Güncelleme Tarihi:
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra hayatına bambaşka bir yön vererek New York’a Sinema okumaya gitti. Çektiği kısa filmlerle birçok yarışmada ödüller ve derceler aldı. Aynı zamanda kliplerde ve dizilerde yönetmenlik yaptı. İlk uzun metrajlı filmi “Gişe Memuru” ve sonrasında gelen “Sarmaşık” filmi festivallerden birçok ödülle döndü.
Filmin senaryosu nasıl oluştu? Ve son halini nasıl aldı?
Filmin senaryosu hakkında Gişe Memuru zamanında not almaya başlamıştım. Birkaç defter not tutmuştum. Sonrasında hemen Gezi öncesinde oturup ilk taslağını 13 günde yazdım. Ardından bir iki defa daha üzerinden geçtim. Bu şekilde hazırlandı.
Filmin çekimleri nerede yapıldı? Sadece gemiyi mi kullandınız mekân olarak?
Film tek mekânda geçiyor. Gemi Kartal’da demirli bir gemi. Hala görebilirsiniz orada durmakta.
Filmin çekimleri ne kadar zaman sürdü? Yapım sonrası süreçten de biraz bahsedebilir misiniz?
Paramız olmadığından 19 günde çektik filmi. Çekimler devam ederken kurgu da devam etmekteydi. Nisan sonu gibi biten çekimlerden sonra kurgu, ses, tasarım ve renk tasarım, efektler gibi post işlemlerinin hepsi de Aralık ayının sonunda bitti.
Sarmaşık “Gemide” filmi ile bir benzerliğe sahip olsa da ondan çok farklı bir film. Yine de “erkeklik ve iktidar” meseleleri önemli yere sahip. Ne dersiniz?
“Gemide”nin derdi daha farklı. Çok sevdiğim bir filmdir Gemide. Fakat ben pek bir benzerlik görmüyorum. Benim filmimde iktidar veya kişilerin psikolojik çöküşü, erkekliklerinden daha önde. Erkek diye nitelendirmekten ziyade insan diye nitelendirebilirim karakterlerimi. Gemide’de gemi bir sığınılacak mekân iken, Sarmaşık’ta hapishane.
Sosyal medyadaki film okumalarına göz attığımızda geminin Türkiye’yi simgeleyen bir metafor olduğu, her karakterin memleketteki bir etnik, siyasi, politik gruba denk düştüğü gibi çıkarımlar yapılıyor. Senaryoyu yazarken böyle bir tasarrufunuz oldu mu?
Karakterlerim simgesel değildir. Tamamen bir grubu temsil etmezler. Geldikleri sosyal grupların özelliklerini barındırırlar. Tabii ki tip değiller, çünkü karakterler. Benim derdim iktidar olgusunu incelemektir, bunu yaparken elbette ülkemdeki yaşananları gözlemleyerek çıkarımlarda da bulunuyorum.
Film daha Türkiye’de gösterime girmeden yurt dışında önemli festivallerden rüştünü ispat eden ödüllerle döndü. Bunun gişeye yansıması oldu mu? Olmadıysa neden?
Ben bu filmin kalıcı olup seyirciyle buluşacağına bütün kalbimle inanıyorum. Gişe bizim gibi filmler için çok hızlı. Birçok ön yargıyla mücadele ediyorsun. Seyirciyi önemsiyorum. Daha yolun başında bir sinemacıyım. Bütün o ön yargıları yenip seyirciyle eninde sonunda birbirimizi yakalayacağımızı düşünüyorum; anlatacağım konuyu sulandırmadan anlatma biçimini hap haline getirmeden.
Sarmaşık gibi gişe takıntısı olmayan filmlerin ritmi, genel izleyici kitlesinin ezberine pek de uygun olmuyor. Fakat Sarmaşık’ta böyle bir sorun yok. Bunun üzerine kafa yordunuz mu? Nelere dikkat edip bunu başardınız?
Tabii ki. Hikâye anlatıyorsan anlattığın adam uyuyorsa anlatmazsın. Yapmak istediğim sinema bu. Seyirciyi çok es geçiyoruz. Formüllerle film yapmaya çalışıyoruz. Ben izlemekten keyif alacağım bir film çekmek istiyorum. Sinemamı bunun üzerine kurmak istiyorum.
Filmden çıkan herkeste “tamam Nasir Sarıbacak efsane ama…” diye başlayan toplu bir Cast övgüsü gözlemledik. Hatta Antalya’da 6 oyuncuya birden “en iyi erkek oyuncu” ödülünü versek mi diye fikirler dolaştığı söyleniyor. Cast oluşturma süreci nasıl işledi?
Oyuncuya çok önem veririm. Nadir dışındaki oyuncular seçmelerden geldiler ve aldılar rollerini. Oyuncuların hepsinin çok iyi oynadığını düşünüyorum. Düşünmeseydim çıkmazdık karşınıza. O oyunu alana kadar da bırakmazdım. Hepsinin teslim edebileceğine inancım vardı. Çok da güzel hakkını vererek teslim ettiler, mutluyum. Aynı şeyi Gişe Memuru için de söyleyebilirim.
Filmdeki Cenk karakteri için ilk aklınıza gelen isim Nadir Sarıbacak mı oldu? Önceki rollerine baktığımızda bu karakterden çok farklı bir profili olmasına rağmen, inanılmaz başarılı bir performansı söz konusu filmde.
Nadir benim dostumdur. Çok severim onu. Yazarken başkasını düşünmedim.
Son dönemin en önemli görüntü yönetmenlerinden biri olan “Gökhan Tiryaki” ile çalıştınız. Daracık koridorlar, ufacık kamaralar, devasa bir gemi ve güverte… Farklı bir deneyim olsa gerek. Nasıldı, zorlandınız mı?
