listelerinin, kısıtlı zamana sahip sinemaseverler tarafından ne kadar önemsendiğini bildiğimizden bu konuda biz de iki çift laf edersek fena olmaz dedik. “Listeler iyidir/kötüdür” tartışmasını bir kenara bırakalım ve sinemanın tadını çıkaralım.
Ben de artık SineList köşesinde sizlere her hafta farklı bir tematik film listesi yapacağım ve biraz sinema hakkında konuşacağız. Bu haftamızın konusu, öğrencilik! Hani şu, hayatımızın en unutulmaz anlarının yaşandığı, belki gerçekten ilk kez âşık olduğumuz, oyunlardan sıyrılıp gerçek yaşamın ne olduğunu anlamaya başladığımız, hayat kavgasına zaman zaman göz kırptığımız ama en çok da eğlenceli anlarıyla, kurulan arkadaşlıklarla, aldığımız hayat dersleriyle hatırlayacağımız zarif bir dönem.
SİNEMADA ÖĞRENCİNİN YERİ
İnsanın gelecek hayatının yavaş yavaş şekillenmeye başladığı öğrencilik dönemi elbette sinema dünyasında da defalarca, farklı şekillerde işlendi. Ancak dünya sinemasında öğrencinin yeri neredeyse hep aynı kaldı; asi, kural tanımaz ama bir o kadar da düşünceli karakterler. Hepsi hırslarının ve kendi doğrularının peşinden koşan çocuklardı. Bazısının karşısına Terence Fletcher (Whiplash), Mahmut Hoca (Hababam Sınıfı) gibi sert ama işini çok iyi yapan öğretmenler çıktı, kimisi de Henry Barthes (Detachment), Hüsnü Öğretmen (Öğretmen) gibi kişisel sorunları bulunan öğretmenlerinin hayatlarını değiştirdi.
OKULUN EN POPÜLER ÖĞRENCİSİ
Sinemada en çok işlenen öğrencilik hikâyesi tahmin edebileceğiniz üzere bir okulun en popüler kızının/erkeğinin başından geçenler. Her ne kadar klişe bir konu olsa da, başarılı örnekleri de azımsanmayacak kadar fazla. Örneğin; Amerika’nın sıra dışı yönetmeni Wes Anderson, ’98 yapımı “Çılgın Liseliler” filminde okulun en tanınan öğrencilerinden Max Fischer’ın umudunu, başarısızlığını, çabasını, ilk aşkını anlatıyor… Hem de öyle bir anlatıyor ki, bize de oturup göz kırpmadan bu hikâyeye ortak olmak kalıyor.
EN İYİ 10 FİLM
10- Yerdeki Yıldızlar / Taare Zameen Par (2007) - Aamir Khan
9- Sınav (2006) – Ömer Faruk Sorak
8- Saksı Olmanın Faydaları / The Perks of Being a Wallflower (2012) - Stephen Chbosky
7- Sınıf / Entre Les Murs (2008) - Laurent Cantet
6- Çılgın Liseliler / Rushmore (1998) – Wes Anderson
5- Les Choristes / Koro (2004) - Christophe Barratier
4- 400 Darbe / Les Quatre Cents Coups (1959) - François Truffaut
“Yarından bu kadar korku duyarsan, bugünü nasıl yaşarsın?”
Herkesin başarılı olmak için çırpındığı ve hayatlarından ödün verdiği bir sistemi değiştirmeye çalışan cesur bir öğrenci (Aamir Khan), ve onun arkadaşları... Eğer siz de okul koridorlarından bir kez bile geçtiyseniz, bu filmi izlememek için herhangi bir bahaneniz yok.
“Eğitilmek” ile “eğitim almak” arasındaki ince farka değinen, Hindistan’ın dünya sinemasına kazandırdığı en iddialı yapımlardan biri olan 3 Aptal, 2009’da vizyona girdi ve Aamir Khan’a dünya çapında bir tanınırlık getirdi. Vizyona girdiği dönemde Hindistan’da tüm zamanların en iyi gişe hasılatını yaparak rekor kıran bu film, yurtdışı piyasasında da en yüksek hasılat yapan Hint filmiydi. (Bu rekor şu an yine bir Aamir Khan filmi olan P.K.’in elinde.)
“Eğitim, kendi başına düşünmeyi öğrenmektir.”
Nancy H. Kleinbaum’un aynı adlı romanından Peter Weir tarafından sinemaya uyarlanan Ölü Ozanlar Derneği, “eğitim” kavramına farklı bir bakış açısı getiriyor. 1959 yılında Welton Akademisi’nde geçen hikaye, yine aynı okuldan mezun olan John Keating (Robin Williams) adındaki, başarılı olduğu kadar farklı çalışma disipliniyle tanınan birinin akademiye öğretmen olarak geri dönmesiyle başlıyor. “Günü yaşamak” kavramını kendine has yorumuyla yeniden hatırlatan film, bilinen tüm kuralları yıkarak öğrenmeye/düşünmeye sevk ediyor. Eğer ortaokulda, lisede Türkçe öğretmeniniz izletmediyse, hiç televizyonda da denk gelmediyseniz bir kenara not alın, sıradaki filminiz bu olsun.
“Sen de mi kaçtın Mahmut Hoca?”
Unutacağımı sanmadınız değil mi? Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eserinden sinemaya uyarlanan ve en az romanı kadar efsane olan Hababam Sınıfı, hepimizin gönlünde ayrı bir yerde. Her izlediğimizde yüzümüzde tatlı bir tebessüm bırakır, her yaştan insana okul yıllarını ve arkadaşlıklarını hatırlatır… Televizyonda “zap” yaparken karşılaşsak elimiz kumandaya gitmez, gidemez… Bir sınıftan çok, aile olabilmektir Hababam Sınıfı. Öğrenciliğe dair bütün mesele de budur.
Yazan: Tugay Şahin