Güncelleme Tarihi:
Sana bu mektubu akut bir ağrının en ölümsüz yerinden yazıyorum. Bağışıklığı zayıflamış hislerimin sana yakalanan hastalığından yazıyorum. Çünkü artık söylemezsem iyileşemeyeceğim.
SOKAK
En çok kaçtıklarımıza yakalanıyoruz.
En çok hayır demeyi istediklerimizin tuzaklarına düşüyoruz.
Elimizin tersine koyduğumuz her şey devriliyor.
Elimizin değdiği her şeyi mahvediyoruz.
Ne varsa yaşamış gibi üzerine yaşlanıyoruz artık. Birbirimizi tükettik. Ağzımızda ihtiraslarımızın kanı hala ve hala daha çok istiyoruz her şeyi. Bu yobazlıktan bir aşk çıkmaz hiçbirimize. Bu kabalıkla en fazla sokağa küfür gibi tükürürüz isimlerimizi. İsimlerimiz ki yan yana gelsin diye ne çok savaş vermiştik. İsimlerimizin yan yana gelmesiyle oluşacak “Biz” öznesi için ne çok yol almıştık. Şimdi öylece, sokağın ortasına küfür gibi tükürüyoruz bizi. Aferin bize. Zamanın ihanet eder gibi geçtiği günleri özleyeceğiz ama çok geç olacak.
Kİ
Sana bu mektubu akut bir ağrının en ölümsüz yerinden yazıyorum. Bağışıklığı zayıflamış hislerimin sana yakalanan hastalığından yazıyorum. Çünkü artık söylemezsem iyileşemeyeceğim.
Sana çirkinliğimin diplerinden sesleniyorum. Bu defa söylemeden ölmeyeceğim. İnkarından korkunç bir şekilde sıkıldım.
Evet fazlasıyla Türk filmi izledim. Baş ucuna, sana aslında aşık olduğumu anlattığım ama bir araya gelmemizin de imkansız olduğunu anlattığım, bir kaza sonrası kör kalmış gözlerimle yazacağım mektubumu bırakacağım. Çünkü artık dinlemelisin beni!
İTİRAF
Senatonun önündeyim. Çapraz sorguda kendimi itibarsızlaştıracağımı biliyorum. Yalnız Bir Opera’da da dediği gibi;
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.
Sana her şeyi söyleyeceğim. Sana, daha öncekilere söyleyemediğim şeyleri de söyleyeceğim. Sen benim itirafım ol bu hayattaki, her şeyi bilen tek suç ortağım ol.
Bizden bir şey olmayacağını bildiğim gibi biliyorum seni sevmeye başladığımı.
Bizden bir şey olursa “çok da güzel oldu be!” sözünü meyhanenin duvarına benim yazacağımı bildiğini biliyorum.
Sen beni bil, ben seni. Başkasının bir şey bilmesine gerek yok ki. Ben şurada adam gibi itiraf edememişken hala başkalarına nasıl anlatacağım olan biteni.
Seni seviyorum. Bu kadar mı yani? Bu iki kelimeye sığdı mı şimdi benim uykusuz gecelerim? Bu iki kelime suçu üzerine aldı mı yani? Bunca zaman karın ağrımın hudutlarından yazmaya çalıştığım mektubumun özeti oldu mu yani?
Çok saçma! İtirafa gerek yok. Bu iki kelimeden bana hayır yok!
Ben buradayım. İstersen gelirsin. Dinlersen saatlerce anlatabilirim sana olan biteni.
YALNIZ BİR OPERA
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.
Murathan Mungan
Yazan: Tuğba Badal