Gökhan ile beraber üretmekten çok keyif aldım. 2 artı 2’nin 5 ettiği bir matematik oldu bizimkisi. Zorlanmadık keyif aldık.
Çok uzun zamandır planlanan, hatta çekimleri 2 yıl önce biten bir film Sarmaşık esasen. Fakat baktığımızda bugünkü politik gündeme cuk oturuyor gibi. Gündemin böylesine baş döndürücü bir hızla değiştiği Türkiye’de bunu tesadüfle açıklayabilir miyiz?
Benim derdim mevcut durumlardan ziyade iktidar olgusunu da irdelemekti. İnsanların psikolojisini de irdelemekti. Ben belgeselci değilim. Belgelemiyorum, bir dünya yaratıyorum. O dünyayı yaratırken gözlemlediklerim de sızıyor ama olgular üzerine düşünüyorum.
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun olduktan sonra birçok film ve dizide oyunculuk yaptı. Ayrıca çok önemli yapımlarda seslendirme sanatçısı olarak karakterlere sesiyle hayat verdi. Yer aldığı yapımlar arasında Gözetleme Kulesi, Bornova Bornova, Made in Europe ve Yedi Tepe İstanbul bulunuyor. Ayrıca, 15. Altın Koza Film Festivalinde Made in Europe filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı.
Sarmaşık filmine nasıl dâhil oldunuz? Size teklif edilen rol hakkındaki ilk düşünceniz neydi?
Tolga ile daha önce tanışmamıştık. Ancak ilk filmini izlemiş beğenmiştim. Tanışma senaryoyu okuma ve deneme çekimi sürecini atlattıktan sonra, tokalaştık ve rol ve hikâye üzerine çalışmaya, tartışmaya başladık. Senaryoyu okuduğumda denizcilik jargonuna kendimi yakın hissettim. İsmail karakteri de oldukça ilgimi çekmişti. Karakterin rengi, dönüşümü, hayata bakmaya çalıştığı yer, hikâyenin içinde aradığı çıkış yolu oldukça keyifli göründü.
Sarmaşık'a bir "Türkiye alegorisi" olarak bakarsak, aslında filmde çok kritik bir pozisyonunuz var. Otoriteye en yakın, ancak muktedir olmaktan uzak bir karaktere hayat veriyorsunuz. Sizin filmdeki karaktere yaklaşımınız nasıl?
Radikal bir muhafazakâr olmadığını düşündüm İsmail’in. Evet, muhafazakârdı. Fakat kaba bir tanımlama yapıp derinliğini görmezden geldiğimde sıradan basit bir karaktere dönüşme tehlikesi de vardı. Öyle olsun istemezdim tabi hiç. Önce bir insandı İsmail. Diğer etiketler -gemiciliği, muhafazakârlığı- ailesi ile olan ilişkileri o insan temeline oturunca bir anlam ifade edecekti. Oynarken bunu gözden kaçırmamaya çalıştım.
Filmdeki kritik sahnelerden biri de Beybaba'nın iktidarını yansılayan bir biçimde Cenk'e "Al bu tuzluğu, yerine koy!" dediğiniz sahne. Orada salt iktidara öykünen bir pozisyon alma mı söz konusu, yoksa iktidarın bir parodisi mi?
Sistemin işleyişine çomak sokmaya çalışan Cenk’e İsmail’in iktidar ağzıyla cevap vermeye çalışması doğrusu bana çok komik geliyor hala. Bir iktidar parodisinden çok, iktidara öykünme ve belki o iktidar aracılığıyla sınıf değiştirme ihtimali İsmail’in farkında olmadan arzu ettiği bir durum. O yüzden o iktidar ağzı İsmail’e yakışmasa da İsmail o ağzı kullanmaktan çekinmiyor gibi.
Filmin sonlarında herkes güvertede buluşup "sakin" bir şekilde konuşmaya çabalarken, size sorulan soru: "Anahtar sende mi?", oluyor. Bunu bir metafor olarak görürsek gerçekten "iktidarın anahtarı" kimde?
Büyükçe bir anahtar düşünün. Hani büyükşehirlerde valinin ya da belediye başkanının önemli bir kişiye verdiği şehrin temsili büyük anahtarı gibi… Şimdi o anahtarı atomlarına parçalayıp herkesin cebine bir atom parçası anahtar koyalım. Cenk, Alper, Nadir, İsmail ve Kürt… İktidarı al aşağı etmenin en güzel yolu birlik olmak değil midir?
Filmde İsmail karakterinin bir anlamda "Kraldan Çok Kralcı" olduğunu da hissediyoruz bir sahnede. Hiyerarşik bir yapı içerisinde, insanlar zaman zaman otorite ile haddinden fazla özdeşleşiyor olabilir mi? İktidara bu sadakat neden?
Güçlünün yanında olmaya çalışmak çoğu zaman sizi hayatta bırakır. Yapacağınız çeşitli numaralarla belki günün birinde en güçlüsü siz olursunuz. Çok onurlu bir davranış biçimi olmasa da dünya tarihi böyle olaylar ve böyle kahramanlarla dolu. Ancak İsmail’i belki de onlardan ayıran temel şey bilmemesi. Öğrendiği şeylerle yetinmesi, körü körüne sadakati... Ancak işler yolunda gitmeyince dışarıdan bir etkiyle kendini bulmaya çalışması. Taraf olma zorunluluğu…
Sarmaşık hem ödül hem de övgü anlamında önemli bir başarıya imza attı. Bundan sonrası için bir oyuncu olarak planlarınız neler?
Nice Sarmaşıklara :)
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı