Güncelleme Tarihi:
Genellikle o üniversiteden mezun olmuş yahut üniversiteyle doğrudan bağı olan yazar, müzisyen, sanatçı, bilim insanı gibi önemli figürler mezun olan gençlere önemli tavsiyelerde bulunur. Bu konuşmaların bazıları yıllar içinde unutulmaz hale gelmiş ve sürekli referans verilen metinlere dönüşmüştür. Türkiye’den ilk akla gelen isim 2015 yılı ODTÜ akademik yıl açılış konuşmasını yapan Gündüz Vassaf’tır. Yakın zamanda bu konuşma metinlerinin de zenginleştirilerek İletişim Yayınları’ndan ‘Ne Yapabilirim? – Geleceğe Kartpostallar’ adıyla yayınlandığını hatırlayanlar olacaktır.
KURT VONNEGUT ÖRNEĞİ
Ülkemizde de oldukça tanınan Amerikalı yazar Kurt Vonnegut neredeyse bir ‘mezuniyet konuşmacısı’ olarak da görülebilir. 1978-2004 arasında dokuz farklı üniversitede yaptığı mezuniyet konuşmaları derlenip bir kitap halinde basılan Vonnegut, "Öğretmek", der, "bir demokraside, eğer öyle denebilirse, en soylu meslektir." Hümanist ve aydın bir kişilik olarak görülen Vonnegut, konuşmalarında genellikle topluluk bilinci ve doğru toplumsal ortaklıklarda yer almanın önemini dile getirir ve yeni mezunları mutlaka toplumsal bir projeye destek olmaya yahut gönüllü çalışmalar içinde yer almaya teşvik eder. Teknolojiyle de derdi olan Vonnegut, gençleri şöyle uyarır: "Bilgisayarlar arkadaşınız değildir ve size zenginleştirmez, makinedir onlar. Sizi zenginleştirecek bilgili ve sıcak kalpli insanlardır, sadece onlardan bir şeyler öğrenebilirsiniz. Bilgisayar bir insana bilgisayarın ne yapabileceğini öğretir. Ama eğitimli bir kişi, kendinizin neler yapabileceğinizi gösterir."
“GENÇ BALIK, YAŞLI BALIK”
Mezuniyet konuşmaları arasında Amerikalı yazar David Foster Wallace’ın 2005 yılında Kenyon College’da yaptığı ve sonrasında ‘Bu Su’ adlı kitapta Siren Yayınları tarafından da basılan konuşma metni de oldukça dikkat çekicidir. Wallace, şöyle bir mesel anlatır: "İki genç balık yüzüyor, derken karşılarından gelen yaşlı bir balıkla karşılaşıyorlar. Yaşlı balık gençlere selam veriyor ve ‘Günaydın gençler! Su nasıl?’ diye soruyor. İki genç balık yüzmeye devam ediyor ve sonra yorulduklarında biri diğerine ‘Bu su da ne?’ diye soruyor…"Bu hikâyeyi kendisini ‘yaşlı balık’ olarak göstermek ya da üniversite mezunlarına suyun ne olduğunu açıklamak için anlatmadığını belirten Wallace, buradan çıkarılacak dersin, bazen gözümüzün önünde olan şeyleri görmediğimiz yahut değerini, anlamını bilmediğimiz olduğunu dile getiriyor. Bizde de Nazım Hikmet’in ‘Dünyanın En Tuhaf Mahlûku’ şiirinde dediği gibi, "hani şu derya içre olup, deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf" olma hâlini anlatıyor Wallace da öğrencilere.
Eğitim ve öğretim dediğimiz aktivite, bir rehber eşliğinde hem dünyayı hem de kendimizi keşfetme yolculuğudur. Yük bizim sırtımızdadır, rehberimiz olan öğretmen ve akademisyenler bize yolu tarif eder, zorlukları anlatır, yanımıza almamız gerekenleri söyler. Ama bu yolculukta herkes yalnızdır aslında. Ayrıca eğitim sadece ‘ders’leri iyi öğrenmekle olmaz, üniversite mezunlarının kendilerini geliştirmeleri de beklenir. Yoksa ünlü ‘sokak filozofu’ Sakallı Celal’in de dediği gibi, "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur."
Yolunuz açık olsun. Unutmayın; hayat kısa, kepler uçuyor…